(Taekook-Nothing like us)
Naber?
Iyi okumalar.

☆☆☆
Herşeyin başlamasına az kalmıştı belki saatler belki günler ama az kalmıştı.
Biri Ailum biri düşmüş melek diğeri ise insandan oluşan üç kişilik grup Oublié dağına gelmişlerdi. Jeongguk hala Yoongi'nin kucağındaydı, tabi bu durum kimi zaman arkalarından kimi zaman yanlarından ve kimi zaman ise önlerinden giden Kim Taehyung'un sevdiği çocuğun başkasının kucağına olması hatta yolun nerdeyse yarısını kafasını yasladığı omuzda huzurlu bir şekilde uyuması, daha da çıldırtmıştı onu. Dağın yakınlarına geldiklerinde Kook uyanmış ve dağın tepesinde bulunan tapınağa girmişlerdi. Ciel tapınağı.
ሰማይ kapıda yazan buydu kook anlamamıştı ama yine de takmadı, uykuluydu zaten.
Tae'nin bir gözü Kook'taydı.
"Ee burası çok sessiz kimse yok, ne yapacağız?" Dedi Tae. "Birazdan büyücü Samalent gelecek, hatta buralarda olabilir. Samalent duyuyor musun? biz geldik."Yoongi Tae'ye dönüp konuşmuş ardından büyücüye seslenmişti. İki üç çıtırtı gelmiş ve önlerinde bir beden belirmişti. Bu sırada etrafına uykulu gözlerle bakan Kook birden gerçekleşen bu olayla korkmuş ve arkaya doğru sendelemişti. Dağın yamacında oldukları için, uçurmdu aşağısı Tae hemen kolundan tutmuş ve kendine çekmişti. "İyi misin? Birşey oldu mu? Gguk?" Kendini sert ve rahat göğüse çarpan küçük beden şaşırmış ve endişeli yüze bakmıştı. "yok birşey, iyiyim korktum sadece. Teşekkürler." Kook olabildiğince Tae'den uzak duruyordu çünkü hala güvensizliği vardı. Hem Tae'nin en başından beri onu kullanması, onu ölmesini hiç umursamaması ve bu iş bittikten sonra hala yaşıyorsa gerçekten ya şanslı ya da Tanrı'nın ona Lütfu idi.
Tabi kook Tae'nin onu sevdiğini bilseydi belkide böyle düşnmezdi, Taehyung nerdeyse Jeongguk'u ilk gördüğü günden beri -yani doğduğu günden itibaren- neler yaşayacaklarını ve kaderini biliyordu bu kaderin nasıl değiştirebileceği hakında çok uzun düşünmüştü sonunda ise kendini burda bir takım pis işlerin ve kişilerin yanında bulmuştu. Şuan neler olacağını ve nerdeyse tüm yaratılış ve düzenin bozulmasının başlangıcı olan yere bakıyorlardı.
"Hoş geldiniz kral Taehyung, düşmüş melek Yoongi ve kral Taehyung'un insanı." Karşılarındaki beden konuşmuş ve sonra eğilmişti üç bedenin karşısında. " İçeriye geçelim daha fazla geç olmadan başlayalım daha sizi bilgilendireceğim."
Üç beden içeri geçmiş ve bir kaç koridor ve aşağı inen merdivenden sonra mağaranın içine oyulmuş oda ve ritüel yapılan yerlere benziyen bir alan vardı ortada iki tane taştan yapılmış zemine bağlı yatak benzeri yapıtlar vardı.
"Lütfen, ikiniz de şuraya oturun efendim." Samalent ne erkek ne kadın ne de başka birşeydi sadece bedeni olan bir büyücüydü. İki beden odanın ortasındaki taş yapıtlara oturmuşlardı. Samalent ikisinin karışına geniş konuşmak için kendini hazırlıyor hangı kelimeleri ve nasıl bir üslup ile konuşması gerektiğini düşünüyordu çünkü karşısındaki Ailum kralıydı ve onun insanı.
"Ben işiniz bitene kadar yeryüzüne iniyorum. İşiniz uzun sürer hem kolaçan edeyim hem de yokluğum beli olmasın." Yoongi konuşmuş Taehyung da kafasıyla onaylamıştı.
Yoongi gitmiş ve üçü başbaşa kalmışlardı. Samalent lafa girdi.
"İlk önce neler olabileceğinden, risk ve bağ koparıldıktan sonra nasıl bi' durumda olacağınızdan bahsedeceğim." İkisine bakmış ve onay beklemişti insanoğlu tepki vermemişti olsun bitsin kafasındaydı. Taehyung kafasıyla onaylamıştı.
"Şimdi bu bağ koparma işlemi uzun süren ve zahmetli bir iş, bittiğine çok yorgun olabilirsiniz. Aranızdaki iblis-sahip ilişkisi tamamen ortadan kalkacak yani kral Taehyung ve insan Jungkook'un arasında hiç bir şey kalmayacak, insan Jungkook korumasız ve kral Taehyung ise özgür kalacak. İblisi olmayan bir insan fazla hayatta kalamaz, eğer hemel adında ki özel içecekten içerse yaşaması muhtemel tabi bunu bulmak için görünmeyenler ile iletişime geçmelisiniz bunu kral Taehyung temin eder sanırım ya da sizi kaderine bırakır, başka birşey daha var bu işlem bittikten sonra, iki taraftan biri karşı tarafla yaşadığı hiç bir şeyi hatırlamayacak yalnızca bu bağı koparmasının amacını hatırlayacak yalnız kişiyi değil emelini. Hazır olduğunuzda haber verin başlayalım" Büyücü susmuş ve karar vermeleri için ikisini yalnız bırakmıştı.
Taehyung son maddeyi duyunca çok korkmuştu çünkü ya yaşadığımız herşeyi unutursa, unutursam evet pek birşey yaşamdık diye düşündü ama yinede korkusu vardı. Peki ya kendisi unutursa onu sevdiğini dünyadayken onun odasında o uyurken onu izlediğini, onu her gördüğünde kalbinin hızlı atamsını. O yüzden ona onu sevdiğini söyleyeckti. Başka fırsatı olamazdı.
"Yani şimdi hayatım senin ellerinde öyle mi? Ve neden aramızdaki bağı koparıyorsun o kadar mı çekilmezim ya da o kadar mı benden kurtulmak istiyorsun? Neyse boşversene zaten öleceğim amacın buyudu ,şimdi bunları söylemenin anlamı yok. Biliyor musun sana çok kızgınım ilk başta seni çok sevmiştim beni kormuştun ve hayatım boyunca ben bilmeden de olsa korkuyordun kahramanımdın seni tanımadan bile öyleydin. Ama şimdi beni öldürecek olan da sensin. Orda düşereken hani beni bıraktığında aklıma bir anım geldi seninle alakalı bana birşeyler anlatıyordun hikayeydi sanırım ama şimdi anlıyorum onlar benim yaşayacaklarım. Taetae beni gerçekten ölüme mi bırakacaksın yani çok konuştum ama gerçekten beni hiç sevmedin mi? ya da neyse boşver." Kook konuşmasının sonuna doğru gözlerinin çeşmesini açmış ve elleriyle oynayarak konuşmuştu hiç kafasını kaldırmadan.
Kook o hala sinirliydı ve hayal kırıklığına uğramış hissediyordu o kadar duygulu konuşmasına rağmen o iyi diye düşündü umarım herşeyi unuturum.
Taehyung'un dayanamadı küçüğünün böyle olmasına ve dedi 'değiştireceğim küçüğüm, yapacağım.'
"Gguk?"
Taehyung'un seslenişiyle ona döndü Jeongguk. Ne oldu der gibi kafasını oynatmıştı.
"Seni seviyorum güzelim."
•••
"Ee ne yapacağız okuldan sonra o büyücüye gidecek miyiz?" Şuan okulun bahçesine giriş yapmıştık. Bu arada ben JIMIN hani şu Gguk'un en çok sevdiği ve bayıldığı kişi evet o benim. Ama o veledin yüzünden nerdeyse bir-iki haftadır kıçımızın üstünde rahat oturamıyorduk. Bir anda kaybolmuş ve Seokjin'in araştırmalarıyla kaçırıldığını ya da bir kehanet için götürüldüğünü öğrenmiştik evet çok ütopik duruyor biliyorum ama gün geçtikçe buna daha da inanır oldum.
"Evet gideceğiz ve portal açıp onu ordan kurtaracağız." Demişti seokjin hyung.
Kafamı önüme çevrimiş ve çevrmemle yanımdan hızla geçen birsini hissetmem bir oldu. Kafamı kaldırıp bakmış ve... Yoongi? O muydu? Bir dakika anlardık şimdi.
"Yoongi!?" Seslenmemle bana dönmüştü. Bizimkileri yalnız bırakıp onun yanına gitmiştim. Heycanlandım.
"Ne var?" Kaba şey, neyse.
"Kaç gündür nerdesin bayağdır seni göremiyorum." Seni çok seviyorum.
"Jimin benimle gelsene bi' sana önemli birşey demem gerek." Ne bana birşey diyecek hem de Yoongi aşık olduğum kedi suratlı sevimli şey. Ölümün yaklaştı kesin.
T-tabi ne hakında konuşacağız, ya da boşver kantine gidelim istersen?" "Olur."
Beraber kantine en köşeye gittik ve oturduk. "Birşeyler içmek ister misin alabilirim. İstersen mandalina alabilirim?" Bunu dememle gözleri açılmış ve sonra kaşlarını çatmıştı. "Sen nerden biliyorsun benim mandalina sevdiğimi." Ah şuan ilan-ı aşk yapacaktım hadi gazamız mübarek olsun.
"İnsan sevdiğinin neyi sevip sevmediğini bilmez mi?"
Şaşırmıştı hem de çok.
Selam bi' bölüm sonuna daha geldik.
Umarım beğenmişsinizdir.bu arada insta hesabımı takip ederseniz sevinirim 👉 AgapoistkHemel (gökyüzü) afrikanca
ciel(gökyüzü) Fransızca
Oublié(unutulmuşlar) Fransızca
ሰማይ(gökyüzü) Amharca•Tatiana•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Sacrifice | Taekook
Fanfiction"S-Sen de kim-kimsin?" "Azrailine merhaba de Jeon Jeongguk." Dünya da herşey değişmek üzereydi. Çok hırslı olan bir Azrail ve başına ne geleceğini bilmeyen bir insan, bu hırsın sonu ya bir çıkmaz ya da umut ve aşk dolu bir serüven olacaktı. NOT:Ailu...