Gemiye yaklaştıklarında Kris motoru susturdu. Taemin güvertede kimsenin olup olmadığını yanındaki dürbünle kontrol ettikten sonra, yavaşça demirlenmiş gemiye yanaştılar.
Etraf fazlasıyla sessizdi. Sehun, Lay ve diğerlerinin söyledikleri gibi Luhan'ı gerçekten de bırakıp bırakmadıklarını merak etmişti. 4 yaşındaki bir çocuk için fazlasıyla akıllı olsa da korkmasından endişeleniyordu.
Taemin güverteye emin ve de sessiz adımlarla ayak basarken Kris'de, Sehun'u kolluyordu. Üçü de güverteye inceledi. Fakat gemide birilerinin olduğunu belirten en ufak ses dahi yoktu. Ne kaptan köşkünde ne de içerilerde ışıkların hiç biri yanmıyordu.
Kris, karaya baktığında adamların yakın bir restoran da yemek yediklerini gördü. Üstelik Luhan'da yanlarındaydı.
Başıyla onların olduğu yeri Sehun ile Taemin'e gösterdi. Sehun'un bu durumdan fazlasıyla canı sıkılsa da Kris'in kulağına bir şeyler fısıldadı. Taemin onun neden kendisine güvenmediğini anlayabiliyordu. Bu nedenle de bir şey söylemek yerine Sehun'un söyleyeceklerini bekledi.
"Adamlar kalabalık, biz ise sadece üç kişiyiz. Bir yolunu bulup Luhan'ı onların elinden almamız lazım."
Taemin birden gülümsemeye başlayınca ikisinin de kaşları yukarı kalktı.
"Aklına ne geldi?"
Taemin omuzlarını silkerek onlara kendisini takip etmesi gerektiğini söyledi. Çok geçmeden kıyıya çıktılar. Adamlardan sadece birkaç metre uzaklıkta onları izliyorlardı.
"Bana güvenmediğini biliyorum Sehun, ama bu seferlik bana inan olur mu? Luhan'a zarar verecek hiçbir şey yapmam."
Sehun onun ne kadar ciddi olduğunu gözlerindeki bakıştan anlamıştı. Bu nedenle sadece başını salladı. Eğer bir aksilik olacak olursa kendisini ateşe atmaktan çekinmeyecekti.
Kris birkaç dakikalığına yanlarından uzaklaşırken Taemin'de restorantın arkasına doğru yürümeye başladı. Sehun her şekilde kendisini koruyabilirdi. Fakat ortada küçük bir çocuk varken riske edebileceği şeyleri minimuma indirmesi gerekiyordu. Bu nedenle hiçbir şey sormadan Taemin'i takip etti.
Taemin, çalışanların giyindiği oda olduğu belli olan kısımlardan birine girdiğinde istemeden onu takip etti.
Dolaplardan birini açıp giyinmeye başladığından Sehun şaşkınlıkla onu izliyordu.
"Ne halt ediyorsun sen?"
Taemin zaten uzun olan saçlarını tutan lastiği çıkarttı ve dağıttı. Üzerindeki kıyafetlerle güzel bir kadından farksız görünüyordu. Dolabın sahibinin çantasından makyaj malzemelerini bulup sadece dudaklarına ruj sürdü.
Sehun ağzı açık kalmış bir biçimde Taemin'e bakıyordu. Ne demesi gerektiğini bilemiyordu. Amacının ne olduğunu hâlâ anlamamıştı.
Üzerindeki garson üniformasıyla gerçekten de çok güzel görünüyordu. Sehun'un kendisine tuhaf tuhaf baktığını görünce de gülümsedi.
"Sende denemek ister misin?"
"Hayır, ben almayayım. Amacın ne senin? Ne diye böyle giyindin şimdi?"
"Birazdan anlarsın."
Taemin bir şey söylemeden hafifçe kırıtarak giyinme odasından çıktı. Restorantın sahibi olan adam onu baştan ayağa süzünce Sehun ister istemez tedirgin olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ VE BUZ
FanfictionAteş ve Buz... Cehennemin kavurucu sıcağından daha sıcak bir adam ile kutupları bile donduracak kadar soğuk bir adamın ortak noktaları ne olabilir?