twelve

4.1K 418 359
                                    

Jennie'den

Günlerimi çalışarak geçirmek tam bir işkenceydi. Fakat bu sefer her zamankinden farklı saatler geçiriyordum burda. Çünkü kurtulma şansımızın içimde yeşerttiği umut tohumları beni rahatlatıyordu.

Sekiz bugün göreve başlamıştı, çeşmenin çaprazındaki boş alanda görevliydi bugün. Maria'dan bulaşıkları bugün benim yıkamak istediğimi söyleyecektim. Az da olsa onu görmek ve belki de fırsat olursa konuşmak istiyordum.

Son lokmamı da ağzıma atıp iki adım ötedeki Maria'nın yanına gitmek üzere ayaklandım. Maria yemeğini yemeye devam ederken arkasından omzuma dokunarak dikkatini bana vermesini sağlamıştım.

"Bir sorun mu var?"

Başımı iki yana sallayıp isteğimi dile getirdim. "Bugün bulaşıklar bende olsa, sıramı erkene çeksek olur mu?"

Yüzünde alaylı bir gülümseme oluşmuştu. Neden istediğimi anlamıştı.
Başını aşağı yukarı sallayıp onaylamıştı.

"Teşekkürler Maria."

"Rica ederim bebeğim."

Herkes yemeğini bitirdikten sonra bulaşıkları alıp çeşmeye doğru ilerledim. Bakışlarını üzerimde hissetsem de ona odaklanarak yürümedim. Bir gören olabilirdi, yakınına gitmeden temasa geçmek istemiyordum.

Çeşmeye vardığımda tepsileri kenara koyup çöktüm ve musluğu açtım. Biraz daha yanıma yaklaşmıştı, ayaklarını görebiliyordum.

"Sen daha geçen hafta yıkamadın mı?"

Onun için geldiğimi biliyordu ve bunu benden duymak istiyordu. "Evet."

"Benimle konuşmak için geldin."

Bir yandan sabunu köpürtürken cevap verdim. "Buna da evet."

Hafifçe başımı kaldırıp baktığımda etrafa bakıyordu. Dikkat çekmeden bakışlarımı tepsiye çevirip konuştum.

"Herhangi biri var mı?"

"Sorun teşkil edecek bir durum yok ama dikkatli olmalıyız, bana bakma."

Bu durumdan her ne kadar nefret etsem de dikkatli olmalıydık. Onun konuşuyor olması bile dikkat çekebilirdi. Kısa ve kaçamak bakışlar harici konuşmamıştık. Bulaşıklar bittikten sonra hepsini üst üste dizdim ve çöktüğüm yerden kalkarken kısık sesle konuştum.

"Seni seviyorum."

Hızla sağ tarafa doğru ilerleyip elimdekileri temiz tepsilerin yanına koydum. Ona doğru tekrar döndüğümde ağzını sessizce oynattı. Dudağını okumuştum.

"Ben de seni seviyorum."

İfademi korumaya çalışarak arkamı döndüm ve işimin başına geçmek için tarlalara doğru ilerlemeye başladım. Hayatım günleri tekrarlar bir şekilde devam ederken, kaçacağımız o güne kadar, daha doğrusu kaçma girişiminde bulunacağımız o büyük güne kadar herhangi bir sorun çıkmamasını diledim.

İçimdeki büyük korku ve başarısız olma duygusu baş gösteriyordu. Eğer bu işin sonunda yakalanırsak saniyeler içinde kafamıza birer kurşun yerdik. Bunun olabilme olasılığı ise yüksekti fakat yine de denemeye değerdi. Çünkü burda, bu şekilde hayatımı idame ettirmek kadar iğrenç bir son olamazdı. Ölüm bile daha iyiydi.

Çalılıkların yanından geçerken bir ses duydum. Ormandaki herhangi bir hayvandır diye düşünmüştüm. Bir adım daha ilerlediğimde yine aynı sesi duydum. İçimdeki fazla merak yakamı bırakmazken yönümü değiştirip çalıların arasına atıldım.

savior on the island, taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin