1 - Yükseklik Korkusu 🍪

495 39 13
                                    

"hadi ama İnnie, bunu yapabilirsin"
" Olmaz, olmaz diyorum"
"dostum, bir yıl sonra zaten okulun en üst katında olman lazım.. Hani 12. Sınıf olacağız ya.."
" onu o zaman düşünürüz"
Felix uzunca Chenle'ye baktı. Jeongin'in sahip olduğu tek iki arkadaş, onun yükseklik korkusunu yenmesi için uğraşıyordu. Çok katlı büyük bir okulda okuyorlardı ve seneye bu korku Jeongin'in hayatını zehir edebilirdi..
Felix, Chenle ve Jeonginden bir yaş büyüktü, yani okulun en üst katında 12. Sınıftı.. Chenle ve Jeongin ise sınıf arkadaşı..
Felix onun kolunu tuttu
"bebeğim.. Bir kez daha çıkalım ha? Sonra söz veriyorum ineceğiz"
" Dün bu son demiştin Hyung!"
" Senin için uğraşıyorum bebeğim..kolunu hep tutacağım ve düşecek gibi olursan da sarılırım.. Hem Chenle de bizimle "
İkisi de zamanlarını buna fedakarca ayırmıştı çünkü bu hassas çocuğun bazı korkularını yenip daha rahat yaşamasını istiyorlardı. En çok da Felix. Anlaşılacağı üzere anaç biriydi ve hiç kardeşi olmadığı için Jeongin'e karşı daha duygusaldı.
Uysalca başını salladı
"ama sonra hemen ineceğiz"
" Sonunda be!" felix Chenle'ye göz devirdi
"Hadi bakalım İnnie.."
Jeongin ikisinin kolunu tutup sadece ayaklarına bakarak Yukarı çıkmaya başladı.
Chenle onu uyardı
"başını kaldır, birine çarpacaksın"
" kaldıramam, yanımızda cam var"
Bu öyle hafife alınacak bir cam değildi, merdivenin yanı boydan boya camla kapalıydı şehir manzarasını gözler önüne sermek için. Müdür asla masraftan kaçınmıyor gibiydi..
O kadar zengin olunca, insan kaçınmıyor demek.

12. Sınıfların katına çıkmışlardı, her ne kadar Jeongin seneye orada olacak olsa da korkuyordu kendinden büyük insanlardan.. Felix hariç.
En büyükler hep havalıdır herkesin gözünde ama İnnie onları sadece bir serseri olarak görüyordu ve kendisi bundan nefret ederdi, kandan, kavgadan, tartışmadan, hatta gerilimden bile hem korkar hem nefret ederdi..
Disiplinli ve bazen şiddete başvuran bir ailede çok sıkı yetiştirilmeye çalışılmıştı, ne kadar işe yaradığı bilinmez.
"başını kaldır İnnie, seni tutuyorum"
"buradan gidelim Hyung"
"önce bir bak.. Şuradaki kuşlar çok sevimli"
Chenle'nin onun başını kaldırmasıyla gözlerini iyice büyütüp dışarı baktı, buraya kadar çok güzeldi ama gözleri aşşağı kayınca kendini geri attı
" o da ne öyle!"
Felix güldü
"2 saniye daha yol kat ettik"
"çok komik.."
Arkadan bir çocuk koşarak onların yanına gelerek konuşmalarını böldü, bu, felixin sınıfından biriydi ve çok telaşlı görünüyordu, nefesini düzenleyip konuşmaya başladı
"Felix, gelmen lazım! Acilen!"
Tahmin ettiği şeyden korkuyordu gözlerini kısıp şansını denedi
"ne oldu.. Yine.."
Jeongin anlam veremeden onlara bakıyordu, zaten arkasına bakamazdı, değil mi?
"Hyunjin Changbin'le yumruk yumruğa kavgaya girdi ve ayıramıyoruz, seni dinler mutlaka! "
Ağzı açık kaldı, biri birine nasıl böylesine vurabilirdi? Bilerek birinin canını yakmak vicdansızlıktan başka birşey değil. Öfkelendi içinde biryerlerde, ikisi de çok zorba ve serseri tipler olmalıydı, birbirlerine güç gösterisi yapacak kadar. İğrendi..
Felix Jeongin'e baktı
"İnnie'yi burada bırakamam"
" o bir bebek değil. 17 yaşında genç bi-"
"bilmediğin şeyler hakkında konuşma!"
Çocuk donakaldı
"ne yapıyorsan yap lix, senin tribini çekemem"
Chenle ortadan kaybolmuştu bile.. Her zamanki gibi. Jeongini bırakacağı her fırsatta bunu yapardı. Öyle ki herkes buna yüzsüzce alışmıştı, kızmıyorlardı, Felix kaşlarını çattı, çocuğun dediği şeyler çok üzmüş olmalıydı onu.
Kolunu kavrayıp koridora doğru çekiştirdi
" Benimle gel Jeongin, en yakın arkadaşım ve hoşlandığım kişi kavga ediyor ve yine de seni bırakamam"
"Beklerim seni! Gelmeyeyim!"
Felix durdu, ona sevgi dolu ama sabırsızca baktı
"Jeongin.. Bana biraz yardımcı olur musun bebeğim?"
Sesi titremişti, gerçekten bu durumun onu zora soktuğunu anlayınca Jeongin direnmeyi kesti. Felix'e yardım etmek istiyordu, korkmasına rağmen.. Daha hızlı ilerleyip kavga yerine ulaştılar. Çok kalabalıktı ve Felixin gelmesiyle birlikte çoğu dağıldı. Felix birbirine sertçe yumruk atan, ayağa zorla kalkıp bir daha atan ve bir döngüye giren Hyunjin - Changbin ikilisine baktı utanır Ve tiksinir gibi, bütün gücüyle sesini duyurdu
"HWANG HYUNJİN! SENİ APTAL!"
Hyunjin tam yumruk atacakken eli havada kaldı, Changbin durdu ve kalabalık dağıldı
Jeongin onların neredeyse tanınmaz hale gelen yüzlerinden kaçırdı gözlerini. İlk defa böyle bir kavgaya şahit oluyordu ve sıkışan kalbi nefes almasını sürekli zorlaştırdı.
"sen ne yaptığını sanıyorsun ha? Biriyle kavga etmeden duramıyor musun? Neden Changbin bir açıklasana bana!"
"neler dediğini bilmiyorsun Lix."
Felix yerde sessizliğini koruyan (ya da konuşamayan) Changbin'i ayağa kaldırdı. Oysa Hyunjin de yerdeydi.. Jeongin hafif uzun sarışın çocuğun gözlerindeki karanlık kırığı fark etmişti. Neden Felix en yakın arkadaşını değil de hoşlandığı kişiyi kaldırmıştı.. Bu ona yanlış geldi
Changbin oldukça yapılı biriydi ve buna rağmen Hyunjinden kurtulamamıştı.. Felix'e yaslandı. Hiçbirşey demeden uzaklaştılar. Güzel, satılan tek kişi Hyunjin değildi artık.. Jeongin korkuyla fısıldadı sanki Felix onu duyabilecek gibi
"gitme Hyung.."
neredeyse oturup ağlayacaktı. Okulun en üst katında yani en korktuğu yerde zaten korkudan kıpırdayamayacak haldeyken bir de karşısında az önce yapılı birini benzetmiş, yüzü hafifçe morarıp kanamış biri ona dik dik bakıyordu.
Tuhaf olan, çocuk ensesine gelen koyu sarı saçları, düz kaşları hafif kemikli yüzü ve güzel yumuşak dudaklarıyla tam bir modeldi. Jeongin yara görmekten korksa bile çekemiyordu gözlerini ondan. Normal bakarken bile, sanki tehdit ediyordu bakışları, bu izlemeye korktuğun korku filmini sırf güzel güzel olduğu için izlemek gibi birşeydi.
Ellerini yere yaslamış Hyunjinin sesiyle sıçradı Jeongin
"ufaklık.."
"kim? B-ben mi?"
Normalde biei ona ufaklık demesi ve Jeongin onu azarlamaması kıyamet demekti. Evet sevimli göründüğünü biliyordu ama o kelimeden adeta nefret ediyordu.
Ama şu an bunu düşünemeyecek kadar korkuyordu, Hyunjin yandan sırıttı bu bile tehdit eder gibiydi
" karnıma darbe aldım, kalkmama yardım et"
Sanki bir canavara bakıyormuş gibi korkak baktı ona, bu Hyunjinin sert gözlerinde bir çöküşe neden olmuştu. Güldü sinir bozukluğuyla
" seni ısırmam korkma"
Hyunjin Jeongin'in uzattığı ellerine baktı bir süre, sonra ona tutunup kalktı, karnını tuttu sertçe
"vuracak başka yer bulamadı pislik" Jeongin bu tavıra kızsa da onun yüzünde oluşan hasarı görünce üzüldü, neden böyle kendine yazık etmişti ki?
"baya kötü görünüyor"
Hyunjin sadece Histerik gülüşlerinden birini onunla paylaştı
"sen onun halini görmedin mi?"
Bunu harika birşey başarmış gibi söylemişti ve Jeongin içinde saf korku taşıyordu. Öyle ki Hyunjin konuşurken ona eğildiğinde bile geri gidiyordu ayakları ve hiç şüphesiz Hyunjin bunu fark ediyordu, bu zaten dik ve tehditkar bakışlarını koyulaştırıyor, simsiyaha döndürüyordu güzel gözlerini.
Duvara yaslanıp Jeongin'e baktı
"dersin falan yok mu senin ufaklık? Gitsene?(!)"
Jeongin iç çekerek öncelikle ben Ufaklık falan değilim seni zorba demek istedi bütün kalbiyle. Ama o zaman Gördüğü çocuğun - Felix hyunguyla giden - halinden daha beter olurdu. Çünkü o güçlü yapılı çocuk bu haldeyse kendini hayal bile edemiyordu. Bütün bunları düşünürken tabiri caizse Mal Mal Hyunjin'e bakıyordu. Onun boğazını temizlemesiyle korkup cevap verdi
"dersim... Var.."
Hyunjin ona eee o zaman? Bakışı attı. Ne diyecekti ki Jeongin..
Üzgünüm ama yükseklik korkum var ve merdivendeki boydan camlar yüzünden inmemiyorum gibi birşey mi?
Hayır.
Red bile etmeyecekti onu.
Gözleri zaten Düz ve çatık, hafif alay eder gibi duran sarımsı kaşlarının yanından sızan kana takılıyordu. Kan... Eğer o yara biraz daha büyük olsaydı Jeongin birden kendini okulun Revirinde bulabilirdi. Böyle birine karşı çıkmaya cesareti yoktu. Yutkunarak birkaç adım attı merdivenlere.. Ağlayacak gibi baktı arkasına. Felixi beklemek istiyordu ama o çoktan gitmişti..
Hyunjinle göz göze geldiler. O da birden bakışlarını düşürmüş iyice kaşlarını çatmıştı, birşeyden endişelendiği gözlerinden okunuyordu.
" Ne? Neyi bekliyorsun?"
"g-gidiyorum."
Gözlerinden birkaç damla yaş aktı onu izleyen Hyunjini arkada bırakıp merdivenlerin başına dikildiğinde. İnemezdi.. İnemezdi.. 3 yıl boyunca bunu asla yapmadı. Hyunjini gözleriyle kontrol ediyordu ve o gelmeye başlayınca uçurumun önünde kurtlar tarafından kıstırılmış ceylan yavrusu gibi hissetti. Hyunjinin ona zarar verme ihtimali onu harekete geçirdi ve
"Seni af etmeyeceğim Lix Hyung" diyerek gözyaşlarını sildi. Merdivenlerin tutamağına yapışıp sadece ayaklarına bakarak yavaş yavaş hıçkırarak inmeye başladı.

Hyunjin onu ineseye kadar izledi. Gözden kaybolduğunda karnını tutup sertçe kaşlarını çattı
"Seni sikeceğim Changbin!" önceki adımlarından daha yavaş ve temkinli bir şekilde lavaboya girdi. Sadece o vardı hoş sabun kokulu Lavaboda.
Tişörtünü kaldırıp karnına baktı morarmış mı diye.
Morarmıştı
"sikeyim ya" (yaklaşık) bir hafta sürerdi bunun geçmesi. Soğuk ellerini biraz karnına bastırıp dişlerini sıktı aralanmış dudaklarının ardından.
Sonra yüzüne baktı, kanamış kaşı, dağılmış hafif uzun koyu sarı düz saçları, sol elmacık kemiğinin şişliği ve büyük dolgun dudaklarının patlamış kenarı.. Savaştan çıkmışa benziyordu.. yüzünü yıkayıp peçete ile birkaç yeri temizledi, alışkındı bunu kendi yapmaya. Yüzü daha insana benzediğinde az önce olanları düşünmeye başladı, Jeongin'i.. Önce gülümsedi, sonra gülümsemesini büyüttü.
Olayın etkisiyle biraz ciddileşmeye karar verip aynaya baktı,
"Aptal Hyunjin.. Keşke çocuğu merdivenden indirseydin de korkmasaydı.."



꧁͢✨͢BabyBiscuits_Hyunİn✨͢꧂͢Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin