10. Bölüm

239 82 11
                                    

Merhaba arkadaşlar... Multimedya da Kumsal'ın annesi var iyi okumalar :))

*

"Konuşun lan anlatın herşeyi!" ellerimizi birbirimize bağlatıp beni koltuğa oturtmuşlardı. Adam bağırdıkça ben yerimde zıplıyordum. 2 adam vardı. Biri bize bağırıyor diğeri kapıda telefonla konuşuyordu. Sonra gelip Alp'i aldı ve üst kata götürmeye çalışıyordu ama Alp gitmemek için direniyordu. Ona bakarak gitmemesi için adeta yalvarıyordum.

"Lan şerefsizler! Kimsiniz lan siz? Kimin köpeğisiniz. Bırak lan beni pic. Sıkıysa çözsene lan elimi!" Alp çevik bir hareketle kıvrılıp adamın elinden kurtuldu. Yüreğim ağzımda atıyordu. Adamın eline tekme attı ve silah savruldu. Benim önümdeki adam silahını yukarı kaldırıp ateş edince şoka girdim ve titremeye başladım.

"Eger yerinden kıpırdarsan, kızın beynini uçururum. Duydun mu beni! Hemen yukarı çık lan!"

Çok korkuyordum. Bu adamlar bizden ne istiyordu bilmiyordum. Alp'e zarar verecekler diye ödüm kopuyordu resmen. Avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum ama korkuyordum.

"Tamam. Lütfen ateş etmeyin lütfen. Ne isterseniz yapacağız. Ama bir yanlışlık olduğuna eminim. Biz bir şey yapmadık ki." umutsuzca çırpınışlarım bir sonuç vermiyordu ama yine de pes etmeyecektim.

"Alp sen denileni yap lütfen. Bana bir şey olmayacak. Söz veriyorum. " Eğer denileni yapmazsa ona zarar vereceklerinden adım gibi emindim. O yüzden onu ikna etmek için gözlerinin içine öyle bir baktım ki...

"Bence o kadar emin olma küçük hanım. Eğer bildiklerini anlatmazsan verdiğin o sözü tutamayacaksın." dedi pis pis sırıtarak. O an daha da iğrenmiştim bu adamdan. Madem öyle bu saatten sonra yok öyle baş eğmek.

"Ne istiyorsunuz lan, ne? Gücünüz o kıza mı yetiyor? Benle niye paylaşmıyorsun kozunu? Cevap versene lan!" Alp'in yanındaki adam ensesine silahın kabzasıyla vurduğu an, gırtlağımdan keskin bir çığlık kaçtı.

Bütün gözler üstümdeydi. Öyle korkuyordum ki tir tir titriyor, gözyaşlarımı bile tutamıyordum.

"Ne istiyorsunuz bizden ne? Lanet olsun ne!" Dayanamıyordum artık. Bu baskı beni boğuyordu. Sanki koparabilmem mümkünmüş gibi bileğimdeki ipleri, olanca gücümle karşı koymaya çalışıyordum.

"Ne mi? Ne olacak, o kahpe ananın saklandığı yeri tabi ki de! Kendisi saklanmak için bir delik bulmuş. Ama seni saklamak aklına gelmemiş herhalde, he? "

Yüzümdeki tüm ifade allak bullak olmuştu. Şaşkınlığın hat safhasına ulaşmış hatta onu bile geçmiştim. Annem mi?

"Size söylemiştim. Bir yanlışlık var işte. Benim Annem yıllar önce öldü." İfadesiz yüzüm onunda gözlerinde bir an şaşkınlık yaratmıştı ama o kadar kısa bir andı ki, hayal gücümün oyunu da olabilirdi.

Hüznün GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin