"Seungmin," dedi Hyunjin dakikalardır tekrarları üzerine ona dönmeyen arkadaşına son kez seslenerek. "Senin amına koyim."
Biraz da olsa küfürü sesli etmişti, Jisung hızla arkadaşını uyarırken şimdiden geziye geldiği için pişmandı bile. Oflayarak eli ile yüzünü kapattı.
Changbin bir kenarda hayran bakışlarla Chan'ı izleyen Felix'i seyrediyor, Hyunjin pes etmeden küfür ederek Seungmin'e sesleniyordu. Seungmin'in ise dünya umurunda değildi.
"Bıktım bunlardan," deyip kafasını Minho'nun omuzuna koyduğunda Minho kıkırdayıp onu kendine daha çok çekmiş ve sarılmıştı. O da bir deli olsa da arkadaş grubu şu anlık ondan daha deli olduğu için onları durdurma görevi Jisung'a kalmıştı.
Minho ise sakinleştiricisiydi.
"Sakin ol sevgilim. Birazdan durulurlar."
"Hiç sanmıyorum," deyip kafasını salladı. Kalacakları otele gelmişler, çok kalabalık oldukları için kafile ikiye ayrılmıştı. Kore'deki gibi büyük oteller yoktu, maksimum beş katlı ahşaptan yapılmış bir binada kalacaklardı.
Kafilenin diğer yarısı yan binadaydı, şimdi ise otelin giriş katındaki koltuklara oturmuş konuşan Chan'ı dinliyordu hepsi.
"Edda kasabasında bulunuyoruz," dedi Chan kardeşini hafiften yanına çekip. Changbin'in bakışlarını fark etmemek elde değildi. "Sizler için bir gezi planı yaptık, istediğiniz zaman kırmızı şeritleri aşmayıp, tur saatleri dışında gezebilirsiniz."
Felix de onu onayladı. "Evet. İsterseniz şimdilik odalarınıza yerleşip dinlenin. Bugün üstünkörü etrafı gezebilirsiniz, tamamen dinlenmeniz açısından ilk gezi yarın saat iki de başlayacak!"
Neşeli ve sürekli gülümseyen yüzü insanları sıkmıyordu. Chan kendini tutmadan kardeşinin sevimliliğine güldükten sonra gözleri kayıp, en arkada yine oturan o çocuğu bulmuştu.
Kulaklığını takmış, başını geriye atmış bir vaziyette uyukluyordu.
Neden böyle yaptığı ister istemez kaşlarının çatılmasını sağladı, insan gezmeye eğlenmek için gitmez miydi? En azından tadını çıkarabilirdi ama o düz bir ifade ile sürekli arkadaşlarını geçiştirmekten başka bir şey yapmamıştı.
Fazla uzatmadan insanlara son kez selam verip Felix ile beraber otelden çıkarlarken Hyunjin bavulunu aldı. "Seungmin amına koymadan kalk artık, şarkı dinlemediğin biliyoruz orospu çocuğu. Seninle nasıl oda arkadaşı oldum ben ya?"
"Ben tekim, kudur." Changbin inadına daha çok sırıttığında göz devirdi. "Sokarım sana. Gidiyorum ben, ne haliniz varsa görün."
Valizini alıp önden çıkıp gitmişti. Jisung arkasından gözlerini devirip, "Gelin sizde." dedi ve Minho ile beraber o da gözden kayboldu. Changbin hala kendi kendine, daha geldiği ilk dakikadan beri dikkatini çeken tatlı çocuk ile gülmeden duramıyordu.
İlerleyip ayağa kalkan arkadaşının koluna girdi. "Köpüş? Senin kadar soğuk olan yere geldik seversin diye, dereceni mi arttırdın yoksa?"
"Evet. Uzak dur benden, don geçirirsin bak yoksa."
Seungmin zaten kapalı olan kulaklığını cebine atarken yanıt vermişti. Changbin, "Aman be!" deyip dar olan merdivenlerde öne geçti. İkisi arka arkaya ilerliyor, çoktan kaybolan arkadaşlarının hangi kata gittiğini çözmeye çalışıyorlardı.
"Ben yirmi numaradayım," dedi Seungmin düşmek üzere olan sırt çantasını daha çok kavrayarak. Başını eğip elindeki anahtara baktı. "Sen kaç numaralı odada kalıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
keep of something, seungchan ✓
Fanficömrü kısa renkli kelebekler gibi, ateşe uçarız belki. | şizoid kişilik bozukluğu, psikolojik