Seungmin, giydiği takım elbisesi ile evin içinde açık bir yer var mı diye dolanırken Chan'ın gelmesini bekliyordu, buradan onu alacak ve öyle geçeceklerdi düğünün yapılacağı yere.
Yanından geçtiği ayna ile duraksayarak kendine baktı, aşırı süslü değildi. Siyah bir takım elbise giyip kravat takmış ve sade bir makyaj yapmıştı, yeterli diye düşünüyordu.
Çalan telefonu ile hızla salona koşup telefonunu aldı ve evden çıktı. Chan bahçede arabayla onu bekliyordu, hızlıca evi kilitlemiş ve arabaya doğru ilerleyip içine oturmuştu.
"Selam," deyip ilk defa takım elbise ile gördüğü sevgilisine bakıp güldü. "Çok yakışıklı olmuşsun."
Chan geri geri arabayı bahçeden çıkarırken "Teşekkür ederim bebeğim," demiş ve eklemişti. "Yanına yakışmaya çalıştım."
"Yanıma fazlası ile yakışıyorsun canım."
Birbirlerine bakıp gülmeye başladıkları zaman Seungmin ona tav olmuş, ardından da uzanarak arabanın navigasyonuna düğünün yapılacağı mekanı girmişti. "Çok durmayız istersen," dedi açıklayarak. "Yakınlarda bir sahil var, oraya da geçeriz bir ara."
Chan bir yandan sıkılacağını düşünüyordu çünkü orada çocuklar yoktu ama Seungmin olduğu için de aynı şekilde sıkılmayacağından emindi. Sessizce başını sallarken camları açtı, klimadan çok dışarıdan gelen havayı seviyordu.
"Yaz geldi," diyerek ona baktı Seungmin. "Birkaç gün sonra tüm üniversiteler tatile girecek. Felix, Norveç'e gidecekmiş? Sen?"
Chan kısa bir bakış attı. "Sen hangi cevabı duymak istiyorsun, ona göre düşüneceğim çünkü."
"Gitmek istiyorsan gitmelisin."
"Elimdeki projeyi önceden bitirdiğim için önümde bir aylık boş bir zamanım var aslında," deyip uzun zamandır düşündüğü şeyi paylaştı onunla. "Bu benim için güzel bir fırsat, artık çalıştığım için kolay kolay böyle izinler bulamam. Gitmek istiyorum."
"Hayatım, o zaman gitmelisin. Birazcık burnum özlemden sürtecek ama yapacak bir şey yok, Norveç'i ne kadar çok sevdiğini biliyorum, biraz özlem gidermek senin de hakkın. Ben de annemlerin yanına gideceğim."
"Baban beni hala geriyor."
Chan'dan gelen cümle ile Seungmin kahkaha atarken arkasına yaslammıştı. Chan Kore'ye geldiği ilk vakitler ailesi ile tanışmıştı zaten ama babası onu sevmesine rağmen Chan gerilmeden duramıyordu.
"Korkma artık adamdan," deyip kıkırdadı. "Sevdi zaten seni, boşa geriliyorsun."
"Psikolojik belki de. Bilmiyorum, konuyu kapatabilir miyiz terlemeye başladım."
"Peki peki."
O eğlenerek susarken Chan da gülmüş ve birkaç dakika sonra düğün yerine gelmişlerdi. Arabayı otoparka park ettikten sonra indi ve Seungmin'in ona uzattığı eli tutarak ilerlemeye başladı.
İçeri girdikleri zaman etraf kalabalıktı, Seungmin "Voah," diyerek bir masaya oturarak etrafa baktı. "Lisedekiler ne kadar çok değişmiş. Vay canına."
Gördüğü tanıdık simalara şaşırmadan edemiyordu, Chan hemen onun dibinde yüzünü izleyerek gülerken elini kaldırarak burnundan minik bir makas aldı. Seungmin de ona bakıp gülmüş ardından da "Seungmin!" diyerek yanlarına gelen çocuklarla ayağa kalkmıştı.
"Tanrım! Jongho! Ne kadar çok değişmişsiniz hepiniz!"
"Sen de öyle, ne oldu böyle sana?"
Kız erkek karışık grup Seungmin ile gülerek selamlaşır, sarılırken Seungmin de mutluydu. "Kimle geldin, yalnız mısın?" sorusu ile geri çekilip ileride oturan ve gülümseyerek onu izleyen Chan'ı işaret etti. "Erkek arkadaşımla geldim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
keep of something, seungchan ✓
Fanficömrü kısa renkli kelebekler gibi, ateşe uçarız belki. | şizoid kişilik bozukluğu, psikolojik