Arkadaşlar merhaba... 3. bölümle karşınızdayım... Multimedyaya nasıl foto koyulur şuan da çözebilmiş değilim fakat çözmeye çalışıyorum :)En azından atabilirsem arabanın fotosunu atarım :) multimedyada başkasının seslendirmiş olduğu bir parça var fakat o şarkıyı Kumsal, Ebru ve Alp'in söylüyor olduğunu farz edip dinlerseniz çok sevinirim. İlerki zamanlarda eğer yapabilirsem ki öyle bir niyetim var, bölümlerde seslendirilen parçaları multimedyaya kendim seslendirdiğim videolar halinde koyacağım. İyi okumalar. hoşça kalın :)
***
Zaman...
Bir zamanlar yine böyle bir boşluğa düşmüştüm... Ama ne boşluk... Sanki kocaman bir baloncuğun içinde, yerçekimine karşı gelip bir o yana bir bu yana savruluyordum. İçim bile bomboştu. Anlayacağınız saman gibi yaşıyordum. Buna yaşamak denirse tabii... Sonra bir anda O çıkıp gelmişti. Dünyamı, içimi doldurmuştu. Beni o boşluktan çekip çıkarmıştı ve en önemlisi kalbimdeki boşluğu doldurmuştu... Peki ya şimdi? Şimdi ne yapacağım? Bu defa da O gelecek diye bekleyemem değil mi? Böyle bir şeyin olması imkansız değil mi? Bu sefer kurtuluş yoktu benim için...
Aklımdaki düşüncelerin dağılmasına sebep olan, sokağın başında gözümü kamaştıran arabanın farıydı. Ellerimi gözlerime siper ederek bakmaya çalışırken araba daha da yaklaşmıştı. Önüme gelmesine ramak kala gözlerimle birlikte ağzım da şaşkınlıktan açılmıştı. Ellerimi siper ettiğim yüzümden indirdim ve araba gelip önümde durana kadar onu izledim. Neden mi bu kadar şaşırdım? Anlatayım...
Öncelikle karşımda duran araba kırmızı 69 model Mustang Cobra 2'di. Bu arabaya çoğu insan hayran olurdu. Sonrasında bu arabayı küçüklüğümden beri tanıyordum ve bu arabayı kullanan bir tek kişi vardı ve ondan başka kimse kullanmazdı. Hiç kimse!
Zihnimdeki anıları hızlıca karıştırırken, zor bela şoför koltuğuna bakmayı akıl edebilmiştim. Ama bu beni sanki mümkünmüş gibi daha da fazla şaşırtmıştı. Şuan şok geçiriyordum ama Alp bana sadece kahkahalarla bakıyordu.
Kapısını açıp arabadan inince kendime gelmeye çalıştım. Pek başarılı olmadığım kesindi. Bu halim onu daha da güldürürken bana doğru yavaşça ilerliyordu. Kendimi toparlamaya, kocaman açtığım ağzımla başladım. Gülümsemeye çalışırken de düşünüyordum. Bunca zaman sonra dönmüştü. Ne kadar da değişmişti. Çok yakışıklıydı. Gözlerinde hala bir çocuk edası vardı ama olgunlaştığını bakışlarından anlamamak için aptal olmak gerekirdi.
"Hey, selam." dedi gülümseyerek. Sesini duyunca yüzümdeki beceriksiz gülümseme, yerini samimi bir tebessüme bırakmıştı. Ona doğru bir adım atıp, karşımdaki varlığını kendime kanıtlamam gerektiğini hissettiren bir dürtüyle ona dokunma isteğimi görmezden gelip daha fazlasını yaptım. Selamına karşılık olarak ona sarıldım. Duraksamadan bana karşılık verip ellerini belime doladı.
"Alp..."
"Efendim?" ses tonu içime işlemişti. Gözlerim dolmuştu. Şimdi sakın önceden de böyle sıkı fıkı olduğumuzu falan düşünmeyin. Biz tabiri caizse kediyle köpek gibiydik. Asla anlaşamaz ve aynı ortamda bile bulunamazdık. Çünkü o hep benimle dalga geçip beni sinirden ağlatana kadar rahat bırakmazdı. Sonunda da annesinin azarlamasıyla gelir benden zorla özür dilerdi. Ama sonunda yine bir şey söylerdi ve ben daha çok sinirlenir daha şiddetli ağlardım. Annesi ona "Alp yine ne yaptın kıza neden ağlıyor? Özür dilemen gerekiyordu!" diye kızdığında "Özür dilememden nefret ediyor, bu yüzden sinirlendi." diye kendini savunurdu. Ama birimizin başına bir şey gelse, yine birbirimize koşardık.
"Sen yine ağlıyorsun. Bu sefer ne yaptım?" diye sordu ama ses tonunda yine bir alaycılık vardı.
"Seni özledim aptal!" diye içimi çektim bir kez daha. O da buna karşılık daha sıkı sarıldı bana. Başımı göğsüne iyice bastırdım. Onu görmek bana ciddi anlamda iyi gelmişti. Moral olmuştu. Eskiden olsa kırk yıl düşünsem onu gördüğüme bu kadar sevineceğime inanmazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüznün Gözyaşları
RomanceKaranlık dünyasında kaybettikleriyle ruhundan bedel ödemiş genç bir kız, Kumsal... Çektiği acı onu paramparça etmiş... Güçlü bir karakteri olmasına rağmen, acısı gücünden beslenerek ele geçirmiş onu... Karanlık sandığı dünyası gerçek karanlıkla yüz...