1|

883 61 60
                                    

*

Soğuk, buz gibi bir gündü. Belki de ben öyle hissediyordum sadece ama parmak uçlarım buz tutmuştu. Kalbimde ağrı, aldığım nefeslerde içimi daraltan bir ağırlık vardı. Artık yalnızca bana ait olan geniş yatağın üzerine bırakılmış, üzerinde bir kırışıklık bile olmayan siyah takıma bakarken nefeslerim bir ejderhanın nefesini soluyormuşum gibi doluyordu içime. 

Onu burada görebiliyordum hala. Gözlerimi biraz oynatsam, yataktaki boşluğa birazcık bile baksam onu burada görebiliyordum. Dudaklarını saran geniş gülümsemesini, daha çok akşam saatleri duyduğum eliyle ağzını kapatmaya çalışırken ki kıkırtılarını, ışığa bağlı kalmadan parlayan gözlerinin anlayışla kısılışlarını, yanağımı okşayan yumuşak parmak uçlarını... Onu şimdiden öyle çok özlemiştim ki bununla nasıl baş edecektim bilmiyordum. Ben bir sürünün alfasıydım, hiç savaş görmemiştim belki ama çıkan kavgalarda kurtlarımı kaybettiğim, ruhsuz bir bedeni yanımda taşıyarak eve döndüğüm ve ölüm haberleri verdiğim olmuştu. Buna rağmen, bu acıyı bildiğim halde tek bir kişinin ardından ömrüm boyunca yas tutacakmışım gibi hissediyordum.

Lu Han benim ruh eşim değildi, hiçbir zaman olmamıştı. Kurdum onu eşi olarak görmemişti ama onu sevmişti, onu her şeye rağmen her ikimiz de sevmiştik. Aksi nasıl mümkün olabilirdi ki?

İçimizde bir yere dokunan, öyle gözlerimizin önünde canlandırabileceğimiz bir karşılaşma anımız hiç olmamıştı. Han, sürünün eski alfasının, benim alfamın tek çocuğuydu. İkimiz de aynı sokaklarda koşturmuş, kimi zaman aynı kurtlardan azar yemiş, birlikte avlanmış, birbirimizin gözleri önünde büyüyüvermiştik. Asla yakın arkadaşlar olmamıştık, o alfanın çocuğu olarak saygı görürken ben bir yetim ve yabancı olarak sürüde zar zor yer edinmiştim. Okulda bilemediğim her soru yüzünden azar işitmiş, tek başıma yapmayı başaramadığım ödevler yüzünden dayak yemiştim. Diğer çocukların küçülen ve eskiyen kıyafetlerini giymiş, her şeyin en azıyla yetinmeyi öğrenmem gerekmişti ama içimdeki kurdun gözlerini açıp ruhuma baktığı gün... O turuncuya çalan kahverengi gözlerde gördüğüm vahşi ve mücadeleci, saldırgan kişiliğim içime yerleşip beni uyandırmıştı. Kavga ettiğimde savurduğum yumruklar tüm kaslarımı zorlamıştı, azar yediğimde başım eğilse de dişlerim hep sımsıkı kalmıştı. Katıldığım avlarda en keskin pençeler, en öldürücü dişler hep bana ait olmuştu. Belki de bu yüzden bana ellerini uzatmayı seçmişti. Verdiğim mücadeleyi, hayatta kalmak ve daha fazlası için olan savaşımı hep görmüş, bir köşede durup beni izlemişti.

Han'ın kurdu sıradan bir sürü üyesi olmaktan memnundu, tam anlamıyla bir betaydı. Sürünün kan bağı ile devam edecek bir lideri olmadığını onun büyüdüğü her gün daha iyi fark eden sürü yeni bir alfa seçmenin telaşına düştüğünde ve yaşıtlarım birer birer öne çıkıp birbirlerine meydan okumaya kalktıklarında Luhan yalnızca gözlerini kısıp hafifçe tebessüm etmiş ve benimle evlenmek istediğini söylemişti. Her ikimiz de o yaşımıza kadar mühürlenmemiştik, eşlerimizin bu sürüde olmadığını kabullenmek zorunda kalmıştık ama o gün karşımda durup sanki havanın sıcaklığından bahseder gibi doğal bir şekilde bana evlilik teklifi etmesini asla unutamazdım.

Sürü hiyerarşisinde hiç bir zaman ciddi bir yerim olmamıştı. Tıpkı bir omega gibi yaşadığım anlar bile olmuştu. Göz ardı edilmiştim, hakkımda fısıldayarak bahsedilmişti. Tek avantajım adil bir alfanın sürüsüne denk gelmek ve müthiş bir avcı olmam olmuştu. Yakalamak için harekete geçtiğim her avı yakalamış biri olarak sürü içinde ünlenmiş, bir savaşçı haline gelmiştim ve bu bana yakışmıştı. Suratımda duran büyük yara, ailemi öldürürken beni de neredeyse öldürmüş olan kurdun yüzümde bıraktığı ve tek gözümü benden aldığı yara zamanla sanki bir savaş yarasıymış gibi görülmeye başlamıştı. Hiçbir zaman diğer kurtlar gibi yaraları ile böbürlenen ve gurur duyan biri olmamıştım, tam aksine zayıf biri olduğumu herkese gösteriyorlarmış gibi onlardan iğrenmiştim ama yüzümü iki parçaya ayıran, kaşımdan başlayıp dudaklarıma kadar inen izi saklamam mümkün olmamıştı ancak düşmanlarımı korkutmaya yetmişti ve bu bana yetmişti. Kimsenin beni sevmesini beklemediğim için umurumda olmamıştı. O güne kadar.

Storm Boy | SeKaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin