Bölüm 15: ''Sarılır mısın bana?''

528 57 13
                                    

''Helen!'' 

Sessizliği bölen Akın'ın sesi boşlukta yankılanırken duyduğu sesin gerçekliğini sorgulayan kızın elindeki fincan yavaşça kaydı parmakları arasından. Ağır hareketlerle arkasına döndüğünde karşısında dolu gözleriyle ona bakan bir Akın vardı. 

''Akın-''

''Helen...''

Fısıltı gibi çıkıyordu ikisinin sesi de. Ne yapacaklarını bilmeden bir süre birbirlerini incelediler. Kızın iyi olduğunu gören Akın içindeki rahatlamayla birlikte yaklaştı kıza. Elini yavaşça kızın yanağına götürdüğünde Helen bir an bile beklemeden kapattı gözlerini.

Kızın gözlerinin kapalı olmasını fırsat bilen Akın doya doya izledi günlerdir hasret kaldığı yüzü.

''Sen - Nasıl-''

''Sarılır mısın bana?'' diyerek açtı gözlerini Helen. Kızın gözlerindeki yorgunluğu gören Akın bir an bile düşünmeden sardı kollarını Helen'e.

Ne kadar süre öyle durduklarını bilmiyorlardı ve ikisi de umursamıyordu. Günlerdir ikisi de birbirlerine bir şey olmuş olmasından korkuyorlardı ancak şimdi hepsi geride kalmıştı. 

Kolları arasındaki kızın kokusunu doya doya içine çeken Akın birden eline gelen sargıyı fark etti. Kızın omuzunda bir sargı vardı. Telaşla kızı kendinden uzaklaştırdığında bunu nasıl daha önce fark etmediğini sorguluyordu.

''Ne oldu buraya? Biri sana zarar mı verdi?''

''Önemli bir şey değil.'' diyerek geçiştirmek istedi Akın'ı ancak adamın vazgeçmek gibi bir niyeti yoktu.

''Ne demek önemli değil Helen! Deli olacaktım ben! Günlerdir uyku girmedi gözüme seni bulmak için...''

''Akın-''

''Ne işin var burada? Bu adamın evinde ne işin var? Yoksa zorla mı tutuyor seni?!''

İlk başlarda sakin çıkan sesi gittikçe yükseliyordu Akın'ın. Bir sürü cevapsız soruyla dolmuştu aklı. Kızın burada ne işi vardı? Neden kendisine haber vermemişti? Bu Çağatay dedikleri adamla ne gibi bir bağlantısı vardı? 

''Asıl senin, sizin ne işiniz var burada?!''

''Ben de tam bunu sormak üzereydim!'' 

Arkalarından yükselen gür ama bir o kadar sakin sesle hızla ayrıldılar birbirlerinden. Olayları tam kavrayamasa bile ikisini baş başa bırakmak isteyen Azer de bahçeye çıktığında Çağatay gelenin kim olduğunu anlamış gibi dönmedi arkasını. 

Helen abisine doğru hareketlenmek istese de Akın kızın önüne geçerek engel oldu kıza. 

Karşısındaki genç adamın, kendisinin kim olduğunu bilmeden kızı korumaya çalışma çabasıyla hafifçe güldü Çağatay. Ancak içten bir gülümseme değildi bu. Dalga geçer gibi gülüyordu karşısındaki adama.

''Koruma iç güdünü çok iyi anlıyorum delikanlı ancak korumak için yanına geldiğim kardeşime zarar verecek değilim.''

.

.

.

.

.

.

.

Çalan kapı sesiyle koşarak aşağı indi Karaca. Annesi ondan önce davranmış ve çoktan açmıştı kapıyı. İçeri çökmüş bir şekilde giren Akın'ı gördüğünde hızla abisinin yanına gitti.

Safderun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin