Hayat çok garipti. Bir saniye önce yanınızda olan biri şimdi yanınızda olmayabilirdi. Az önce ailenize sarılırken şimdi ölebilirdiniz. Ağlarken bir anda gülmeye başlayabilirdiniz.
Benim 23 yılım Taehyung'tu. Doğduğum an ilk gördüğüm kişi Taehyung'tu. Beni kardeşi gibi görüp sevmişti. Seokjin hyung da sevmişti beni ama ben daha çok Taehyung ile birlikteydim. Bütün zamanımızı birlikte geçirmiştik.
İlkokulda birlikte okumuştuk. O liseye geçince ben de onun okuduğu liseye gitmiştim. Sonra o üniversite için şehir değiştirmişti. Ben de çok çalışıp onun okuduğu üniversiteye onun okuduğu bölüme gitmiştim. İki yaş büyüktü benden ama onu iki sene bile olsa aynı okulda görmek iyi hissettiriyordu bana.
O benim her şeyimdi. Bu şehire geldiğimde yalnızdım. Aynı eve çıkmıştık hemen. O iki sene yurtta kalmıştı ama benim yurtta kalmamı istememişti. Ben şehre ayak basar basmaz ev bulup kiraya çıkmıştık. Ne kadar istemese de ben de çalışmaya başlamış ve ev ihtiyaçlarını yarı yarıya karşılamaya başlamıştık. Kirayı da yarı yarıya ödüyorduk.
Sonra o mezun olmuş ve okuldaki başarıları sayesinde hemen bir işe girmişti. İlk başta her şey iyiydi. Çalışmama izin vermemişti ama ben halletmiştim bir şekilde. Sonra Soojin o şirkette işe girdi ve olanlar oldu.
Direkt Taehyung'un ilgisini çekti. Taehyung'da Soojin'in ilgisini çekti. İki gün sonra sevgili oldular. Çok çabuk değil mi? Ben de anlayamadım.
Taehyung beni Soojin ile tanıştırmak istedi. Ben de merak ediyordum iki günde Taehyung'u kendine aşık eden kadını. Benim sekiz yılda başaramadığımı iki günde başaran kadını gerçekten çok merak etmiştim.
Hiçbir şey belli etmeden katıldım o buluşmaya. Soojin beni sevmemişti. Beni tehdit etti o gün. Taehyung'tan uzak durmalıymışım. 23 yıldır beraber olduğum adam beni iki günlük kadın için bırakmaz demiştim.
Bırakmıştı.
Taehyung tam da iki günlük kadın için 23 yıldır beraber olduğu, ailem dediği kişiyi bırakmıştı. Hem de gidecek bir yeri olmadığını bilmesine rağmen sokağa atmıştı.
Telefonumun sesiyle irkildim. Dün geceden beri uzandığım bankta oturur pozisyona geçtim hemen. Sırtımda hissettiğim sızıyla yüzümü buruşturdum. Vücudum çok fena tutulmuştu.
Telefonumun sesi tekrar kendini belli ettiğinde zaman kaybetmeden telefonu cebimden çıkardım ve arayan kişiye baktım.
Yugyeom...
Beni en çok merak eden kişiydi galiba. En çok ondan mesaj ve arama vardı. Biraz daha telefonu açmazsam polise kadar gidebilirdi. Düşüncemle ufakça kıkırdayıp telefonu açtım.
"Jeongguk neredesin sen!? Ne kadar merak ettim haberin var mı!?"
Açar açmaz konuşmaya başlamasıyla şaşırdım. Çok meraklanmıştı. Sesinde endişe vardı. Ne ara bu kadar yakın olmuştuk biz? Çok iyi bir arkadaştı. Daha fazla bekletmemek için cevap verdim
"Özür dilerim. Biraz kafa dinlemem, yalnız kalmam gerekiyordu." diye açıkladım kendimi.
"Bebeğim ben sana kafa dinleme demiyorum ki. Sadece yalnız kalmak istiyorsan bile önceden bana haber ver. Seni rahatsız da etmem bu kadar endişelenmem de. Hem biraz daha telefonlarıma bakmasaydın kayıp ihbarı vermeye gidecektim."
Dediği şeyle kıkırdadım. Ardından ağladığım için bir iç çekmeye döndü. Anlamaması için tekrar konuşmaya başladım.
"Tekrardan özür dilerim. Dediğim gibi biraz yalnız kalmak istedim sadece. Bir daha olursa ilk sana söyleyeceğim." dedim.
![](https://img.wattpad.com/cover/241211156-288-k253315.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Talking To The Moon ||Taekook||
FanficTaehyung'un evlenmeye karar vermesiyle Jeongguk harekete geçmişti. [text + düz yazı] 16.09.2020-16.09.2022