PARMAKSIZ & Otuz Beş

80 6 2
                                    

Bilgisayar'ın başında babam ve annemle heyecanla bekliyorduk. "Baba" dedim tedirgince a harfini uzatıp. "Bak eğer kötü bir sonuç ile karşılaşırsanız önce iyi falan deyin, alıştıra alıştıra söyleyin tamam mı? Sonra üzülür yataklara düşersem eğer siz bakacaksınız bana. Ay düşünsenize birde kanser oluyormuşum.... Veterinerlik mi?"

"He valla veteriner yazıyor kız." Annemin hayret dolu sesiyle sandalyeden yere attım kendimi. "E bu bayıldı?" Babamın hayretle çıkan sakin sesiyle kafamı kaldırdım

"Yok, veteriner olmadan ölmeyeceğim evelallah." Ayağı kalkıp tekrardan sonuçlara baktım.

"Vay be, şimdi bir ineği doğurtacağım zaman bana 'baytar hanım' diye seslenip yanıma mı gelecekler?" Tam o anı hayal ettim de, yok yok.

"Kızım, sen bize sürekli ne diyordun?" Kaşlarımı düşünür gibi çattım. "Ne diyormuşum?" Salaklık edip ne söylemişim yarabbim.

"Hani günde üç öğün bana 'baba bunların hepsi sana doğalgaz, yol, su parası olarak gelecek' falan ya hani..."

"Aaa," Ayağı kalkıp cıkladım. "Allah aşkına baba yaşın aşmış kırkı burada böyle şeyler söylemeye.. neyse, neyse."

Ben demiştim demi bi aralar öyle.

O sırada telefonum çalınca elime aldım. Yekta'nın aradığını görünce telefonu gülümseyerek açıp kulağıma dayadım.

"Şeyma'cım, bir tanem ne yapıyorsun?" Karşıdan gülme sesi geldi. "Ailen yanında?"

"Saadete gel."

"Gelmeme gerek kalmadı bence veteriner hanım, bu neşenizi sanırım buna bağlamalıyım."

"Ah tabii, bende çok sevindim akrabalarımı iyileştireceğime." Annem terliği atınca acıyla inledim. "Ah, anne niye terlik atıyorsun? Bugüne bugün karşında dağ gibi bir veteriner var."

Elini uzattı. "Ver telefonu, bakayım Şeyma ne yapmış?"

"Anne sen ne yapacaksın Şeyma ne yapmış? Kızın veterine-"

"Kızım sussana, anladık veteriner olacaksın. Sanki profesör doktor oldun."

"İyi ki doktor olmadım, hayvanlarla uğraşmak daha kolay. En azından kalkıp beni dövmeye kalkışmazlar." Bir süre sessizlikten sonra annem tekrardan telefonu vermemi söyleyince arkamı dönüp kısık sesle mırıldandım.

"Şu an istersen dünyanın öbür ucunda ol, istersen gezegenler arası seyahatte ol ama o telefonu Şeyma'ya ulaştır sevgilim." Son kelimeyi daha kısık söylemiştim, motive olup daha hızlı koşsun diye. Allah'ım biliyordum bu ultra zekayla beni veteriner yapacağını, yani hissediyordum.

Babam ayağı kalkıp beni öptü, kısa bir süre beni tebrik ettikten sonra markete gitmek için evden çıktı. Odamdan çıkmadan önce ise şunları söyledi.

"Biz okuyamadık, kendimizi kurtaramadık. Çocuğumun bir gün elini tutup hadi istediğini al diyemedim. Bunun bilinciyle seni okuttum, elimden geleni yaptım kızım. Kalbini ferah tutacağın bir yolun olsun, haydi görüşürüz."

Annemle gözlerimiz dolu dolu baktık. "Oğlum ben ağlayacağım lan buradan." Yekta'nın sesiyle güldüm. Annem tekrardan telefonu isteyince, "Hadi görüşürüz Şeyma, bende seni çok seviyorum."

Telefonu anneme uzatıp tekrardan bilgisayarın başına geçtim. Az daha baksam kendimi nazar etmekten korkup anneme baktım.

Bana kinayeli ve kızgın bir ifadeyle baktığını görünce başımı iki yana ne olduğunu sorarcasına salladım.

"Bir tanemler, seni seviyorumlar... Allah allah diyorum, bu kız bir aydır tanıdığı kızla böyle içli dışlı olmaz. Bir bildiği vardı, çok seviyordur dedim. Gözlerindeki ışıltılara bakılırsa..." İçini çektiğinde ne anlattığını anlamaya çalışıyordum.

"Bizim kız abayı yakmış haberim yok. Birde müdürün oğluyla ha?"

"Sen," Sesli bir yutkunuş. "Kimle konuştun ki?"

"Yekta ile, sevgilin olan."

**

"Hayır, elimi daha hiç görmedi." Anneme bir süre bazı şeyleri anlattım, o da bana baktı.

"Kızım, bir şey söylemek istiyorum ama seni korkutmak istemem." Gözlerindeki o tedirginliği görünce başımı söyle dercesine eğdim.

"Bu çocuk, parkta iken senin parmağının..." Durdu, devamını anlamıştım zaten. "O, anne. O gün kapıyı hızla çarpan da oydu, elimin bu halde olmasına sebep olanda." Annem şaşkın tavırlar sergilerken onun aksine gayet sakin bir şekilde elimle saçımı geriye atıp hava yaptım.

"Nasıl, nasıl bu kadar rahatsın? Her şey böyle devam etmez biliyorsun değil mi? Çok tozpembe hayaller bunlar."

"Anne ben sana hayalimden bahsetmedim ki, onunla çok mutlu yılar geçireceğimi de."

Annem yatakta bana eğildi, ellerimi tuttu. "Kızım yapma, bak acı çektirme kendine."

Başımı iki yana salladım. "Sadece ben acı çekmeyeceğim ki."

"Yapma yavrum, canlı canlı yanarsın." Saçımı elimle tekrardan tik olmuş gibi düzelttim. "Anne anlamıyorsun, onuna bir gelecek istiyorum, ama bunun için önce içim soğumalı."

"Asıl sen beni anlamıyorsun Feride!" Şu zamana kadar bana ilk kez sesinin bu kadar yükseldiğini anımsayınca hayretler içinde kaldım. "Her şey senin uyguladığın plandaki gibi gidecek sanıyorsun değil mi?" Başımı evet anlamında salladım. Öyle olacaktı, 11 yıl bekleyen çocuk 5 yıl daha beklemek zorundaydı. "Kızım, geldiğinde ya senden vazgeçmişse ne yapacaksın, ha söyle bakayım annene? Geldiğinde parmağında bir yüzük kucağında bir bebe görsen gidip ona ben seninle bir gelecek istiyorum mu diyeceksin?" Bu ihtimaller beni sertçe yutkundurdu.

"Böyle bir şey olmaz, o bana çok aşık." Annem bir evet dese içim ferahlayacaktı, aynen dese susacaktım.

Ayağı kalkıp onaylamazca başını salladı. "Kızım, senden isteğim şu; umarım yıllar sonra karşıma çıkıp ağlamazsın, üzülmesin." Kapıyı çarpıp öylece çıktı.

Beni düşünce dolu bir havuza attı, orada boğulmamı umursamadan – belki de ders almamı istediğinden- çekip gitti.

PARMAKSIZ -Texting- (FİNAL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin