"Çakmağını alabilir miyim?" Frank kendi sigarasını yaktıktan sonra çakmağını karşısında duran, ölümüne yorulmuş gibi gözüken cılız ve uzun çocuğa uzattı. Frank yirmi birinci yaş gününü kesinlikle böyle hayal etmemişti, evde takılıp birkaç şişe bira içer, en sevdiği filmlerden birini izlerken de koltukta sızar giderdi diye düşünüyordu ama içinden bir ses artık evden çıkması gerektiğini söylüyordu. Artık bir şeyler yapmalıydı, okulu bırakalı ve işinden ayrılalı neredeyse iki hafta olacaktı. Okulu bırakma kararı tabi ki de anne ve babasını mutlu etmemişti. Çok da umurunda değildi açıkçası, daha büyük sorunları vardı. Yaklaşık bir senedir, üstünde sebebini çözemediği bir sıkkınlık vardı. Sanki ne yaparsa yapsın zevk alamıyor gibiydi. Her şey rutinleşmişti, uyan, okula git, okuldan sonra işe git, eve gel, iç, uyu. Çözüm bulamıyordu, tıkanmış gibiydi. Zaten bir çözüm bulsa bile uygulayacak gücü yoktu. Kontrol edemediği düşünceleri, endişeleri onu asla yalnız bırakmıyordu. Hayatındaki hiçbir şeye odaklanamıyor, hiçbir işini yapmaya güç bulamıyordu. Yataktan kalkıp duş alma düşüncesi bile Frank'in canını sıkmaya yetiyordu. Böyle düşünürken ben daha kendime yardım edemiyorum, başkalarına nasıl edeyim ki diyerek psikoloji okumayı bırakmıştı. Tabi ki de ailesinin Frank'in ne kadar yıkıldığından, zorlandığından haberi yoktu. Zaten bizzat anne ve babası yüzünden aldığı psikolojik yaralardan dolayı psikoloji okumaya karar vermişti, kendisi gibi olan insanlara yardım edebilmek için.
Ama işler artık öyle bir raddeye gelmişti ki Frank okula sadece sınavlar için gelip gitmeye, derslerini umursamamaya başlamıştı. Kendisini sadece bir sene daha okuyacağım, sonra diplomamı alacağım ve bitecek diyerek motive etmeye çalışsa da artık işe yaramıyordu. Yarı zamanlı çalıştığı işi de, okul da işkence gibi geliyordu. Sadece yatmak istiyordu, bütün gün, sadece yatmak. Böyle bir şekilde hayatını geçiremeyeceğinin elbet farkındaydı, ama şu aralar sanki her şeye bir ara verip kafasını dinlemezse ölecekmiş, patlayacakmış gibi hissediyordu. Anne ve babasının evine geri dönmek istemiyordu, zaten oradan zar zor kurtulabilmişti. İşten ayrılması Frank'i maddi olarak zorlamaya başlamıştı ve yakın zamanda bir iş bulamazsa aile evine dönmek zorunda kalacaktı. İşten çıkarken ne düşünüyordum acaba diye hayıflansa da bu durumunu düzeltmiyordu. Zaten kafasının içi yeterince karışık değilmiş gibi şimdi bir de tamamen kendi kendine kurup yıktığı düzeniyle uğraşmak zorundaydı. En kısa zamanda bir iş bulması lazımdı, öyle kariyer falan yapmak için değil, günü kurtarsa yeterdi. Daha yaşayacağından bile emin değilken geleceğine yatırım yapmak mantıklı değildi.
Bugün doğum günüydü, ve günlerdir yaptığı gibi evde tıkalı kalmak istemiyordu. Biraz hava almak belki de ona iyi gelirdi. Yani, oksijen tabi ki de hayatındaki bütün problemleri çat diye düzeltecek değildi ama, lanet olsun ki Frank artık bıkmıştı. Ne yapmak istediğini bilmemekten, durmadan arada kalmaktan bıkmıştı. Evde nefes alamayacak duruma gelince kendini dışarı atmış, New Jersey'nin ucuz bira ve tütün kokan sokaklarına doğru yürümeye başlamıştı. Hava yeni yeni kararıyordu ve sokaklar çok doluydu. Bugün cadılar bayramıydı. Onun gibi bir korku filmi ve edebiyatı aşığı biri için hayal edilebilecek en güzel doğum tarihi bugündü herhalde. Ama Frank'de ne cadılar bayramını kutlayacak heves, ne de gürültülü insanları kaldıracak kafa vardı. Belki de marketten bir iki şişe bira alıp eve dönerim diye düşünürken birden ara sokakta önüne bir bar çıktı. Etraftaki kafe ve barların aksine ne girişinde, ne de duvarlarında cadılar bayramı süsleri vardı. Frank kapüşonunu indirip, biraz çekinerek içeri girdi. Bu bar nedense onu iyi hissettirmişti. Etrafındaki her bar ağzına kadar dolu ve süslerle çevriliyken burası çok sade kalmıştı. Diğerlerinden farklıydı, sanki ne cadılar bayramı ne de herhangi bir şey bu mekanın umurunda değildi. Belki de burada kendisinden bir parça bulmuştu. Bara girdiğinde daha sandalyeler bile masaların üstündeydi, sanki açık unutulmuş ve terk edilmiş gibiydi. Frank biraz daha ilerleyip barın tezgahına yaklaşınca elinde bir koli dolusu boş bira şişesi tutan çocuğun ona doğru yaklaşmakta olduğunu gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shotgun sinners (türkçe)
Fanfictionthe used/mcr "...ve bu berbat, ama aynı zamanda sadece seni daha çok istememe sebep oluyor."