"Bu hava daha düzelmez."
Hyunjin camın perdesini çekip geri kapattığında Seungmin oflayarak yatakta yüz üstü dönmüştü. Birkaç gündür devam eden kar yağışı ile tamamen fırtına kopuyordu, ara ara elektrikler gidiyor şebeke çekmiyordu çünkü dışarıda yağan kar o kadar şiddetliydi ki bir iki direği devirmişti.
Bu yüzden dışarıda insan bulmak imkansızdı kaç gündür. Hali ile geziler de iptal olmuştu ve hepsi odalarında sıkılmaktan başka bir şey yapmıyorlardı. "Çok sıkıldım," deyip oflayınca Hyunjin onun üzülmesini umursamadan üstüne uzandı.
"Senin sıkılman Chan hyungu görmemenden dolayıdır deli."
"Ama üç gün oldu Hyunjin!" dedi Seungmin reddetmeden. Bir iki kere durumları nasıl diye mesajlaşmışlardı ama şebekeler tam çekmediği için üç günde o da yetmemişti. "Bir buçuk hafta sonra gideceğiz ve üç gün boşa gitti bile."
"Eh," dedi Hyunjin ona hak verip. "Sen de haklısın. Peki biz gittikten sonra siz ne olacaksınız?"
"Bilmiyorum ki. Hiç gitmemek istiyorum, ne ders var burada. Ne dert, ne şehrin o gürültüsü. Hem Chan var burada, of! Hiç gitmek istemiyorum!"
Kahkaha attı Hyunjin. Seungmin'in bu hallerini cidden çok özlemişti. "Ya yerim seni Köpüş!" diyerek eğildi ve yanağından öptü onu. "Büyüdün de aşık mı oldun sen bakayım? Gitmek mi istemiyorsun, he?"
"Size kolay tabii," dedi Seungmin. Zorlukla dönerek Hyunjin ile yüz yüze gelmişti. "Biz Kore'ye döndükten birkaç gün sonra Felix ile Jeongin geliyor. Ama Chan öyle mi, gelemiyor!"
Çocuk gibi mızmızlanan arkadaşına karşı Hyunjin ne yapacağını bilemezken Seungmin yatağın içine girip yorganı başına kadar çekmişti. "Uyuyacağım ben şu lanet fırtına geçene kadar."
Gözlerini kapatıp sinirle uyumak için çabalamaya başladı, zaten elektrikler bir gidip geldiği için telefonu kapanmıştı bu yüzden onunla da oynayamıyordu artık. Hyunjin onun başını okşayıp kendi yatağıma geçecekti ki Minho'dan aldığı mesajla kaşlarını çatarak lobiye indi.
"Neden burada toplanıyoruz lan, Chan hyung?"
Şaşkınca şöminenin önünde oturan Chan'a baktığında Chan elini kaldırıp ona selam verdi. "Selam Hyunjin, ben çağırdım sizi. Bu fırtına duracağa benzemiyor, en azından hep beraber olursak sıkılmayız diye düşündüm."
"Onlata gidelim diyor," de Minho. "Ben kabul ettim o yüzden git kendine kıyafet al. Seungmin nerede?"
Hyunjin fırsat ayaklarına geldiği için güldü. "Canı çok sıkılıyormuş, uyuyacağım deyip üstünden attı beni. Benim kıyafetlerim üstümde, Seungmin kendine pijama alsın gece orada kalacaksak."
"Kalın," de Chan. "Ama dışarısı şu an çok fena, o yüzden herkes atkı gibi bir şeyle yüzünü kapatsın. Hyunjin, ben sizin odaya çıkıyorum. Sana da bir şeyler alıp gelirim."
"Tamsmdır hyung!"
Chan kafa sallayıp hızlı adımlarla üst kata çıktı. Felix ve Jeongin ile beraber onlarda yalnız kaldıkları evde çok sıkıldıkları için çocuklarında sıkılacağını tahmin etmişti ve ancak şimdi gelebilmişti çünkü dışarıda yürünmüyordu.
Hyunjin'in uzattığı oda anahtarı ile sessizce odaya girip ilerledi ama beklediği görüntü yorganın altında küçücük kalmış bir Seungmin değildi. Gülüşünü bastırıp yatağına doğru ilerleyip yere çöktü. "Seungmin?" deyip hafifçe dürttü ama Seungmin'den atak gelmemişti.
"Güzelim?" deyip yorganı hafifçe üstten açtığı sırada Seungmin, "Hyunjin ya!" deyip yüzünü buruşturmuş fakat gördüğü mor saçlar ile şaşkınca doğrulmuştu. "Chan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
keep of something, seungchan ✓
Fiksi Penggemarömrü kısa renkli kelebekler gibi, ateşe uçarız belki. | şizoid kişilik bozukluğu, psikolojik