"Senin yanındayken çok gergin oluyorum, evet ama bu gerginliği seviyorum. Diğer insanlardan çok farklısın, farklı hissettiriyorsun. Buluşmak isteme nedenim Hitomi falan değildi, o bahanesiydi. İstesem bir şekilde onu atlatırdım."
Söylediklerimin farkına vardığımda alt dudağımı dişledim.Doğru zaman olmadığını düşündüğüm halde söylemiştim. Çekip gitmeyi düşünmesi ağrıma gitmişti. Yanımda durmak istememesi canımı yakıyordu.
Belki biraz daha ileri gitmeliydim ama vereceği tepkiyi beklemek daha iyi olurdu.Sözümün bittiğine emin olduğunda tamammen bana çevirdi vücudunu. Birkaç adım ötede duruyordu.
Derin bir nefes alıp verdim. Sadece yüzüme bakıyordu.
"Böyle düşündüğüne emin misin?" Sesindeki soğukluk kaybolmuştu ama eski samimiyeti de yoktu.
"Evet." Dedim mırıldanarak.
"Çok dengesizsin. Bir gün gerçekten bana değer veriyormuş gibisin diğer gün bir çöp kovasından daha değersiz hissettiriyorsun."
Sertçe yutkunup ona baktığımda konuşmaya devam etti. Sinirli değildi, içine attıklarını püskürtüyordu."Eğer yarın da böyle düşüneceksen seninle kalacağım."
"Ben her gün böyle düşünüyorum." Dediğimde tepkisizce bakmaya devam etti. "Sadece senden çekiniyorum."
Aramızdaki birkaç adımlık mesafeyi kapatıp daha kısık sesle sordu:
"Neden?" Sesi yumuşak bir tınıyla dolmuştu kulağıma."Bilmiyorum." Dedim, yüzüme bakmak yerine yere dökülmüş sonbahar yapraklarını izlerken.
Tepki vermeden yüzümü incelerken boğazımı temizleyip dikleştim.
Yeter bu kadar mağdurluk.
"Her neyse, sen gitmiyor muydun?"
Gülüp geri çekildiğinde bir kez daha çok yakışıklı olduğunu düşündüm. Gülmek bu çocuğa yasaklanmalıydı.
"Hayır, gitmiyordum."
"Peki, diyecek bir şeyin yoksa ben gideceğim." Kıpkırmızı olduğuna inandığım yanağıma götürdüm elimi. Buraya gelmeden önce birisi bunların yaşanacağını söyleseydi muhtemelen çok dalga geçerdim.
Duraklayıp yüzüme baktı ve yine yüzümü süzdü. Bunu yapması felaket utanmama neden oluyordu.
"Senin aksine ben," dediğinde yutkunup ona bakmak istedim. Kahretsin ki asla gözlerine bakamıyorum. Biraz arkadaki ağaca, sonra yüzüne, sonra yere...
"ne düşündüğümü gayet iyi biliyorum, ne hissettiğimi de."İstemsizce gözlerine baktığımda utanıp yine kaçırdım gözlerimi. Sırtımdan akan terler durumu daha da zorlaştırıyordu.
"Neymiş düşüncelerin?" Dedim dik durmaya çalışarak.
Tanrım, bu çocuk karşımda his, düşünce gibi kelimeler kullanırken nasıl iyi olabilirim ki?!
Kucağına bayılsam mı acaba?
Saçma düşüncelerden sıyrılıp ona baktım. Konuşmak için hazır görünüyordu.
"Senim aksine tuhaf hissetmiyorum, sanırım buna-" duraklayıp başını hafifçe eğdi ve güldü.
Ölmem için yaptığı aşırı belliydi. Bu çocukla bir hafta aralıksız takılsam kesin kafayı yerdim.
"sanırım buna hoşlantı diyorlar."
***
Ayağımdaki topuklularla gürültülü bir şekilde aşağı inerken annem salonda telaşla koşturuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
give me the notes ❧ haruto
Fanfiction❧ give me the notes bilinmeyen: Kimya notlarını atsana (18.43) miyoko misa: Sen kimsin (19.13) bilinmeyen: bugün konuştuk bilinmeyen:notlarını vereceğini söyledin ya [HarutoWatanabe×Girl] ©helenrensa | 2021