1.Bölüm
Uykumdan sıyrıldığım halde hala gözlerimi açmamıştım. Aslında açmak içimden gelmiyordu. Başım öyle bir ağrıyordu ki... Aman Allah'ım... Gereğinden fazla uyuduğum zamanlarda genellikle bu şekilde uyanırdım. Elimde olan bir şey değildi. Sonuçta kullandığım ilaçlar üzerimde bu etkiyi bırakıyordu. Kendimi toparlamam için gerektiğini zırvalayıp duran birileri varsa eğer çevrenizde, sırf çenelerini kapatmaları için istemediğiniz şeyleri kabul etmek zorunda kalıyordunuz. İşte bende bu durumdaydım.
Beni düşüncelerimden uzaklaştıran, uzun zamandır hatta up uzun bir zamandır varlığından şikayet ettiklerim arasında yerini almış olan telefonumun sesiydi. Daha doğrusu duyunca sinirden ne kadar aptalca bir düşünce bile olsa beyninizi yolabileceğiniz o dızzztt dızzztt titreşim sesiydi. Daha fazla dayanamayıp komodine uzandım ve arayanın kim olduğuna bakmaya tenezzül bile etmeden cevapladım.
"Evet?" umarım arayan kimse sesimdeki belirgin isteksizlikten hoşlanmayıp kısa keser diye umarken Ebru'nun ince sesi kulaklarıma dolunca yüzümü buruşturdum.
"Günaydın uykucu melek. Kahvaltıya geliyor musun yoksa seni gelip ben mi alayım yoksa sana mı geleyim kahvaltıya yoks..." daha fazla dayanamayıp isyan ettim. Buna mecburdum çünkü bu şekilde uyandığımda bozuk olan psikolojim sanki mümkünmüş gibi daha da bozuluyordu.
"Lanet olsun senden kurtuluş yok mu kızım? Zaten başım ağrıyor bir de sen beynimi yedin. Lanet olsun. İlaç içmem gerek yoksa bu kafayla katil olmak istemiyorum. Lanet etmekten nefret ediyorum ama lanet olsun beni daha fazla konuşturup başımı patlatma. Kapattım." deyip kapattım telefonu.
Çatık kaşlarla yatağımda doğrulup ayaklarımı yataktan indirdim. Başım öyle şiddetle ağrıyordu ki, dayanılacak cinsten değildi. Dirseklerimi bacaklarıma dayayıp destek aldım ve başımı da ellerimin arasına gömdüm. Bu ağrının daha fazla beni esir almasını istemediğim için yavaş ve sarsakça ayağa kalkıp banyoya girdim. En iyisi ılık bir duş almak diye düşünüp suyu açıp ayarladım. Uzun zamandır aynaya bakmadığımı fark ettim ve üzerimi aynadaki yansımamı izleyerek çıkarıyordum.
Kendime baktığım her saniye nefesim daha fazla daralıp ciğerlerimi tıkıyordu. Bitmiştim resmen. Hiçe dönmüştüm. 9 aydır hiç hem de hiç kendi aklıma gelmemiştim. Bir kere bile düşünmemiştim ne durumda olduğumu. Bazen bir kaç gün yemek yemediğim oluyordu, babamın üzüldüğünü gördüğümde ona kıyamadığımdan zorlamaya çalışıyordum kendimi ama daha midem yediklerimi sindirememişken istifra ediyordum. Midem kabul etmiyordu artık.
Hala aynaya bakıyordum. Ben normalde 1.80-82 boylarında 65 kiloda buğday tenli ela yeşil gözlü bir kızdım. Kazık gibi bir fiziğim yoktu. Gayet kıvrımlı hatlara sahiptim fakat karşımda normal Kumsal'la alakasız biri duruyordu. Öyle ki şu anda karşımda duran yansımadaki kızın göz altlarında mor halkalar yoktu. Göz altları resmen simsiyahtı. Aslında anlatmak yerine bir benzetme yapacak olursak şafak vaktinde Bella'nın hamileyken son hali bile bu kızın yanında halt etmiş.
Görüntümden rahatsız olup bornozumu üzerime geçirdim. Ayaklarımın beni taşıyamayacağını anladığımda, klozetin kapağını kapatıp üzerine oturdum ve uzun zamandır akmaması için direndiğim gözyaşlarımı serbest bıraktım. Tüm 9 ayın acısını şimdi çıkarır gibi hıçkırarak kesik nefeslerle içimi çeke çeke ağlıyordum. Tüm sıkıntılarım, tüm nefretim, bütün yasım gözlerimden isyan edercesine akıyordu sanki. Ben ağladıkça baş ağrım artıyor, çektiğim acı yetmiyormuş gibi bu da üzerine ekleniyordu. gerçi kalbimin acısının yanında solda sıfır kalıyordu ama yinede bedenimi ele geçiriyordu.
Bir süre sonra ağlamam durmuş yerini iç çekmelere bırakmıştı. Küvet çoktan dolmuş taşıyordu. Güçsüz bacaklarıma komut verdikten sonra yavaşça yerimden kalkıp derin bir nefes aldım. ''İyiyim.'' diye inandırmaya çalıştım kendimi. Bornozumu çıkarıp küvete girdim. Daha tamamen kendimi suya bırakmamıştım fakat şimdiden rahatlatmaya başlamıştı beni. Yavaşça yerimi aldım küvetin içinde. Uzandığım an vücudum kendini kasmayı bırakıp gevşemişti. Derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştım. İşe yarıyor gibiydi. gözlerimi açıp sabit bir noktaya diktim. Ani bir hareketle kendimi suya gömdüm. Ciğerlerimde kalan havayı yavaş yavaş dışarı bırakırken önceden canına kıymayı düşünen herkesi aciz diye nitelendirirdim. Ama şimdi daha iyi anlıyorum. İnsanın yüreğine böylesi bir acı çöreklendiğinde ölüm en yakın kurtuluş yoludur...
Selam arkadaşlarrr! :))) Ben yeniyim buralarda. Bir süredir kısa hikayeler yazıyorum kenara köşeye. Okul zamanlarımda tiyatroyla uğraştığım için skeç yazardım ve aramızda oluşturduğumuz grupla veya tiyatro kulübüyle faaliyete geçerdik. Hikaye yazmaya çooookkk önceden aşinayım anlayacağınız :) Wattpadde ilk hikayem bu. Umarım beğenir ve okursunuz. Çok heyecanlandım bak şimdi :D şuan saat sabahın 6.03 ü :D hadi bakalım :) bu arada ismim Kader. şimdilik hoşçakalınnnn :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüznün Gözyaşları
RomansaKaranlık dünyasında kaybettikleriyle ruhundan bedel ödemiş genç bir kız, Kumsal... Çektiği acı onu paramparça etmiş... Güçlü bir karakteri olmasına rağmen, acısı gücünden beslenerek ele geçirmiş onu... Karanlık sandığı dünyası gerçek karanlıkla yüz...