Dakikalardır önünde durduğum kapıya yumruk haline getirdiğim elimi zorlukla topladığım cesaretimle birlikte vururken ciğerlerime kesik bir nefes doldurup dişlerimi alt dudağıma geçirdim. Kısa bir sessizliğin ardından içeriden Efkan'ın sesi yükseldiğindeyse yine cesaretimi bin bir zorlukla toparlayıp kapıyı açarak içeriye girdim ve karşımda duran Efkan ve Alara'ya kısa bir bakış atarak hafifçe yutkundum.
"Ada, hoş geldin. Seninle tanışmayı çok istemiştim ama sanırım kısmet bugüne de değilmiş. Konuşacağınız şeyler varmış Efkan'la biliyorum o yüzden hiç rahatsızlık vermeden yavaştan kaçıyorum ben. Mutlaka bir ara tanışalım ama olur mu?" Alara son derece samimi bir şekilde Efkan'a odaklı gözlerini bana çevirip aynı samimiyetle neşe içinde şakırken hissettiğim tüm gerginliğe rağmen hafif bir şekilde gülümseyip onu başımla onayladım. Alara onayımı alır almaz Efkan'a dönüp göz kırparak odadan çıktığındaysa gözlerimi yavaşça Efkan'ın yüzüne çıkardım ve eliyle bana işaret ettiği masasının önündeki koltuğu fark ederek hızlıca o koltuğa geçip oturdum.
Ada?
Ne var pempe?
Gergin bir ortam ya sinirini bozayım biraz istedim.
İyi halt yedin.
Ben hep iyi haltlar yerim.
"Güzelmiş. Odan yani. Daha önce geldiğimde pek inceleme gereği duymamıştım." hissettiğim gerginlik iç sesim yüzünden ona katlandığı için aklıma gelen ilk şey dudaklarımın arasından dökülürken Efkan bana cevap vermek yerine başını yavaşça aşağı yukarı salladı. Onun sessiz onayıyla bende odasını daha detaylı bir şekilde incelemeye başladım. Her şey ama her şey derste anlatıldığı gibiydi. Hastanın oturduğu koltukla Efkan'ın oturduğu koltuk arasındaki uyum bile derste anlatılanın birebir aynısıydı. Her şeyi düşünmüştü. Hastanın onu egoist biri sanmasını engellemek için, hastaya güven vermek için her detayı müthiş bir incelikle düşünmüştü. Her zaman ki gibiydi. Yani harikaydı. Her zaman her konuda olduğu gibi.
"Nasıl başarıyorsun bunu? Her konuda bu kadar kusursuz olmayı yani. Odanın her bir detayı incelikle düşünülmüş resmen." düşündüklerim yüzünden boğazıma oturan yumruyu engelleyemediğimden kendimi konuşmaya zorlarken Efkan hafifçe biçimli kaşlarını çatıp fark edebileceğim kadar belirgin bir şekilde yutkundu. Ne hissettiğimi anlamaya çalışıyor olmalıydı ama ne yazık ki anlaması mümkün değildi çünkü ben bile ne hissettiğimi tam anlamıyla bilemiyordum.
"Ben bunu yapamazdım. En basitinden koltuk seçimim bile kesin hatalı olurdu." boğazımdaki yumru her saniye daha da fazla büyürken titreyen ellerimin farkına vararak ellerimi yumruk aline getirdim. Ağlayacaktım. Tam şu an da asla Efkan kadar başarılı olamayacağım için hıçkıra hıçkıra ağlayacaktım.
"Sanırım benden doktor olmaz. Senin gibi değilim ki ben. Hiçbir şeyi öğrenmek için çalışmıyorum. Öğrenemiyorum da zaten. Belki de yanlış mesleği seçtim. Bu mesleği sen ve senin gibileri yapmayı hak ediyor sadece." buraya geliş amacımdan tamamen bağımsız bir konuya girdiğim için Efkan her saniye daha da fazla gerilirken titremeye başlayan dudaklarımı sıkıca birbirine bastırıp hafifçe burnumu çektim.
"Üç haftadır bırakmayı düşünüyorum. Mutlu olmadığımı hissediyorum çünkü. Sanki dünyada ki herkes mutlu bir tek ben mutlu değilmişim gibi hissediyorum. Canım yanıyor. Yolda yürürken birinin güldüğünü gördüğümde canım acıyor benim çünkü ben öyle gülmeyi kendime hak olarak görmüyorum. Çalışmam gerekiyor sadece. Gülmeden, yemeden, içmeden sadece çalışmam gerekiyor. Gülmek suç." son sınavlarıma çalışmaya başladığımdan beri aklımdan geçen şeyleri ilk defa birine açık açık anlatırken Efkan içimi dökmemi istiyormuş gibi tek bir kelime bile etmeyip beni dinlemeye devam ettiğini gösterircesine ellerini masasının üstünde birleştirdi.
"Gitmek istiyorum bazen. Her şeyi, herkesi geride bırakıp çok uzaklara gitmek istiyorum. Beni kimsenin tanımadığı bir yere gitmek istiyorum. Sıfırdan başlamak istiyorum tıpkı Ankara'ya gittiğimde yaptığım gibi. Ama sonra diyorum ki Ankara'ya geldin de ne oldu? Herkesi geride bırakabilirim ama kendimi geride bırakamıyorum. Ne kadar kaçarsam kaçayım kendimden kurtulamıyorum. Başarısızlığımdan, beceriksizliğimden, saçma sapan tavırlarımdan kurtulamıyorum." sesim her söylediğim kelimeden sonra daha da kısık bir hal alırken gözlerimi Efkan'ın masasının üzerine koyduğu ellerinden alıp kendi ellerime çevirdim.
"Ne okulumda başarılıyım ne arkadaş ilişkilerimde ne de özel hayatımda. Beceriksizin tekiyim." zorlukla son bir kez daha araladığım dudaklarımla birlikte acı içinde konuşurken Efkan cümlelerimin sonuna geldiğimi anlamış gibi oturduğu yerden kalkıp karşımdaki koltuğa geçip oturdu. Hemen ardından da gövdesini öne doğru eğip dizlerimin üzerinde duran yumruk halindeki ellerimi avuçlarının arasına alarak parmaklarımı tek tek açtı ve sağ avuç içime yavaşça dudaklarını bastırdı.
"Bıcırığım." Efkan ona bakmam için avuç içimde parmaklarını gezdirerek yavaşça o büyülü kelimesini fısıldarken farkına bile varmadan gözlerimi hızlıca onun gözlerine çevirip sertçe yutkundum. "Ben niye böyleyim Efkan?"
"Ada... sen iyi değilsin." gözlerimin içine büyük bir endişeyle bakan Efkan göz pınarımdan damlayan bir damla yaşı hızla parmak ucuyla silip koltuğunu biraz daha bana çekerek dizlerimizin birleşmesini sağladı.
"Değilim. Ben sanırım gerçekten iyi değilim. O kadar berbat hissediyorum ki. Gülmeye çalışıyorum. Hep yaptığım gibi gülüp yaşadıklarımı dalgaya almaya çalışıyorum ama beceremiyorum. Bitmiş gibi hissediyorum Efkan." içimden geçen şeyler olduğu gibi dudaklarımın arasından dökülürken Efkan gözlerine yerleşen acıyla bana bakıp dizlerimi dizlerinin arasına alarak sol kolunu belime sardı. Hemen ardından da beni kendine çekip başımın göğsüne yaslanmasını sağlayarak dudaklarını saçlarıma bastırdı.
"Ayrılalım" dudaklarını saçlarımda gezdiren Efkan saçlarımın arasına acıyla duymayı beklediğim kelimeyi fısıldarken titreyen ellerimi onun beline sarıp dudaklarımın arasından bir hıçkırığın yükselmesine izin verdim.
"Ayrılalım." kollarımı doladığım adamı deli gibi seviyor olmama rağmen bu yükü artık taşıyamadığım için acı içinde Efkan'ı onaylarken Efkan beni bir kere daha fısıltısıyla onaylayıp dudaklarını saçlarımın arasından çekti. Onun çekilmesiyle bende yavaşça geriye çekilip ıslak kirpiklerimin altından Efkan'ın yüzüne bakarak acı içinde gülümsedim.
"Son bir kere öpüşelim mi? Lütfen." geldiğim andan beri Efkan'ın dudaklarıyla kavuşmak için sızlayan dudaklarım yüzünden Efkan'a asla beklemediği bir teklifte bulunurken Efkan bana bir anlık bir şaşkınlıkla baktı. Hemen sonra da başıyla beni onaylayarak dudaklarıma doğru dudaklarını yaklaştırdı ancak tam dudaklarımızı birleştirecekken elimi onun omzuna koyunca duraksadı.
"Ama çok uzun öpüşelim olur mu? Özleyeceğim çünkü ben biliyorum." dudaklarımın milim ötesindeki dudaklara onları öpmeyi ne kadar çok istediğimi haykırırken Efkan beni yavaşça başıyla onaylayıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Yavaş başlayan öpücüğü yavaş yavaş hızlandığındaysa beni tamamen kucağına çekip bir eliyle başımı kavrayarak öpücüğünü derinleştirdi. Ara ara yavaşlasa da tam yarım saat boyunca hiç duraksamadan beni öptükten sonra da yavaşça geriye çekilip yanağımı ıslatmış olan göz yaşlarımı parmak uçlarıyla temizledi.
"Yavrum, ağlama." Efkan saf bir acıyla gözlerime bakıp zorlukla mırıldanırken işleri daha da zorlaştırmamak adına başımla onu onaylayıp kucağından kalktım. Son bir kere daha dudaklarına uzunca bir öpücük kondurduktan sonra da Efkan'ın bir şey demesine izin vermeden odadan hızlıca çıkıp koridorun köşesinden döndükten hemen sonra sırtımı duvara yaslayarak kesik kesi bir kaç nefes aldım.
Bitti mi Ada?
Bitti.
Hani bitince geçecekti bu acı.
Geçecek.
Ne zaman?
Alışınca.
Neye?
Efkansızlığa. Ada 20 yıldır ilk defa Efkansız kalıyor çünkü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bıcırık&Bacaksız (Texting)
ChickLit"Karar verdiğimiz kişiyi üç ay içinde etkileyeceksin o zaman. Eğer etkileyemezsen...." gözlerime büyük bir parıltıyla bakan Bilge iddianın ödülünü bulmakta kararsız kalmış gibi Alisa'ya dönerken Alisa hafifçe kıkırdayıp gülen gözlerini bana çevirdi...