Jongin, kucağına aldığı Luhan'ı dakikalardır sakinleştirmeye çalışıyordu. Oğlu küçük hıçkırıklar eşliğinde içini çekerek ağlıyordu.
Oğlunu kendi odalarına götürüp hiçbir şey söylemeden kollarında ağlamasına izin verdi. Hem ona ne diyebilirdi ki? Sehun'un gidişinin tek sebebinin kendisi olduğunu düşünmek yanlış gelmiyordu.
Yine de içine çöreklenen his yüzünden peşinden gidip bunu ona sormak istiyordu.
Minik Luhan bir süre sonra kucağında uyuya kaldığında oğlunu yatağına yatırıp üzerini örttü. Ufaklığın Sehun'a bu kadar bağlanması ne kadar doğruydu bilmiyordu. O öylece çekip giderken arkada bıraktıklarını umursamamıştı.
Jongin, söylediklerinin buna neden olduğunu ve bu yüzden de Sehun'un gitmek için beklemek istememesini anlıyordu. Onu kırmıştı...
O anki şaşkınlığından belki de düşünmeden konuştuğu için şu anda bu duruma tahammül etmeye çalışıyordu.
Oğlunun başına ufak bir öpücük bırakıp odadan çıktı. Ayakları onu Sehun'un odasının önüne götürdüğünde, birkaç dakika orada öylece dikildi.
Derin bir nefes alıp ani bir kararla içeri girdi. Yatak sanki Sehun oradaymışçasına, onun bedeninin şeklini almış gibi dağınıktı.
Tereddüt etse de yatağın üzerindeki yastığı alıp burnuna götürdü. Sehun'un kokusu... Gerçekten yanındaymış gibi hissetmesine neden olmuştu.
Gözlerini birkaç saniyeliğine kapatıp onu düşündü. Tadını aldıktan sonra kendisinin yokluk çekmesine neden olan küçük pembe dudakları getirdi aklına.
İçini çekip yastığı aldığı yere geri bıraktı. Kafasını çevirip de odayı incelemeye başladığında masanın üzerinde bırakılmış üzerinde kendi adı yazan notları gördü.
Daha fazla beklemeden notları tek tek eline alıp okudu. Birinde doğru koordinatlar ile beraber tam olarak çıkartılmış yüzey haritası vardı.
Batığın bulunduğu yerden birkaç kilometre uzaktaydılar. Jongin bunu öğrenince sevinmesi gerekirken o hayal kırıklığına uğramıştı. Sehun kendisine verilen işi layığı ile yerine getirmiş ve hiçbir şey söyleme gereği bile duymadan çekip gitmişti.
Hışımla haritayı ve koordinatların yazılı olduğu kâğıdı masanın üzerine bıraktı. Diğerini okumaya başladığında ise gülümsemesine mani olamadı.
Emin olabilmek için birkaç kez daha okudu. En sonunda tatmin olduğuna karar verince hem haritayı ve koordinatların olduğu kâğıdı, hem de Sehun'un özel olarak kendisine bırakmış olduğu kâğıdı katlayarak pantolonunun cebine koyup odadan hızla ayrıldı.
*****************
1,5 Saat sonra en yakın adaya vardıklarında, Sehun, gayet rahat bir şekilde sanki Kris orada değilmiş gibi motordan atlayıp uzaklaşmaya başlamıştı.
Kris kafasındaki sorulara cevap bulamadan onun gidişine izin vermek istemiyordu. Bu nedenle motoru sıkıca bağlayıp peşinden koştu ve onu kolundan tutup durdurdu.
"Bekle bir dakika Sehun! Bana gemide söylediklerinin bir açıklamasını yapmadan öylece gidecek misin? Beni polise vermekle tehdit ettin ve bir şey olmamış gibi çekip gidecek misin?"
Sehun sertçe kolunu Kris'ten çekerek kurtardı. Aslında onun ne zaman patlayacağını da merak etmiyor değildi. Sadece bu anı kollamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ VE BUZ
FanfictionAteş ve Buz... Cehennemin kavurucu sıcağından daha sıcak bir adam ile kutupları bile donduracak kadar soğuk bir adamın ortak noktaları ne olabilir?