sixteen

763 95 65
                                        

Ryoko'ya son bir bakış atıp arabadan indim. Sabah beni de almayı teklif etmişti ve okula yalnız girmek istemediğimden kabul etmiştim.

Dün gelen mesaj sadece bana değildi. Hepimize gelmişti ama bu konuda tek bir mesaj bile almamıştık hiçbirimiz.

Okuldaki herkes duymamış gibi yapmayacağına göre şimdilik kimse bir şey bilmiyordu.

Haruto ve Yoshi durumu kontrol etmek için bizden on, on beş dakika önce gelmişti ve hiçbir tuhaflık olmadığına dair mesaj atmışlardı.

Öğrenci kartımızı kontrol ettirip içeri girerken Ryoko'nun koluna girdim.

Dün gelen mesaj yüzünden onun çakallığını konuşma fırsatımız olmamıştı. Kaşla göz arasında Yoshi'yi kapmıştı. Bu gidişle bir süre daha bu konu konuşulamayacaktı.

Bahçeye girdiğimizde birkaç kişi vardı. Havalar soğuduğundan çok kimse olmuyordu. Bahçedekilere dikkatlice baktığımda bizimle ilgileniyor gibi durmuyorlardı. Kendi hallerinde takılıyorlardı.

Demek ki gerçekten kimsenin bir şeyden haberi yoktu.

"Sanırım bilmiyorlar." dedim mırıldanarak.

"O blöfçü pezevenk kimse mesajı yazdığı parmaklarını tek tek koparıp gözüne sokarım." Ryoko sinirle nefes verdiğinde kafamı salladım.

Hitomi olduğundan emin gibiydim ama Hitomi hiçbir zaman bu kadar cesur olamamıştı. Bize blöf yapacağına ihtimal veremiyordum.

Souta... başına gelenler ve okuldan aldığı cezaların sorumlusunun bizim olduğumuzu bilmiyordu. Tabii bana saydığı o kadar laftan sonra beklenirdi ondan.

"Hitomi'den şüpheleniyorum." Ryoko'nun sözlerine karşılık kafamı iki yana salladım.

"O kadar cesur olduğunu düşünmüyorum. Bizi ciddiye almasa Haruto'nun tepkisinden çekinebilir. Souta bence, söylediklerini biliyorsun."

Ryoko omzunu silkip güldü. "O ihtimali düşünme bile. Onun blöf yapacak kadar beyni yok. Aklına eseni yapar, yıkar ortalığı. Düşünemez."

"Ya düşündüyse?"

"Beyni yok diyorum ya, ayrıca dün doğum günü partisinde olan biri o mesajı yazdı. Başkası bizim yerimizi biliyor ya da ne yaptığımızı görüyor olamazdı. Ne Souta ne de ailesi yoktu."

"Demek istediğim," dedim kendimi açıklamak istercesine. "belki de sadece uzaktan takip etti ya da o an tesadüfen oradaydı bizi gördü."

Yoshi ve Ryoko'nun oturduğu bankın yakınlarında olabilirdi.

"Bizi bir anda gören biri mesaj atmayı nasıl düşünsün?" dediğinde kafamı salladım. "Bu konuda haklısın."

"Bence birisi ya da birileri Haruto ve senin arandaki şeyi merak etti. Siz yanımıza gelince bir taşta iki kuş vurmuş oldu."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Sence de fazla polisiye değil mi? Bu kadar planlanmış olduğunu sanmıyorum."

"Peki, bu Haruto ve Yoshi ne düşünüyor onlara da soralım."

Kafamı sallayıp çantamı sıraya koydum ve Ryoko'nun pencere kenarına oturmasını bekledim. O telefonunu çıkarıp bir şeyler yazarken kendimi sıraya attım.

Dün gece her ne kadar çok güzel olsa da sonunda mahvolmuştu. O mesajı atan kişiyi bulup etlerini lime lime etmek istiyordum.

"Mesaj attım." dediğinde kafamı sallamakla yetindim. Gece boyu stresten uyuyamamıştım. Yatakta dönüo durmuş, bugün için tuhaf senaryolar kurmuştum.

give me the notes ❧ harutoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin