Genesis Avéne Zarukort, çağın en zeki cadısı olmaya aday bir genç kızdı fakat başında bir bela vardı: James Sirius Potter.
Potter, okuldaki favorisi olan Genesis ile birlikte, altıncı sınıf döneminde büyük bir tehlikeye atılacak ve Bakanlık'ın yenid...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
she is real, not perfect. and he loves that.
*******
O sabah, Hogwarts duvarları içindeki öğrenciler büyük bir karmaşaya uyandılar. Bugün akşam saatlerinde açıklanacak olan altı şampiyon heyecanlandırıyordu herkesi. Öyle ki, Hufflepuff kızlar yatakhanesindeki dört kişilik beşinci sınıf odasında, yatağa oturmuş, isimleri çıksın diye dilekler dileyen iki genç kız vardı. Elleri kalplerinde, heyecanlı gözleri alev alevdi. Birlikte yarışmaktı istekleri. Birlikten kuvvet doğar, sözüydü en çok inandıkları şey. Ve bu birliğin iki dost arasında olması, işleri daha heyecanlı bir hale getiriyordu.
Birbirlerini en iyi onlar tanıyor, nerede nasıl bir tepki vermeleri gerektiğini onlar biliyordu.
Heyecanla soludu Genesis. Odada uyumakta olan diğer iki arkadaşına baktı. Julie ve Rijoo, rüyalar âleminde bulut olup uçarlarken, iki kız rahatsız etmemek adına sessizce çıktılar odadan. Dün gece, Genesis Albus'un yanından döndükten sonra, dördü birlikte uzun süren bir dedikodu yapmış, patlayıncaya kadar şeker yemişlerdi. Gerçi bir an için Rijoo gerçekten de patlamıştı. Bertie Botts'un Her Lezzetten Fasulyeleri'nden yerken, bombaya denk gelmişti kız. Dudakları arasından çıkan ses öylesine yüksekti ki, yedinci sınıf yatakhanesinden bile duyulmuştu. Bir an için kızın dişler kırıldı sanmışlardı ancak deli gibi kahkaha atmaya başlayan Rijoo, bu düşünceyi rafa kaldırmıştı.
Şanssızlık gece boyu bırakmamıştı peşlerini. Sofia, bozuk yumurtaya denk gelmiş ve kusmuştu. Julie, böcek aromalısına denk gelmiş ve garip bir şekilde beğenmişti tadını. Ailesiyle birlikte çıktığı tatillerde, gittiği bölgelerin böcek yeme kültürünü anlatmış ve herkesi şaşkınlığa sürüklemişti. Genesis ise kuş pisliği yemişti. En fecisi gelmişti kıza ama yine de gülmüştü bu duruma. Tabii gülerken bir yandan da tattan dolayı ağlamakla meşguldü.
Daha sonra sırayla konuşan fasulye, kirli çorap, osuruk, kurabiye hamuru, kauçuk, ateş viskisi, çim, tırtıl, kurbağa ayakları, tereyağıyla ısıtılmış kök birası, saman, katran, v8, piyano tuşları, ayak tırnağı, kulak kiri, kireç, kum, iskoç nanesi, kokulu mendil, böbrek fasulyeleri, plastik, okaliptüs yaprakları, bal, çamur, tahta ve çamaşır deterjanı gelmişti.
Şans, kızlara uğramayı adeta unutmuştu.
Yine de bu kabus gibi geceden keyif almış, bir akşam yeniden yapmak için sözleşmişlerdi. Hepsi uyumadan önce Kurbağa Çikolataları'ndan yemiş, ağızlarındaki korkunç tadı biraz olsun azaltmaya çalışmışlardı. İşe yaramış mıydı, orası tartışıldı.
