" Çok mu seviyorsun sen beni? "
" Çok seviyorum ben seni. "
Dudakları iki yana kıvrılırken burnunu boynuma bastırdı.
" İnanayım mı? "
Boğuk çıkan sesiyle kollarımı omuzlarına sardım ve ensesindeki küçük saç tutamlarını okşadım parmak uçlarımla.
"...
Portmantoda asılı duran ceketimi aldım ve yavaş hareketlerle kollarımdan geçirdim.
" Arın, bekle iki dakika oğluşum. "
Siyah pantolonuma tezat oluşturan beyaz spor ayakkabılarımı da giydiğimde evden çıkmak için hazırdım. Bedenimi merdivenin tırabzanlarına yasladım ve annemin mutfaktan çıkmasını bekledim.
" Geldim oğlum geldim. "
Koşar adımlarla mutfaktan çıktı ve elindeki poşeti bana uzattı.
" Bu ne annem? "
Elinden aldığım poşetin içini açtım ve içinde ne olduğuna baktım.
" Sarma yapmıştım dün. Birazını da saklama kabına koydum, Yankı Bey ile yersiniz. "
Gözlerimi devirdim ve poşeti tekrar ona uzattım.
" Annem Yankı Bey böyle şeyler yemez boşuna verme. "
Kaşlarını çattı ve iki elini beline yasladı.
" Geçen kek verdiğimde de öyle demiştin ama eve geldiğinde saklama kabı boştu. Ve söylediğine göre de hepsini Yankı Bey yemişti. "
Dilimin ucunu ısırdım ve annemin hiçbir şeyi unutmayışına içimden hakaretler savurdum.
" Tamam anne tamam götüreceğim. "
Ellerini birbirine vurdu ve parmak uçlarıyla önüme düşen bir tutam saçı arkaya itti.
" Gidiyorum ben. "
Kafasını salladı ve kollarını omuzlarıma sardı.
" Hadi Allah'a emanet ol oğlum. "
Gülümsedim ve saçlarının arasına küçük bir öpücük bıraktım.
" Sende annem. "
Dış kapıyı açtım ve kendimi sert esen rüzgârın kolları arasına bıraktım. Gün daha yeni başladığından sokakta tek tük insan vardı. Bahçe kapısından geçtim ve dersler hakkında derin bir sohbetin içerisine girmiş olan iki küçük çocuğun ardından yürümeye başladım.
" Lan oğlum geçen gün tuvalette bir çocuk gördüm, pipisini açmış yanındaki çocuklara gösteriyordu. "
Üzerinde siyah hırkası olan çocuğun ağzından çıkanlarla gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. İlkokula gidiyor olmalıydılar. Hem küçüklerdi hem de üstlerinde benim gittiğim ilkokulun formaları vardı.
