Sehun bu işe dâhil olmayı neden kabul ettiğini hala anlamıyordu. Onca sene bu kadar nefretle baktığı bir şeye şimdi neden "Evet" dediğini kendisine açıklamakta güçlük çekiyordu.
Küçük kamarasındaki yatağında düşüncelerine gömülmüş bir halde uzanırken, kamarasının kapısı yumuşak bir sesle çalındı.
Hiç kimseyi görmek istemediği için, gelenin kim olduğunu da umursamıyordu.
Fakat kapı aniden açılınca, başını kaldırıp gelen kişiye bağırmak için hazırlandı. Ama saniyesinde kendisini tutmak zorunda kaldı. 4 yaşındaki bir çocuğa bağıramazdı.
"Bir şey mi oldu? Neden odamdasın ufaklık?"
Luhan kapıyı kapatıp Sehun'un yatağının üzerine tırmandı. Gözlerini Sehun'un gözlerinin içine dikip kıkırdamaya başladı.
"Neden gülüyorsun? Komik bir şey mi söyledim?"
Luhan daha çok kıkırdamaya başlayınca Sehun'un da dudakları istemsizce yukarı doğru kıvrıldı.
"Şen hep yeden şuyatını aşıyoysun? Biyi şeyin güyümşeme düymeni mi kapattı?"
Sehun söylediklerini duyar duymaz kahkaha atmıştı. Bu çocuk diğerlerinden farklıydı. Ondan korkmuyor ya da uzak durmuyordu. Aksine onunla arkadaşlık kurmaya çalışıyordu.
O gülünce Luhan da gülmüştü. Sehun doğrularak bağdaş kurup ufaklığın karşısına oturdu.
"Benden korkmuyor musun?"
Luhan omuzlarını silkip başını salladı. Küçük aklı kimin iyi kimin kötü olduğunu hissedebilecek yaştaydı ve o mürettebatın aksine Sehun'a ısınmış, üstelik sevmişti de. Her ne kadar o kendisini uzakta tutmaya çalışsa da bu Luhan'ı durdurmaya yetmemişti.
"Çok güşey biy güyümsemen var Hunnie amşa. Göşleyin kayboluyoy."
Sehun, Luhan'ın kendisine hitap etme şeklini duyunca şaşırdı. Yine de onu üzecek bir şey söylemek istemedi.
Aniden Luhan yataktan aşağıya zıplayıp kapıya doğru yürüdü. Kapının koluna dokunacakken arkasını dönüp Sehun'a gel işareti yaptı.
Sehun bir şey söylemek yerine içgüdülerine kulak vererek ufaklığı takip etmeye başladı.
Odadan çıkıp koridorda yürürlerken etrafı yemek kokuları sarmıştı. Sehun o saniye acıktığını fark etti.
Gemiye geleli bir hafta olmuştu ve geldiğinden beri kamarasından çıkmayı reddetmişti. Acıktığında sırt çantasına doldurduğu yiyeceklerle midesini bastırmaya çalışmıştı.
Luhan önde kendisi hemen onun arkasında mutfak olduğu yoğun kokudan her şekilde belli olan yerden girdiklerinde, tüm başlar ona dönmüştü.
Luhan minik adımlarla Kyungsoo'nun yanına gelip önlüğünü çekiştirdi. Kyungsoo onun yemek istediğini anlayarak, hemen yaptığı yemeği bir kaba koyup onu masaya hazır bir şekilde bıraktı.
Fakat ufaklık tekrar önlüğünü çekiştirince miniğin bu sefer ne istediğini sormak için onun boyuna eğildi. Luhan, Sehun'u gösterince Kyungsoo her ne kadar istemese de ufaklığı kırmayarak ona da yemek doldurup masaya koydu.
Luhan tüm sevimliliğiyle Sehun'u çekiştirip tam karşısına gelecek şekilde oturttu. Kendisi de sandalyeye tırmanarak, dizlerinin üzerine oturup yemeğini yemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ VE BUZ
FanfictionAteş ve Buz... Cehennemin kavurucu sıcağından daha sıcak bir adam ile kutupları bile donduracak kadar soğuk bir adamın ortak noktaları ne olabilir?