Güzel hayatımı yeniden cehenneme çeviren şey annem ve babamın geri dönmesiydi. Arkadaş edindiğimi öğrenip iyi bir dayak yemiştim. Onlarla konuşmam yasaklanmıştı. 3 gündür okula gitmiyordum. Telefonumu bile elimden almışlardı. Hapis hayatı yaşıyordum resmen.
Kafamı havaya kaldırıp gökyüzünü seyretmeye başladım. Neden var olduğumu düşündüm? Ben istememiştim bunu. Böyle bir hayatı benden izinsiz yaşatmışlardı bana. Dünyaya gelmeden önce kimse sormamıştı bana. Gelmek istiyor musun bu dünyaya?
Düşüncelerimin dağılmasını engelleyen şey ard arda birkaç kez basılan zildi. Ardından kapı açılmış ve annemin bağrışlarını duymuştum. Deliydi.
Kapıyı sessizce aralayıp annemin bağırdı tarafa baktım. Görmeyi beklediğim şey kesinlikle 7 arkadaşım değildi.
7'si de anneme kafa tutuyordu. Mingi annemi daha çok kızdıracağını biliyormuş gibi sırıtıyordu. Daha garibi Yeosang annemin yanaklarını sıkmaya çalışıyordu. Canına susamış olmalı diye düşündüm.
Sonra hemen yanlarına koştum. Annem hemen beni arkasına alırken Seonghwa beni kolumdan tutup kendisine çekip sarmıştı.
"Oğlumu bu hale getiren sizdiniz demek?" dedi annem. Hala bana ulaşmaya çalışıyordu. Ama o 7li resmen bana etten duvar yapmışlardı.
"Daha mutlu yaptığımızı mı söylemeye çalışıyorsunuz?" dedi Jongho.
Annem sinirle nefes almıştı. "Siz beni delirtmeye mi çalışıyorsunuz? Hongjoong çabuk gel yanıma."
Wooyoung gülümseyip orta parmak çektiğinde annem olabilirmiş gibi daha çok sinirlenip Wooyoung'a saldırmaya çalışmıştı. San sevgilisini arkasına alıp onu korurken mırıldandı. "Manyak karı."
"Ne dedin sen bana?"
"Beyin eksikliğinden sonra kulakların da duymamaya başlamış herhalde." dedi Yunho arkadan. Mingi bu iyiydi deyip eliyle yumruk yaptı.
"Terbiyesiz. Annem ve baban kim senin? Onlarla konuşayım da seni terbiye etsinler."
"Annem avukat, babamda polis. Ve senin gibi cahil bir insanla konuşmayı bırak yüzüne bile bakmazlar." dedi Yunho.
Bizimkiler sanki ev gezmesine gelmiş gibi rahatlarken annem delirmişti. Zaten deliydi gerçi.
"Şimdi böyle yapmanızın onu kurtardığını mı düşünüyorsun? Siz gittikten sonra canı daha çok yanacak." dedi annem sırıtırken.
"Yanında ben varken onun canını yakabileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Eğer o kadar cesaretiniz varsa yapın, ama emin olun ki size ve eşinize misliyle ödetirim. Sizin yapamadığınız anneliği ve babalığı ben yeterince yapıyorum. Kendinizden utanın." dedi geldiklerinden beri konuşmayan Seonghwa. Söylediği şeyler aklımda bir bir yer edinmişti.
"Yeosang, Hongjoong'la odasına çık. Çok ihtiyacı olan şeyleri alın. Kıyafet falan almanıza gerek yok." dedi ardından.
Yeosang kafasını sallayıp beni takip etmişti.
Seonghwa'nın söyledikleri ağır gelmiş olacak ki annem cevap verememiş, yada beni engellememişti.
Yeosang odama girmemişti. Kapının önünde duruyordu.
Masamın üstünden defterimi ve kalemimi aldım. Ve Hwa' yı aldım. Kendi odamdan çıkıp hiç girmediğim ve girme düşüncesinin bile midemi bulandırdığı odaya girdim. Annemgilin odasına.
Masanın üstünde duran prezervatifler midemi bulandırmıştı. Ona dikkat etmeden çekmecelerde telefonu aradım.
Açtığım bir çekmecede bulduğum telefonla tam alıp gidecekken telefonun altındaki fotoğraf takıldı gözüme.
Küçük bir çocuk resmiydi. Elime alıp arkasını çevirdim. Hongjoong yazıyordu. İlk ve tek bebeklik resmim buydu.
Onu da aldım elime. Aşağıya geri indiğimizde annem evim içinde değildi.
Çıkmadan önce onun yanına gittim. Seonghwa benimle gelmek istese de ona izin vermedim.
Annemin yanına oturduğumda o bana baksa da ben karşıyı izliyordum.
"Neden anne?"
Annem anlamazca bana bakarken tekrarladım.
"Neden sevmediniz beni. Neden bir kere bile başımı okşamadın, korumadın beni? Neden nefret ettin benden."
"Senden nefret etmiyorum."
"Yaşadıklarımı gözümün önüne getiriyorum da, sen benden nefret ediyorsun anne."
Sonra yerimden kalktım hızlıca. Annem bileğimi tuttu. "Gitme, düzeltiriz."
"Hayır, düzeltemeyiz. Sen sadece yaptığın hata yüzünden suçlayacak birini arıyorsun. Ve gidiyorum anne. Kaçıyorum, sonunda."
ISTE FERASET ISTE ADAM GIBI ADAMLIK YURUYUN ÇOCUKLARIM
neyse hongjoongum keske bende kacsam senle hayadim