Hiçbir şeyin yararı olamazdı ona. Rezia onu yatağına yatırdı. Doktoru çağırttı – Mrs. Filmer'in Dr. Holmes'unu. Önemli bir şeyi yok, dedi Dr. Holmes. Ah, çok şükür! Ne nazik bir adam, ne iyi bir adam! diye düşündü Rezia. Ben böyle hissettiğim zaman müzikhole giderim, dedi Dr. Holmes. Bir gün işe gitmeyip karımla golf oynarım. Yatmadan önce bir bardak suda eritilmiş iki tane bromür tableti denemez miydi Rezia? Bu eski Bloomsbury evlerinin çoğunda, dedi Dr. Holmes duvara vurarak, incecik tahta kaplamalar vardır, ev sahipleri aptallık edip kâğıt kaplarlar üzerlerini. Daha geçen gün, Bedford Square'de, hastam olan Sir Falanca Filanca'yı ziyaret ettiğimde–
Denecek bir şey kalmıyordu; bir günah işlemişti, bu yüzden de insan doğası kendisini ölüme mahkûm etmişti, o kadar, başkaca önemli bir şeyi yoktu; hissetmemesi dışında. Evans öldürüldüğünde hiç umursamamıştı; en kötüsü buydu; ama bütün öteki suçlar başlarını kaldırıyor, parmaklarını sallıyor, sabahın erken saatlerinde, ne kadar alçaldığının farkında olarak orada uzanmış yatan bitkin bedenle alay ederek, küçümseyerek gülüşüyorlardı karyolanın parmaklığının üstünden; â şık olmadan karısıyla nasıl evlendiğiyle, nasıl ona yalan söylediğiyle, baştan çıkardığıyla, Miss Isabel Pole'un onurunu nasıl kırdığıyla, sokakta onu gören kadınların ürpermelerine neden olacak kadar kötülükle damgalanmış olmasıyla alay ediyorlardı. Böyle sefil bir adam için insan doğasının vereceği hüküm ölüm olurdu.
Dr. Holmes tekrar geldi. İri yarı, pembe yanaklı, yakışıklıydı, ayakkabılarını takırdattı, aynaya baktı, sonra her şeyi bir kenara itti –baş ağrılarını, uykusuzluğu, korkuları, düşleri– bunlar sinirlilik belirtisi, başka bir şey değil, dedi. Kendisi 75 kilodan biraz bile aşağı düşecek olsa sabah kahvaltısında karısından fazladan bir tabak yulaf lapası isterdi. (Rezia yulaf lapası hazırlamayı öğrenecekti.) Ama, diye devam etti Dr. Holmes, sağlığımız büyük ölçüde kendi kontrolümüzdedir. Evin dışındaki şeylerle ilgilenin, bir meşguliyetiniz olsun. Shakespeare'i açtı – Antony ve Cleopatra ; Shakespeare'i kenara itti. Herhangi bir meşguliyet, dedi Dr. Holmes, kendi sağlığının mükemmel olmasını (Londra'daki herhangi bir erkek kadar çok çalışıyordu o da) istediği zaman hastalarından uzaklaşıp eski mobilyalara zaman ayırmasına borçlu değil miydi? Ve ne kadar güzel bir taraktı o öyle, sakıncası yoksa söyleyecekti, Mrs. Warren Smith'in saçlarındaki!
O lanet olası budala yeniden geldiğinde Septimus onu görmeyi reddetti. Gerçekten mi, dedi Dr. Holmes, tatlı tatlı gülümseyerek. Mrs. Smith'i, o şirin küçük hanımefendiyi nazikçe itmesi gerekmişti, yanından geçip kocasının yatak odasına girebilmek için.
"Demek sinirleriniz bozuldu," dedi tatlı tatlı, hastasının yanına otururken. Demek kendisini öldürmekten söz etmişti karısına ha, iyi bir kızdı o, yabancıydı, öyle değil mi? Kızcağız İngiliz kocalar hakkında neler düşünürdü kim bilir. İnsanın karısına karşı görevleri yok muydu? Yatakta yatmak yerine kalkıp bir şeyler yapsa daha iyi olmaz mıydı? Kırk yıllık tecrübesine dayanarak söylüyordu; Septimus güvenebilirdi Dr. Holmes'un sözüne – önemli bir şeyi yoktu kendisinin. Dr. Holmes bir dahaki gelişinde Smith'i yataktan kalkmış görmeyi umuyordu, eşi olan o sevimli küçük hanımefendiyi endişelendirmemeliydi.
Kısacası, insan doğası –burun delikleri kıpkırmızı o iğrenç canavar– peşindeydi Septimus'un. Holmes peşindeydi. Dr. Holmes hemen hemen hiç sektirmeden her gün geliyordu. Bir kere tökezlersen, insan doğası tepene biner, diye yazmıştı Septimus bir kartın arkasına. Holmes tepene biner. Holmes'a fark ettirmeden kaçmaktı tek şansları; İtalya'ya, herhangi bir yere, Dr. Holmes'tan uzak olsun da.
Ama Rezia Septimus'u anlayamıyordu. Dr. Holmes ne kadar nazik biriydi. Septimus'la öyle ilgileniyordu ki. Amacı sadece onlara yardım etmekti, öyle demişti. Dört küçük çocuğu varmış, Rezia'yı çaya davet etmişti, Septimus'a öyle dedi Rezia.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mrs. Dalloway
General FictionYazar: Virginia Woolf Çeviren: İlknur Özdemir Yayınevi: Kırmızı Kedi - 2012 Karakterlerin iç yaşamının bilinç akışı tekniğiyle iç içe geçtiği Mrs. Dalloway, okuyucuyu beşeri deneyimin, zaman ve mekânın, deliliğin ve pişmanlığın keşfiyle büyülüyor. Z...