36

1.4K 83 36
                                    

Hayatımın en büyük şansı Jeongguk'un hayatımda olmasıydı. Tatil yapıp iyileşmemiz için elinden gelen her şeyi yapmıştı. Üstelik hem doğum günümü kutlamış hem de yeni yıla birlikte girmemizi sağlamıştı. Ona her şey için minnettardım.

Bir sene önce doğum günümü o olmadan kutlamak zorunda kalmıştım. Soojin ile birlikteydim ama tatile gitmemiştim onunla. Şirket işleriyle uğraşıyordum. Yeni yıl için de buraya gelmiştim. Jeongguk'u kollarımın arasına almıştım. Öyle girmiştik yeni yıla. Şimdi ise yine o kollarımın arasındayken girdik yeni yıla. Bu defa ikimizin de çocukları da vardı yanında. Bam ve Yeontan. Onlar da alışmışlardı birbirlerine.

Aklıma doğum günümde yaşadıklarımız geldi. Gülümsedim istemsizce. Jeongguk kendi elleriyle en sevdiğim yaş pastayı yapmıştı. Yardım etmeme asla izin vermemişti. Sonra pastayı dolaba koyup alışverişe çıkmıştık. Akşam yemeği için güzel bir alışveriş yapıp ardından kocaman bir ağaç almıştık ve ona da bir sürü süs almıştık. Sonra yılbaşı için de alışveriş yapmıştık.

Bu dağ evine uzun zamandır gelmediğimiz için süslemeleri yoktu hiç. Bu yüzden her yeri biz birlikte süslemiştik. Beğenerek aldığımız bütün süslerle. Yemeği de birlikte hazırlamış ve karşılıklı oturarak yemiştik. Yemeğimiz bol konuşmalı ve gülüşmeli geçmişti. Her şeyi konuşmuştuk ama tabii ki sadece güzel anılarımızı. Bu anları bozmayı ikimiz de istememiştik.

Yemekler bitince bulaşıkları birlikte yıkamış ve salona elimizde şarap bardaklarımızla geçmiştik. Biraz daha konuşmuştuk. Sonra pasta zamanı gelmişti. Jeongguk pastamın üstüne yaşım kadar mum koymuştu cidden.

Jeongguk düşünceli biri gibi gözükmezdi ama dünyanın en düşünceli ve romantik adamıydı. Ben de böyleydim biraz. Ben duygularımı belli etmezdim mesela. Korkardım. Sonuçlarını düşünüp çok korkardım. Jeongguk'la bu özelliğimiz benziyordu işte. O da böyleydi.

Doğum günüm mükemmel geçmişti. Ardından bir gün sonra çok güzel bir şekilde yılbaşını kutlamıştık. Jeongguk tam on ikide beni çok güzel öpmüştü. Hayatım boyunca asla unutamayacağım bir öpücüktü.

İlişkimize sevgili diyemezdik. Sevgili gibiydik ama değildik aynı zamanda. Sadece birbirimize küçük öpücükler veriyorduk. Daha ilerisi olmamıştı. Olacağını da sanmıyordum açıkçası.

Bunun aslında birçok nedeni vardı ama en başında Jeongguk'un bana karşı geçmeyen kırgınlığı geliyordu. Beni öperken bile anlıyordum o kırgınlığı. Haksız demiyordum zaten. Burada en haksız olan kişi bendim.

Yine de bazenleri onu öptüğümde birden geri çekilmesi beni üzüyordu. Buna asla cesaretim olmuyordu benim. Genellikle öpücük başlatan taraf o olurdu ama ne zaman ben onu öpmeye çalışsam iki saniye izin verip anında geri çekiliyordu. Galiba benim onu öpmemden hoşlanmıyordu. Buna kırılmaya da hakkım olmadığını biliyordum ama yine de kırılıyordum işte.

Kırgınlığımı ona belli etmemeye çalışıyordum ama galiba anlıyordu. Artık duygularımı kolayca saklayamıyordum. Yine de o da anlamamazlıktan geliyordu biliyorum. Kırgınlıklarını benden sakladığı iki gün olmuştu. Biri doğum günüm diğeri de yılbaşı gecesi.

Düşüncelerimden arınmak için başımı sallayıp yüzüme bir gülümseme kondurdum ve yataktan kalktım. Jeongguk yatakta değildi. Büyük bir ihtimalle kalkmış bize kahvaltı hazırlıyordu.

Hâlâ dağ evinde kalıyorduk. Benim bir işim olmadığı için rahattım. Jeongguk ise sanırım mezun olunca işleri bırakmıştı. Yurtdışında yüksek lisans yapmak için çalışıyordu şimdi. Benimle gelme planı olduğunu anlamıştım. Kesinlikle benimle gelecekti ama yüksek lisansı bitince buraya dönmek zorunda kalacaktı yoksa yüksek miktarda para ödemek zorunda kalırdı. Ben ise orada kalacaktım artık. Bir daha buraya dönmeyi düşünmüyordum. Burada çok kötü anılarım vardı. Kötü anılarım güzel anılarımı düşünmeme de engel oluyordu.

Talking To The Moon ||Taekook||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin