lumos.
iyi okumalaar.
***
bölüm şarkısı: the weekend - high for this.
open your hand, take a glass, don't be scared, i'm right here. even though, you don't roll.
trust me girl, you wanna be high for this.
***
Yılbaşı tatili sonlanmış, öğrenciler okula geri dönmüş, yatakhanelerine yerleşmişlerdi. Saat öğleden sonra üç civarıydı ve Genesis, hala yatakhaneyi terk etmemişti. Yatağın üstünde pinekliyor, ara ara uyukluyor, ayıldığı zamanlarda ise saate bakıp homurdanıyordu. Belli ki genç kızın karnı epey acıkmıştı ve Ev Cinleri'nin kapısını çalamayacak kadar üşengeç bir ruh halindeydi.
Şaşırtıcı değildi, her zamanki Genesis'ti işte.
Ancak...
Kızın odasını terk etmemesinin bir diğer sebebi de bariz şekilde açık ve netti. James Sirius Potter ile sabah Hogwarts Express'te başlayan kaçma-kovalama oyunları okula girişte de devam etmiş, kız kendini Hufflepuff Ortak Salonu'na adeta koşarak atmıştı.
Genesis empati yapınca kendine epey uyuz oluyordu ancak elinde olan bir şey değildi. James ile beraber geçirdikleri Yule Balosu'nun gecesinden sonra, çocukla neredeyse hiç baş başa kalmamışlardı. Sadece ertesi günün sabahı, Büyük Salon'da kahvaltı esnasında muhabbet etmişlerdi ve onda da çocuk sürekli, ağrın var mı, nasıl hissediyorsun, gibisinden sorular sormuştu. Yüz yüze konuşmak telefonda konuşmaya benzemiyordu. Hem de hiç benzemiyordu!
Genesis utangaç birisi sayılmazdı fakat hayatında ilk kez birisiyle bu şekilde bir beraberlik yaşamıştı ve Helga aşkına, bu kişi asırlardır genç kıza platonik olan, sürekli huzursuz eden ve günde en az on kez kavga ettiği -daha doğrusu azarladığı- Potter'dı! Profesör McGonagall'ın ismini ve soy ismini, üstüne bir de kan bağlarını duyunca bile emekliye ayrılma planları yaptığı çocuktu! Gryffindor'un gözdesiydi, hele ki bu sene Üç Büyücü Turnuvası'na katıldıktan sonra; adı kesinlikle Hogwarts Tarihinin Azizleri arasında geçecekti ve bahsi geçen Azizler kesinlikle bildiğimiz azizlerden değildi...
En başta, kızın bu yıla kadar okulda sevgili yapamamış olmasının başlıca sebebiydi çünkü kimse bir Potter'in platonik olduğu kıza o şekilde yaklaşmazdı, dahası yaklaşamazdı. Zaman zaman flört ettiği kişiler olmuştu fakat her nasılsa, en geç bir hafta içinde o kişiler Genesis'ten uzaklaşır, hatta gördüklerinde saklanacak delik ararlardı. Bunun ise genç kızı fazlasıyla delirttiğini söylemeye gerek yoktu, Genesis, böyle şeylerden nefret ederdi. Bir erkek ne kadar hoşlanırsa hoşlansın, kendisine onay vermeyen bir kıza karşı bu kadar sahiplenici olamazdı. Olmamalıydı ve olursa bedelini ödemeliydi. Neyse ki Genesis'in böyle bir yeteneği vardı fakat gel gör ki çocuk arsızın tekiydi. Akıllanmıyordu, üstüne daha da kuduruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gold | james sirius potter
FanfictionGenesis Avéne Zarukort, çağın en zeki cadısı olmaya aday bir genç kızdı fakat başında bir bela vardı: James Sirius Potter. Potter, okuldaki favorisi olan Genesis ile birlikte, altıncı sınıf döneminde büyük bir tehlikeye atılacak ve Bakanlık'ın yenid...