Faruk'un sesi milyonuncu kez beynimin içinde yankılanırken şaşkınlıktan olduğu yerde kalakalmış bedenimin bir çift kol tarafından aniden sarıldığını hissettim. Ardından da dudaklarımdaki ıslak dudakların benden uzaklaştığını fark ederek ne olduğunu anlamamış bir şekilde gözlerimi Efkan'a çıkardım ancak Efkan ona saniyelik bir bakış atmamın hemen ardından başımı boynuna gömünce sorgulamak yerine ona ayak uydurmamam gerektiğini anladım.
"Odana geç Faruk." Efkan sadece benim anlayabileceğim bir endişeyi sesinin içine gizleyip oldukça güçlü bir şekilde Faruk'a doğru konuşurken çaresizlik içinde beni sarıp sarmalayan adama biraz olsun destek olabilmek için kollarımı Efkan'ın beline sarıp gömleğini avuçlarımın arasına alarak sıkıca kavradım. Yaptığım harekete karşılık Efkan'da yavaşça sırtımı okşayınca ikimizin de kendimizden çok birbirimizi düşündüğünü algılayarak sertçe yutkundum. Nasıl bir aşktı bu? Nasıl bir aşktı ki böyle bir durumda bile kendimizden önce karşımızdakini düşünebiliyorduk?
"Gözlerini çek onun üzerinden!" az önceki endişesini tamamen ortadan kaldıran Efkan büyük bir öfkeyle muhtemelen arkamda durmuş şaşkınlıkla bana bakan Faruk'a bağırırken Faruk'un bir adım geriye adım attığını duydum. Daha sonrada uzun zamandır sırtımda olduğunu hissettiğim bakışların üzerimden çekildiğini hissederek gözlerimi sıkıca kapatıp biraz daha Efkan'a tutundum.
"Odana geç. Konuşacağız ama Ada'sız." öfkesini bir şekilde bastırabilen Efkan bir kere daha belimi okşamasına rağmen Faruk'a konuşurken bu sefer Faruk onun dediğini yapıp duyduğum adım sesleri eşliğinde bizden uzaklaşmaya başladı. Sonunda adım sesleri tamamen kesildiğindiyse Efkan boynumdaki baskısını kaldırıp yüzümü onun boynundan çıkarmama izin verdi. "Efkan be..."
"Odama geç yavrum. Önce Faruk'la bir konuşayım sonra seni sakinleştireceğim söz veriyorum." artık endişesini gizleme gereği bile görmeyen Efkan gözlerime büyük bir endişeyle bakıp karasızlıkla yüzümü avuçlarının arasına alıp okşadı. Gerginliği parmak uçlarından tenime geçmeye başladığındaysa dudaklarını burnumun ucuna hafifçe bastırıp dediğini yapmam için gözlerimin en içine bakmaya başladı. İtiraz etmek istedim. Bu konuşmayı tek başına yapmak istemesine itiraz etmek istedim ama bakışları öyle bir boyuttaydı ki değil itiraz etmek için onu onaylamak için bile dudaklarımı aralayamadım. Öyle ki hiçbir şey demeden başımla bile onu onaylamadan yüzümü avuçlarının arasından çıkararak dediğini yaparak odasına geçip yatağının ortasına oturdum. Dakikalar boyunca parmak uçlarımı gerginlikle ısırdıktan sonra da aniden duyduğum dış kapının çarpma sesiyle birlikte oturduğum yerde sıçrayıp gözlerimi endişeyle Efkan'ın odasının kapısına çevirdim.
Al kırdın kırdın.
Neyi kırdım?
Faruk'un kalbini, Efkan'ın kalbini, abi kardeş arasındaki bağı... Daha sayayım mı?
Yok. Sayma. Yeterli.
En azından itiraz etmiyorsun bu da bir şey.
Etmiyorum. Kırdım. Ama kendi kalbimi de kırdım.
O beni hiç ilgilendirmiyor be Ada.
"İç sesine söyle kapasın çenesini." pempe ile yaptığım konuşma Efkan'ın odaya girmesiyle birlikte hızla sonlanırken daldığım iç dünyamdan çıkıp hızlıca Efkan'a doğru döndüm. Gözlerinin içinde gizlemeye çalıştığı bir hüznün olduğunu gördüğümdeyse oturduğum yerden kalkıp bir kaç büyük adımda yanına gidip kollarımı sıkıca boynuna doladım. Efkan parmak uçlarımda yükselmemi engelleyecek bir şekilde bana doğru eğilip kollarını belime sardığındaysa kollarımı biraz daha sıkılaştırıp dudaklarımı boynuna sıkıca bastırdım.
"Ne dedi?" sesim duyabileceğim cevapları düşünmem yüzünden oldukça kısık çıkarken Efkan sağ elini tişörtümün içine sokup bel oyuntumu yavaşça okşayarak dudaklarını omzuma bastırdı. "Doğruları söyledi. Aynı şeyi o yapmış olsaydı onun ağzına sıçacağımı, ailelerimize ihanet ettiğimi, seni kullanmaya çalıştığımı ve daha bir sürü şeyi söyledi. Hepsi de doğruydu."
"Efkan..." Efkan'ın söylediklerine itiraz etmek için kolları arasından biraz olsun ayrılıp gözlerimizi birleştirirken Efkan ne yapmaya çalıştığımı anlayıp dudaklarını sertçe dudaklarıma bastırarak beni susturdu.
"Bana kendimi suçlamadığım hiçbir şey söylemedi Ada. Söyleyemez de. Herkesten önce, senden önce, annenden önce, Faruk'tan önce hatta bizi tanıyan tüm insanlardan önce ben kendimi suçluyorum zaten. Suçlamama rağmen vazgeçemiyorum senden. Vazgeçemeyeceğimi de biliyorum. Çünkü elimde olsa iç başlamazdım bu ilişkiye. O yüzden önemli olan Faruk'un benim üstüme gelmesi değil önemli olan senin üstüne gelmeye çalışma ihtimali. Sen kaldıramazsın. Üstelik bu haldeyken." dudaklarıma ara ara minik öpücükler konduran Efkan tüm endişesinin nedenini bana açık açık söylerken hafifçe yutkunup gözlerimi onun gözlerinden kaçırdım. Haklıydı. Efkan duyabileceği her şeyi kaldırabilecek kadar güçlüydü ama ben öyle değildim. Tabii ki suçlandım diye Efkan'dan vazgeçecek biri değildim ama dağılmayacağımın sözünü vermezdim. Özellikle son bir kaç aydır yaşadığım ruh halini düşününce... asla böyle bir söz vermezdim.
"Ben de senden vazgeçemem Efkan. Ne duyarsam duyayım ne kadar suçlanırsam suçlanayım senden vazgeçemem. Ama paramparça olmayacağımın da sözünü veremem. Faruk senin için ne kadar değerliyse benim içinde öyle. Ve ben paramparçayken seni toplayabilir miyim hiç bilmiyorum." berbat bir şekilde Faruk'a yakalandığımız gerçeğini sonunda zar zor da olsa beynim tarafından kabullenilmeye başlarken Efkan söylediklerime karşılık burnunu yavaşça burnuma sürtüp dudaklarını yanağıma bastırdı.
"Sen beni değil, ben seni toparlayacağım zaten. Hem şu an bunların hiçbirini düşünmeyeceksin sen. Bütünlemelerin için çalışacağız sadece önümüzdeki bir hafta boyunca. Faruk meselesi, ilişkimizin durumu hepsi sonra konuşulacak şeyler. Önce bütünlemeden nasıl tam not alınırmış onu göstermen gerekiyor herkese." her zaman ama her zaman benim meselelerimi kendi meselelerinden önce tutan Efkan yine beni şaşırtmayacak bir şekilde konuşurken ona itiraz etmemin ikimiz içinde iyi olmayacağını bildiğim için başımı aşağı yukarı salladım. Verdiğim bu onaya karşılık Efkan konuyu tamamen kapattığındaysa ona ayak uydurup istediği gibi çalışma masasına geçip oturdum ve önüme bir yığın dolusu notu koymasını boş gözlerle izlemeye başladım. Yıllar öncesine ait tüm notlarını önüme yığdığındaysa gözlerimi bayık bir şekilde ona doğru çevirip dudaklarımı dilimle yavaşça ıslattım. "Bu kadar şeyi çalışacak kapasitem yok benim."
"Kapasiten var yavrum ama tembelsin." Efkan gözlerime hafiften eğlenen bir ifadeyle bakıp moodumun aniden yükselmesine neden olurken hafifçe gülümsedim.
"O zaman tembelliğimi engelleyecek bir ödülüm olmalı sonunda." aklıma gelen şeyle birlikte Faruk olayını tamamen arka plana atıp Efkan'a kocaman sırıtırken Efkan bana yarım ağız bir şekilde gülüp tek kaşını yavaşça havaya kaldırdı. "Ne gibi bir ödül?"
"Her bir konu bitirmeme karşılık güzel bir öpücük mesela?"
"Arsız."
"Senin arsızın."
"Benim arsızım. Pekala anlaştık. Ama konuyla ilgili sorduğum her soruyu bilirsen öpücük var."
"Tamamdır." Efkan'ın beni onaylamasıyla birlikte kocaman gülümseyip elimi ona doğru uzatırken Efkan da bana hafifçe gülümseyip ona uzattığım elimi tuttu ve anlaşmamızı bir tokalaşma ve baş döndürücü bir öpücükle taçlandırmış oldu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bıcırık&Bacaksız (Texting)
Romanzi rosa / ChickLit"Karar verdiğimiz kişiyi üç ay içinde etkileyeceksin o zaman. Eğer etkileyemezsen...." gözlerime büyük bir parıltıyla bakan Bilge iddianın ödülünü bulmakta kararsız kalmış gibi Alisa'ya dönerken Alisa hafifçe kıkırdayıp gülen gözlerini bana çevirdi...