PARMAKSIZ & Üç

198 8 6
                                    


PARMAKSIZ

"Şeyma," diye bir sesin boş koridorda yankılandığını duyunca omzumun üstünden baktım. "Artık ödevlerini yapmayı öğrenmelisin."

Arkamı döndüğümde Yekta'ya bakanın sadece ben olmadığımı fark ettim.

"Abi?" Şeyma konuştuğunda sesindeki endişeli tını hissedilmeyecek gibi değildi. Yekta kaşlarını çatıp birkaç adımda Şeyma'ya yaklaştığında şaşkınlıkla onları izliyordum.

"Seninle bu konuyu konuşmuştum." Bu konu dediği bana sürekli ödevlerini yaptırması değildir de mi? O kadar önemli miyim ya.

Aslında kardeşinin geleceği içinde söylüyor olabilirdi. Kendim çalıp kendim oynuyordum cidden ya.

"Abi," dedi çaresiz bir sesle. Birkaç defa ağzını açıp kapadığında söyleyecek bir şeyi yokmuş gibi görünüyordu.

Aslında burada bana yaptığından değil, abisinin karşısında bunu yaptığından dolayı mahcup oluyordu.

İnsani duygularım vicdanımı ele geçirirken yapıp yapmamam gerektiğine karar veremiyordum. Yine de onlara doğru tamamen döndüm ve bir adım attım onlara doğru. İkisinin bakışları bana dönünce gözlerimi kaçırır gibi olsam da kendimi topladım.

Yekta'ya baktığımda gözlerinin sol elimdeki eldivende olduğunu görünce ellerimi sımsıkı kapatıp sabah yaptığım gibi cebime koydum. Bu hareketimle bakışları gözlerimi bulunurken dudaklarımı kemirmeyi bırakıp durdum ve Şeyma'ya baktım. Derin bir nefes alıp konuştum.

"Şeyma'nın bir suçu yok, aksine bu tarz proje ödevlerini yapmak benim hoşuma gidiyor." Yalan, nefret ediyorum.

Hafifçe nefes alıp devam ettim. "Aranız bozulsun istemem bundan dolayı," Kağıtları kaldırıp hafifçe gülümsedim. "Yapabilirim ben, iyi günler."

"Yapmayacaksın Feride, şimdi o kağıtları Şeyma'ya getir." İsmimi söylemesi ile kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Fakat daha sonra bunu sorgulamanın saçma olduğunu düşündüm. Çünkü kendisi müdürün oğluydu ve müdür bana burs veren kişiydi. Aynı zamanda Şeyma'da müdürün kızıydı. Şeyma bu okulda benimle birlikte son sınıfı aynı sınıfta okurken abisi ise üniversite okuyordu.

Her zaman yaptığım gibi yine hayır diyemedim ve başımı sallayıp Şeyma'ya ilerledim. Kâğıtları uzattığımda bakışlarımı ona kaldıramıyordum. Utanıyordum nedensizce.

"Üzgünüm" diye mırıldandım. Kafamı kaldırdığımda Şeyma'nın şaşkınlıkla baktığını gördüm. Yine de daha fazla yüzüne bakmadım.

"Müsaadenizle" Ardından tekrardan kapı eşiğinde durdurulma vakası ile karşılaşmamak için sınıfa girdim.

Sırama oturup rahat bir nefes aldım. En azından bu olayı gören olmamıştı. Sınıflarda olan tel tük kişiler vardı fakat çıkmamıştı hiçbiri.

Kitabımı çıkardığım sıra mesaj gelince elim telefona kaydı.

054***: Her seferinde kendini ezdirmekten bıkmadın mı artık?

054***: Başkalarının ödevlerini yapmayı ne zaman bırakacaksın, ya da insanların artık seni kullanmasını ne zaman engelleyeceksin?

Siz: Sanırım hiçbir zaman.

Siz: Hem ben ödevleri yapmayı seviyorum.

054***: Hiç yalan söyleme parmaksız, sevmediğini çok iyi biliyorum.

054***: Yapman gereken sadece 'hayır' demek.

Siz: Bunun benim için zorluğunu anlamıyorsun.

Siz: Eğer hayır dersem zaten beni sevmeyenler iyice benden uzaklaşacak. hatta sadece onlar değil bana karşı nötr olanlar da öyle.

Siz: Hem böyle olduğunda en azından çıkarları için bile olsa benimle diyalog kuruyorlar, ya da yüzüme gülümsüyorlar.

Siz: Zaten soyutlanmışım, daha fazla kendimi yok etmek istemiyorum ortamdan.

Siz: Şeyma genelde de bana ödevlerini yaptırır zaten, artık alıştım. Fakat sadece bugünlük abisi geldiğinden dolayı yapamadım. Bundan sonra yüzüme bakacağını sanmıyorum, abisinin karşısında resmen benim yüzümden azar yedi.

Siz: Aksine eminim ki daha çok üstüme gelecektir

054***: Yazdıklarının hepsini şaka olduğunu düşünerek okuduğumdan bir tepki vermek istemiyorum parmaksız.

054***: Kendine karşı bu kadar bencil olamazsın. Kendi hayatın varken sırf etrafındakilerin en ufak bir ilgisi için onların seni çıkarları için kullanmasına izin veremezsin.

054***: Hayır demeyi öğrenmelisin en kısa zamanda, okulda her ödevi yapılması gereken sana koşuyor resmen. Artık bırak şunu.

Siz: Peki söylesene, artık hayır desem ne olacak?

Siz: Ben söyleyeyim. Arada sahte bir gülücükle bile olsa yanıma gelip halimi soran insanlar artık uzaktan bana kinle bakacak. Laf atıp omzuma çarpacaklar, ya da hatalarını üstüme atacaklar.

054***: Böyle bir şey olmayacak parmaksız.

Siz: Tecrübe konuşuyor burada bir kere.

054***: Eskiler eskide kalacak, seni buna inandıracağım.

054***: İnandırmakla kalmayacak, yaşatacağım parmaksız.

Dudaklarımı her zamanki gibi kemirirken içeri giren matematik öğretmeniyle çantama atıp geçecek olan saatleri sıkıntıyla bekledim.

Geçen derslerde dikkatimi çeken bir şey varsa o da Şeyma'nın derse girmeyişiydi. Son derse girecektik az sonra ve yoktu. Her ne kadar merak etsem bile yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

Yol boyunca aklımı sürekli bir şeyler karıştırmıştı. Telefonumu açıp yazdım.

Siz: Aklım yeni başıma geliyor

Siz: Sen bizim konuştuklarımızı nasıl duydun?

PARMAKSIZ -Texting- (FİNAL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin