Bölüm 6 .... Anne kucağı....

308 52 4
                                    

İçi parçalanmıştı kadının, kızının gözlerindeki o soğukluğu görmek, içinde bir şeylerin yıkılmasına yanmasına neden olmuştu. Aslında kızının bu durumda olması, hepsinin suçu idi bunu biliyordu ama, o sebebi bilmiyordu işte. Yılllarca kendine neden diye sormuştu ama, bir türlü bulamamıştı o sebebi.

Hayal içindeki sıkıntı ile merdivenleri çıkmaya başlamıştı. Görmek istemiyordu onları, belki annesi ziyaret ederken annesi bekleyebilirdi dışarda fakat kesinlikle görmeyecekti. Yoğun bakım katına çıktıklarında, doktor ve hemşirelerin koşuşturduklarını gördüler. Hayal'in annesi telaşa kapılmıştı, ''oğlum, oğluma mı birşey oldu? oğlum'' diye bağırmaya başlayınca, Hayal en yakın sandalyaye oturttu annesini. Hayal'in suratına bakan kadın, ''o senin abin, yeter artık, hiç mi üzülmedin?'' diye sorduğunda Hayal '' hayır üzülmedim'' dedi. Kadın şok olmuştu bu lafın üzerine. Hayal ise ağzından çıkanlara inanmıyordu. Annesi üzmek en son isteyeceği şey iken. Kimsenin onu üzmesine izin vermeyecekken kendisi tek kelime kadının parçalaşını görmüştü. Annesine baktı aynı soğukluk ile. '' Hayal, ne oldu da düşman oldun sen abine. Ne oldu da seni buralardan gönderecek, bizi görmeyecek kadar, soğuttular seni. Ne oldu kızım. Abine bile üzülmedi isen. İçinde nasıl bir nefret, nasıl bir affedilmezlik var senin kızım. Ben senin annenim, yıllarca neden diye kendime sordum. Bulamadım yavrum. Ne oldu anlatın artık?'' diye Hayal'e sorduğunda. Verecek cevabı yoktu kadına. Sadece yüzüne bakmakla yetinebilmişti. Kadın yüzüne bakan kızına baktığında konuşmayacağını anlayıp üstelemek istemedi. Sadece bir an, acı, çok fazla acı geçtiğini kızının gözlerinden. Bir anlık da olsa anne idi o. Bilirdi kızının halini. Üstelemekle bir şey olmayacağını, anlatmayacağını bildiği gibi.

Kadın kızı ile düşüncelere daldığında, doktor yanlarına geldi. Yaşlı kadını daha önceden tanıyordu. doktoru gören kadın ayağa kalkarak yanına gitti hemen. '' oğlum, oğlum iyi mi doktor bey?'' diye sordu. Doktor lafı uzatmak istemiyordu. '' Aslında bir iyi, bir de kötü haberim var. Hatta çok kötü bir haber. Oğlunuzun arkadaşı, size durumu anlatmıştık heran kaybedebiliriz diye, başınız sağolsun. şimdi onun yanından geliyorum.'' Oğlu gibi görürdü Hasan'ı kadın, oğlundan ayrı tutmazdı. Oğlu ile yedikleri içtikleri birdi. ikinci oğlu gibiydi. Oğlu kadar olmasada canı yanmıştı kadının. Evet bunu bekliyordu ama, bu kadar çabuk, daha gencecik yaşında, kabullenmek çok zordu.

Hayal bu sözleri duyduğunda içinde bir yerlerin soğuduğunu hissetti. Böyle mi hissetmeli idi gerçekten, yoksa bu kadar mı kalpsiz olmuştu. Hayır, hayır Hayal'i onlar bu kadar kalpsiz etmişti. Ona zorla sahip oldukları gün, onun ırzına geçtikleri gün Hayal herşeyini kaybetmişti. Tüm duyguları da onlar sayesinde kaybolmuştu. Eğer şimdi üzülmüyorsa, eğer şimdi içinde bir yerler rahatlıyorsa bu onlar yüzünden olmuştu. Kendisinin bu konuda bir kabahati yoktu. Bütün bunların başına gelmesinin tek sebebi, içerde yatan abisi değilmiydi. En büyük kini ve nefreti ona karşı değil miydi zaten. Sırf bu yüzden nefret etmiyormuydu ondan. Asla affetmeyecekti onu, asla. Sadece bir kere denemişti affetmeyi, sadece bir kere aklından geçmişti bu düşünce. Eğer Ayhan halen daha hayatında olsa idi belki de affet olurdu. Fakat affetmek, şimdilerde onun için o kadar büyük bir kelimeydi ki. Asla affetmezdi, asla. Düşüncelerine ara verip doktorun diğer dediği şeyi dinlemeye başladı Hayal. '' Oğlunuzun durumu iyi, solunum cihazından ayırdık. Eğer bu geceyi stabil geçirirse, iki güne servis odasına almayı düşünüyoruz.'' demişti. Bu sözlere ise hiç bir şey hissedemiyordu Hayal. Annesi oğlunu görmek istemişti. Fakat, Hayal değil görmek bir dakika daha orda kalmak istemiyordu. '' ben bahçedeyim, işin bitince gelirsin'' deyip arkasını döndüğünde. Annesi anlayamadı, ne demek bahçedeyim diye düşündü. Bu kadar mı nefret ediyordu yani, ölse görmeyecek kadar mı? '' Ne demek bahçedeyim, sen buraya neden geldin Hayal? Abini görmeye değil mi? Hadi içeriye beraber girelim?'' diyen annesine, yalan söylemek istemiyordu. '' Hayır, ben seni görmeye geldim, onu değil.'' dediğinde kadın algıma problemi yaşamaya başlamıştı. Anlayamıyordu bir türlü, oğluna mı üzülse, kızına mı karar da veremiyordu. Daha fazla üstelemek istemediği için yoğun bakıma girdi kadın.

Hayal ile yaşlı kadının konuşmalarına kulak misafiri olan doktor ise tamamen yanlış anlamıştı Hayal'i. Abisine üzüldüğü için içeriye girmek istemediğini düşünmüş, bahçeye Hayal'in yanına gitmişti. Niyeti onun içini rahatlatmaktı. Etrafa biraz bakış attıktan sonra, bir kenarda elinde sigara ile Hayal'i gördü. Yanına yaklaşarak, '' Merahba, kusura bakmayın rahatsız ediyorum. Ben abiniz doktoruyum.'' dedi. Cevap bekliyordu Hayal'den fakat, Hayal başını kaldırıp adama bakmamıştı bile. Sadece başını sallamak la yetinmişti. '' Abinize üzüldüğünüz için yanına girmediniz herhalde, içiniz rahat olsun. Durumu şu anda daha iyi. Geldiğinde arkadaşı kadar kötü yaralanmamıştı. O nedenle çabuk toparladı kendini, bir haftaya taburcu ederiz.'' dedi. Fakat Meral'den beklediği tepki bir türlü gelmiyordu. Genç kadın başını yerden kaldırıp adama bakmamıştı bile. Meral eğer yerden başını kaldırıp doktora bakarsa, bakışlarındaki nefretin onu korkutacağını biliyordu. Doktor bu ayrıntıların üzerinde daha fazla durmayarak; asıl can alıcı kelimeyi söylemişti Meral'e..'' Yalnız arkadaşı buraya geldiğinde, bilinci tam kapanmamıştı. Biz makinaya bağlamadan önce Hayal diye bir isim sayıklıyordu.. '' deyince, Hayal bir anda bakışlarını yerden kaldırıp buz gibi bakışlarını doktorun gözlerine dikti. Bir anda irkildi doktor. Bu kadar soğuk ve buz gibi bir bakışlarla karşılaşacağını hiç tahmin etmiyordu. Tahmin etmeyi bırak aklına böyle bir şey gelmemişti bile. '' Neden?'' diye sordu Hayal. Nefreti sadece gözlerine değil, sesine de yansımıştı aynı zamanda. Yapacak bir açıklama bulamamıştı doktor. Kendisini zorladı o anları daha ayrıntılı hatırlamak için, neden, acaba başka bir şey demişmiydi diye. Fakat verecek bir cevap bulamıyordu Hayal'e. Başını iki yana yavaşça salladı doktor. Bilmiyorum dermişçesine. Aslında Hayal'in neden diye sormasında bir çok anlam yatıyordu. Neden bunları ben yaşadım? Neden ben buralardan gitmek zorunda kaldım? Neden o da beni bıraktı? Neden benim ismim? Neden, neden, neden. Bir sürü soru vardı aklında cevaplayamadığı. Evet Hasan2ın ölmesine üzülmemişti, asla da üzülmezdi. Evet keşke diğerleri de ölse idi, Evet onlarda benim çektiğim acıların misli ile fazlasını çekselerdi, diye geçiriyordu aklından. Evet herkesin abisi dediği fakat, kendisinin kabullenemediği kişi de ölse üzülmezdi. Nefreti körüklenerek artıyordu Hayal'in. İçinden taşmak üzere olan nefretini bir türlü dizginleyemiyordu. Eğer biraz daha doktor yanında durursa onun suratına yumruğu indireceğini biliyordu.

Doktor hiç bir anlam verememişti Hayal'in bu durumuna, fakat gözlerinde ki nefretin giderek arttığının farkında idi. Uzun süreli olarak ilk defa nefreti taşıyordu bakışları. Her zaman hayal'in gözlerine baktığınızda boşluğa bakan insanlar, şimdi görse şaşırırlardı herhalde bu haline. Bakışları uzun süreli bir anlam kazanmış, nefreti taşımıştı ilk defa. Bir psikiyatrı uzamanı değildi doktor fakat, mesleğinden dolayı Hayal'in bakışlarının anlamını az çok okuyabiliyordu. Onlardan nefret açıkça belli idi. Fakat neden sorusu takılmıştı aklına. Neden? Hayal'in neden diye sormasını şimdi anlıyordu. Şimdi farkına varıyordu sorunun anlamının. Fakat verecek tek cevabı yoktu kanına karşı. hayal ise adamın hala kendisini incelemekte olduğunu farkedip, bu sefer boş bakışlarını çevirdi adamın yüzüne. Artık git, yoksa olacaklara karışmam dercesine baktı. Sabrının son sınırlarında olan kadının imdadına annesinin sesi yetişmişti.

Annesinin sesini duyan Hayal'in içine bir rahatlama gelmişti. Minnettardı annesine, biraz daha gelmese karşısında ki adamın yüzünü her an dağıtabilirdi. Annesi Hayal'in yanına gelip sıkı sıkı sarıldı kızına. Oğlu ile konuştuktan sonra, tam çıkacakken Hayal'i sormuştu. Kadın başta ne diyeceğini bilemese de, sonrasında oğluna doğruyu söyleyip, dışarda beklediğini söylemişti. Yüzü asılmıştı Doğan'ın, kardeşinin neden yıllardır kendisi ile konuşmadığına bir anlam veremiyordu. Az çok arkadaşlarından, kardeşinin buralardan gitmesine neden olduklarını biliyordu. Fakat nedenini bilmiyordu işte. Yıllarca arkadaşlarına her gün sorduğu soru idi bu. Zaten sonrasında kimse ile görüşmemişti, Hasan dışında. Biliyordu ki Hayal'in kendisi ile konuşmamasında onların bir rolü vardı. Cevabını alamadığı bir doru idi bu. Hayal'e ile yıllarca ulaşamamıştı. izin vermemişti Hayal kendisine ulaşmasına. Şimdi ise en yakın arkadaşı hayatını kaybetmişti. Yaşlı kadın anlamıştı oğlunun bakışlarında ki hüznü, sadece tek şey diyebilirdi oğluna. Öyle de söylemişti zaten '' Sabret oğlum, sabret''... Hayal'in yanına indiğinde ise, onun doktora bakışlarını gördüğünde dehşete kapılmıştı.... Aklından geçen tek şey ise, '' kızım sen ne zaman böyle biri oldun'' olmuştu....

Bir Şans DahaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin