Çok heyecanlıydım. Doğum günüm olduğu için değil Mars'ı göreceğim için. Ailemden kurtulacağım için deli gibi heyecanlıydım.
Çocuklar geçen gittiğimiz karaoke barda yer ayarlamışlardı. Orda takılacaktık.
Seonghwa'yla çıktığımızı onlara daha söylememiştik. Bugün söyleyecektik.
Mutluydum. Sonunda olan onca şeyden sonra çok mutluydum.
Biri beni seviyordu. Tüm ruhu ve bedeniyle beni seviyordu. Ve bende seviyordum. Kendini sevmeden kimseyi sevemezdin ya hani, benim sevdiğim çocuk bana kendimi sevmeyi öğretmişti.
Boynumda hissettiğim dudaklarla düşüncelerimden çıktım.
Seonghwa yine kedi gibi bana sırnaşıyordu. Boynuma yasladığı kafasına küçük bir öpücük kondurdum.
"Iyiki doğmuşsun." dedi mırıltı gibi çıkan sesiyle.
"Sen olmasan cehennemim devam edecekti. Birde yaşamıyor olacaktım." dedim gülerek. O ise benim aksime kafasını kaldırıp kızgınca baktı yüzüme.
"Sana bir daha bu konuları açmak yok demedim mi ben?"
Kafamı yukarı aşağı salladım. "Özür dilerim Hwa'm." deyip dudaklarımı büzdüm. Büzülü dudaklarımı öptü.
"Aferim güzelime. Bugün bizimkilere söylüyoruz değil mi?"
"Evet. Yunho beni dövecek geç söylediğim için." deyip kıkırdadım. Yüzüme sırıtarak hiçbir şey söylemeden bakıyordu.
"Hey, niye öyle bakıyorsun bana?"dedim yakınarak.
"Hep gül tamam mı güzel sevgilim." deyip yanaklarımı okşadı.
Hiç olmadığım kadar iyi hissediyordum. Her şeyi unutturmuştu bana. Annemi, babamı. Beni sevmeyen herkesi unutmuştum bir anda.
Kafamı salladım. Tekrar öptü beni. Ben burdayım artık korkma dercesine. Defalarca öptü beni.
•~•
Hazırdım. Kıyafetlerimi Seonghwa vermişti. Güzel olduğumu söylemişti. Güzel hissediyordum sahiden.
Çıkmak için diğerlerini bekliyorduk. Diğerleri gelince söyleyecektik.
Gergin bir bekleyişten sonunda çalan kapıyla ayağa kalktım. "Ben açarım. Çok gerildim."
Elimi okşayıp öptü Seonghwa. "Her şey iyi olacak."
Gidip kapıyı açtığımda karşımda 6 beden duruyordu. Onları içeri alıp derin bir nefes aldım.
Yunho ve Mingi çoklu koltuğa, Yeosang ve Jongho sandalyeye ve Wooyoung garip bir seçim olan koltukta oturan San'ın kucağına geçmişti. Bende Seonghwa'nın yanına oturdum.
"Ne duruyoruz boş boş. Erkenden gidelim işte." dedi Mingi. Herkes onu onayladı.
Seonghwa'ya sen başla diye bir bakış attım.
"Size bir şey diyecektik de." dedi Seonghwa.
"Çıkıyoruz biz." diye söyledim aniden öne atılıp.
Yunho tahmin ettiğim gibi koluma bir tane vurmuştu.
Herkes bir yandan bağırıyordu.
"Ay susun be." diye bağırdı Seonghwa.
"Nasıl çıkıyorsunuz? Ben anlamadım." dedi Yeosang.
"Sevgiliyiz işte."dedim. "4 gündür falan."
"Şerefsizler." dedi San.
"Sen sus bakayım. 1,5 ay sonra söylediniz siz."
•~•
Seonghwa beni kendine çekip sarıldı. "Heyecanlı mısın?"
"Çok. Aşırı mutluyum."
Seonghwa bana gülümseyip öptü beni.
Daha sonra ise bir şarkı çalmaya başlamıştı.
"DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN HONGJOONG."
"YENI YAŞIN MUTLU OLSUN HONGJOONG."
Ellerimi çırpıp onlara ayak uydurdum. Jongho elinde bir pasta ile önümde bekledi. Hemen üfleyecektim az kalsın. Yeosang beni durdurdu.
"Dilek tut bakalım."
Kafamı sallayıp gözlerimi kapadım. Dileyebileceğim en güzel dileği diledim.
Nolur sonsuza kadar bu delilerle beraber mutlu olayım.
Dileğimi tutup mumumu üfledim. Herkes alkışlamıştı.
"Hediyelerimizi verelim." diye bağırdı Wooyoung.
Herkes onu onaylayıp sıraya girdi.
Mingi bluetooth kulaklık almıştı. Hiç gerek yoktu falan desemde zorla veriyorlardı hediyelerini. Jongho uzun zamandır almak istediğim bir kitabı almıştı.
Yunho çok güzel bir kazak ve tatlı bir gözlük vermişti. Yeosang dans eden kaktüs almıştı. Aşırı tatlı bir hediyedi.
Wooyoung ve San beraber koskocaman bir ayı almışlardı. Sarıldığı kalbin üstünde ise "Hongjoongumuz, annemiz." Yazıyordu.
Seonghwa ise hediyesini daha sonra vereceğini söylemişti.
Aşırı eğleniyordum. Ama aklım hala Mars'taydı. Saat 21:57'ydi. Daha çok var diye düşündüm.
Ama düşündüğüm gibi olmadı. Göz açıp kapayıncaya kadar saat gelmişti. Son 20 dakikam vardı. Han nehrine çok uzak değildik. 10 dakika sonra çıksam yetişirdim.
Yanımda oturan Seonghwa yerinde kıpırdanıyordu bir süredir.
"Bebeğim, neyin var?" diyip koluna dokundum.
"Çok acil bir yere gitmem gerekiyor. Çok uzun sürmez. Hemen gidip gelsem olur mu?" dedi hızlı hızlı. Tatlı haline gülüp kafamı salladım.
"Sorun değil. Işini halletmeye bak."
Dudağıma bir öpücük kondurup kalktı.
•~•
Yazardan
Hongjoong sürekli saatini kontrol ediyordu.
22:23
22:24
22:25
Oturduğu yerden kalktı hızlıca. Masadaki yarısı sarhoş olan bakışlar ona çevrildi.
"Bir işim vardı da. Hemen dönerim."
Diğerleri pek takmadı. Takacak halde değillerdi zaten.
Hongjoong bardan çıkıp. Han nehrinin olduğu yere hızlı hızlı yürüdü.
Sonunda yakındaki parka vardığında saate baktı hızlıca. 22:42.
Geç kalmışım deyip küfür etti.
Daha çok küfür etmesini sağlayan şeyse arkasından patlayan konfeti ve kulağına dolan tanıdık sesti.
Doğum günün kutlu olsun Hongjoong-ah
HAPPY BIRTHDAY BEBEGIM hshshahaba
Öbur bolum final haberiniz olsun
Oy vermeyi unutmayın
Kalp kalp kalp💜💜