(Maneskin-Coraline)
Naber?
Iyi okumalar.
☆☆☆
Zaman akıp gidiyordu, herşeyin değişmesine belki saatler, belki dakikalar, belki de saliseler kalmıştı. Her yer karmaşa içindeydi tabi bundan etkilenmeyen ve herşey yolundaymış gibi hayatına devam eden tek bir yer vardı. Dünya. Adem ve Havva'nın çocukları, hala hepsi günlük rutinlerini yapıyor kimisi daha yeni uyanmış kimisi de gün boyunca yaşadığı olumsuzlukları unutup, dinlenmek için uyumaya hazırlanıyordu.
İnsanoğlunun yaklaşan felaketten pek tabi haberi yoktu, bu yüzdendi ya sadece kendi sorunlarına kafa yormaları, kimisinin hiç derdi yokmuş gibi hayatını devam ettirmesinin nedeni.
Ama Dünya'nın dışında olan yaşam da ise durumlar hayli karışıktı, Tanrılar baya endişeli ve ne yapacağını bilemez durumdalardı pek tabi bunun nedeni de herşeyi sevdiği adam için yapan, Tanrı'ların dahi bi'hal çaresini bulamadığı ortadan kaldırmaya çalışmalarına rağmen her seferinde başarısız oldukları kişi Turannos Taxiarchai'den başkası değildi.
Jin, Hoseok ve Jimin tarafında da işler karışıktı o gün portalın yanında sabaha kadar beklemelerine rağmen ne Jeongguk gelmiş ne de her hangi birşey olmuştu. Portal sabaha karşı kapanmış ve arkadaşlarının gelmemesi sonucu endişelenmişleridi.
"Neden gelmedi ha?! Hani portaldan gelecekti, eğer gelemzse ölebileceğini söylemişti." Hoseok sinirli bir şekilde az önce kapanan portalın olduğu yerde volta atıyor ve söylenip duruyordu. Diğer iki arkadaşlarınında Hoseok'dan bir farkı yoktu.
"O büyücü dememiş miydi portaldan gelecek eğer gelmezse orda ölür diye! Şimdi gelmediyse... AHHH... Yalan söyledi bize!"
"Hoseok avazı çıktığı kadar sokağın ortasında bağırıyordu. Buna dayanamayan Jin "Kes artık bağırmayı bizde bilmiyoruz neden gelmediğini. Bağırıp çağırınca çözülüyor mu? Sakin kalmalıyız. Öğlen büyücüye tekrar gidip sorarız olmadı kendimiz buluruz bir çaresini. Şimdi gidin dinlenin aradığımda herkez gelecek ve iyi durumda olacaksınız şimdi gidin."
Jin kendi evine doğru gitmeye başlamıştı bile ve Hoseok'la Jimin de birbirlerine bakıp evlerinin yolunu tutumuşlardı.
***
Jimin evine gelmiş ve banyo olmuştu salona indiğinde hava aydınlanıyordu. Koltuğa oturduğunda, mutfaktan gelen tıkırtı ile ilk korkmuş sonra ise ayaklanıp mutfağa girmişti. Ayakta duran ve masanın üstündeki kurabiyeleri aşıran düşmüş meleği görünce yüzündeki korku tatlı bir gülümsemeye dönüşmüştü.
"Yoongi?" Seslenmesiyle kurabiye yemeye odaklanan beden irkilmiş ve dolu ağızla arkasına dönmüştü. Kediye benziyordu.
"Hımh." Ağzı dolu olduğu için sesi boğuk çıkmıştı. Hızlı hızlı ağzındakileri yemiş ve ağzının kenarındaki kırıntıları eliyle temizlemişti. Ağzındakikeri yutmuş tekrar konuşmuştu. "Efendim bebeğim?"
"Ne yapıyorsun ve ne zaman geldin?"
"Iııı az önce geldim masanın üstünekileri de görünce dayanamadım bir kaç tane aşırdım."
"İyi yapmışsın sevgilim ama böyle sessiz girme bir daha çünkü altıma yapacaktım."
Yoongi gülmüş ve Jimin'e doğru ilerlemişti. Jimin karşısına geçmişti ellerini Jimin beline götürmüş ve kendine çekmişti.
"Öyle mi? Tamam bir dahakine daha dikkatli olurum. Şimdi bana hoşgeldin öpücüğü vermeye ne dersin ha?"
Jimin iyice Yoongi'ye yaklaşmış ve nerdeyse dudakları arasında bir santimlik bile mesafe kalmamıştı. Jimin ellerini sevgilisinin omuzlarına koymuş ordanda ensesine götürmüştü, usul usul ordaki saç kökleriyle oynuyor ve kolları arasında olduğu adama daha da sokuluyorudu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Sacrifice | Taekook
Fanfiction"S-Sen de kim-kimsin?" "Azrailine merhaba de Jeon Jeongguk." Dünya da herşey değişmek üzereydi. Çok hırslı olan bir Azrail ve başına ne geleceğini bilmeyen bir insan, bu hırsın sonu ya bir çıkmaz ya da umut ve aşk dolu bir serüven olacaktı. NOT:Ailu...