Soğuk.
Hayır, fazla sıcak.
Aslında üşüyordum ama aynı anda da terliyordum.
Genzimi yakan ağır kokuyla açtım gözlerimi. Yoğun bir duman bulutu asılıydı tam üzerimde. Öksürerek kalktım uzandığım betondan. Nefes almak hayli zorlaşıyordu.
Kasvetli bir odadaydım ve oldukça sıcak bir odaydı. O anda anlamıştım dumanın ve sıcağın sebebini.
Yangın.
Bulunduğum ev yanıyordu. Çatırdama sesleri duyuyordum. Etrafıma bakındım telaşla. İçinde olduğum odaya sıçramamıştı ama sıçraması an meselesiydi. Havanın sıcaklığıyla terliyor, beton zeminde yattığım içinse üşüyordum. Sıcak ve soğuğun bana yaşattığı tezat, bunuda böylelikle anlamıştım.
Elimle ağzımı kapatırken etrafıma bakıyordum, pencereler vardı ama sanki gizlenmek adına sıkı sıkıya kapatılmıştı. Camı olmayan pencereler harap olmuş şeffaf muşambayla kaplıydı ve dışardan üzerlerine tahtalar çakılmıştı.
Rutubetli ve kırık dökük bu evi tanımıştım. Şehrin dışındaki terkedilmiş ve harabeye dönmüş konaktı. Bana her zaman korkutucu gelmiş ve hep korku filmlerini anımsatırdı.
Peki ya ben buraya nasıl gelmiştim?
Ağır dumana dayanamayıp kendimi kapıya kadar koşmak için zorluyordum. Ama sanki ayaklarıma beton dökülmüş gibi ağırdı ve kaldıramıyordum. Yere düştüm. Sürüklenmeye başladım. Kapıya sadece bir buçuk metre civarı uzaktım. Ama gücüm yoktu ve o kısacık mesafe bana kilometrelerce uzak geliyordu.
Kalbim boğazımda atıyordu resmen. Gözlerim cayır cayır yanıyordu. Nefes alamıyordum, duman heryeri kaplamıştı, kapıyı bile zar zor görüyordum.
Aslında oldukça kısa ama bana saatler gelen bir süre sonra artık kapıya ulaşma çabam sona ermişti. Sırt üstü dönüp nefesimi yavaş yavaş dışarı verdim. O anda gözlerimden akan yaşla aslında pes etmediğimi hatırlattım kendime. Bu bir bitiş değildi, ne de olsa ölüm de bir başlangıçtı.
Hani rüya gördüğünüz zaman uyanmaya yakın anlarsınız ya rüya olduğunu, 'bu bir rüya,' dersiniz, bende tam o an anlamıştım aslında rüya gördüğümü.
Gözlerim kapalı huzurla nefes aldım ve o an anladım. "Bu bir rüya. Gerçek değil. " dedim nihayet rahatlayarak. Aksi taktirde yangında bu eski evle birlikte yanıp kül olacağımı düşünerek panikten kafayı yiyebilirdim.
Gözlerimi tekrar açtığımda ise, tebessümüm dudaklarımda dondu kaldı.
Çimenlikte uzanmış güzel günün keyfini çıkarıyordum. Yoğun bir güneş vardı ama yüzüme vurmuyordu. Yüzüme vuran annemin gölgesiydi.
"Sen..." dedim aniden gelen öfkeyle. "Sen hangi yüzle çıkıyorsun benim karşıma he? "
Yüzünde mimik oynamamıştı. İfadesiz bakan gözleri ruhumu paralıyordu. Hiç mi üzgün değildi? Tek kelam etmiyordu. Bir açıklama bile yapmayacak mıydı? Ben onca senenin hesabını sormak için yanıp tutuşurken, o yıllar sonra böyle ifadesizce, boş boş yüzüme mi bakacaktı?
Derin bir nefes alıp kapattım gözlerimi. "Bu bir rüya. " dedim mırıldanarak. "Uyanacağım ve bitecek bu lanet işkence."
Vücudum sarsılınca aniden, içinde beni dibe çeken hortumdan kopar gibi uyandım. Gözlerimi açınca Ebru'nun masmavi gözleriyle karşılaştım. Tabi bir de çatık kaşlarıyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüznün Gözyaşları
RomanceKaranlık dünyasında kaybettikleriyle ruhundan bedel ödemiş genç bir kız, Kumsal... Çektiği acı onu paramparça etmiş... Güçlü bir karakteri olmasına rağmen, acısı gücünden beslenerek ele geçirmiş onu... Karanlık sandığı dünyası gerçek karanlıkla yüz...