19

3.1K 291 595
                                    

lumos.

*******

bölüm şarkısı: pvris - dead weight.

laughter is poison to fear

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

laughter is poison to fear.

*******

Genesis, uzanmakta olduğu yataktan doğruldu. Üç oda arkadaşı da onda bir gariplik olduğunu fark etmişlerdi ancak hiçbiri soru sorup rahatsızlık vermek istemedi. Bu yüzden üç kız, kendilerini Ortak Salon'a atmış, Drumstranglı çocuklar hakkında konuşuyorlardı. Sohbetleri genellikle, o bir tanrı, merlin görse sakalını düşürür, harika bir büyücü- eminim yatakta da öyledir, gibi cümleler içeriyordu.

Doğrulduğu yataktan uzun uğraşlar sonucu kalktı genç kız. Ayaklarını sıcak zemine değdirdi, ofladı ve yeniden kendini yatağa bıraktı. İki eliyle yüzünü kapatıp derin bir nefes alırken haykırdı. "Merlin!"

Utanıyordu. Gryffindorlu oğlanı görürse eğer ne yapması gerektiğini kestiremiyordu -ki görmemesi imkansızdı, çünkü birkaç dakika sonra turnuva için bir araya gelip çalışmaları gerekiyordu. Fevri bir tavır takınmış ve yanlış gibi görünen fakat doğru hissettiren bir şey yapmıştı.

Dudakları kavun tadındaydı.

Olduğu yerde tepindi, bir daha haykırdı ve kafasını kaldırıp kısa bir küfür etti.

"Lanet Potter, lanet turnuva, lanet kavun."

Kendi kendine konuşarak ayağa kalktı ve üzerine rahat giysiler geçirip Hufflepuff armalı atkısını taktı. Bu sırada lanetler savurmaya devam ediyor, durdurak bilmiyordu.

Yatakhaneyi hızla terk ederken kendini zorla susturdu, ellerini kabanının cebine attı ve sakin kalmaya çabaladı. Ortak Salon'a geldiğinde büyük bir heyecanla sohbet eden üç arkadaşını gördü. Sarışın olan da onu görmüş olacak ki el sallayıp yanlarına çağırdı. Oldukça sakin adımlarla yanlarına gittiğinde çekik gözlü kızın, Rijoo'nun kollarına bıraktı kendini.

"Biri bana Kadavra çaksın."

Ardından duraksadı ve devam etti. "Vazgeçtim, ben kendi kendime çakayım."

Sofia, arkadaşının bu haline bakarak kafasını olumsuz yönde salladı. "Dostum, sen kafayı yemişsin." Kıkırdadı Genesis, "Sahiden de yedim, öyle değil mi?" diye inledi. Kıkırdayıp ayağa kalktı ve üç arkadaşını selamlayıp veda etti. "Çalışmaya gidiyorum, görüşürüz."

Ardından Ortak Salon'dan çıkıp çalışmaları için ayrılan Astronomi Kulesi'ne tırmandı. Oğlan henüz gelmemişti, bunu fark edince derin bir nefes alıp manzaranın tadına varmak için parmaklıklara ilerledi. Sabah saatleriydi, gün yavaşça öğlene doğru akıp giderken güneş kendini ortalamaya çalışıyordu. Baykuşların ara ara girip çıktığını, kanatlarını çırpıp özgürce havalandıklarını görebiliyordu. Bu hissi her zaman merak etmişti genç kız. Uçabilmek, kısa bir süre bile olsa ayaklarının yerden kesilmesi. Merlin bilirdi ancak nasıl bir his olduğunu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı, güzel bir gündü. Kendi düşünceleri yüzünden zehir etmemeliydi böylesine bir manzarayı, günü. Dudaklarını ıslattı, trabzanın üzerinde ayağa kalktı. Bir diğer ayağını boşluk tarafına attı ve bir yanı kule içerisinde, bir yanı dışarısında üzerine oturdu. Sağlamlığı konusunda herhangi bir kuşkusu yoktu. Burası Hogwarts'tı. Her şey antika gibi görünüyor olsa da, Profesör McGonagall bu tarz güvenlik önlemlerini almayı hiçbir zaman unutmazdı.

gold | james sirius potterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin