Bütün gün boyunca tek kelime etmemişlerdi. Frank ilaçlarını içmiş, yemeğini yemiş, Gerard da etrafı toparlayıp bavulunu toparlamaya başlamıştı. Burada çok eşyası da kalmamıştı zaten, Mikey giderken çoğunu götürmüştü. Gerard büyük ihtimalle Frank'le konuşmalıydı, yarın Noel arifesiydi. Gerard'ın küçüklüğünden beri iple çektiği bir dönemdi Noel, ailesi ne kadar kötü olursa olsun Noel'leri güzel geçerdi. Tabi, ne kadar hatırladığına bağlıydı bu, çocukluğunun büyük bir kısmını hatırlamıyordu. Büyük ihtimalle travma dolu olduğu için beyni o günleri bir nevi silerek ona iyilik yapmıştı. Mikey ile birbirlerine saçma sapan hediyeler verip sıcak çikolata içerlerdi, televizyondaki Noel programlarını izleyip salonda uyurlardı. Büyükanneleriyle geçirdiği Noel'leri çok iyi hatırlardı, bir sürü sıcak ve nefis yemek olurdu. Durumları çok iyi olmasa da Gerard büyükannesini mutlu etmek için bütün bir sene para biriktirirdi. Bu bazen iddiaya girip dövüşmek, bazen kumar oynamak, bazen de motor yarışında ölümle yüz yüze gelmek anlamına gelse de büyükannesi onun her şeyiydi. İç çekti, bari Mikey burada olsaydı diye düşündü. Buradan gitmeden büyükannesinin mezarını ziyaret etmesi gerektiğini aklına not etti, tekrardan iç çekerek salondaki bulaşıkları mutfağa taşıdı. Tabakları sudan geçirip bulaşık makinesine yerleştirirken salonda televizyonun, sonra da PlayStation'ın açılma sesini duydu. Mutfaktan salona doğru bakınca Frank'i koltuğa oturmuş halde gördü, Mortal Kombat oynuyordu. Bulaşık makinesini çalıştırıp salona doğru yürüdü, adım seslerini duyunca Frank oyunu durdurup kafasını çevirdi. Yorgun gözüküyordu, Gerard kollarını göğsünde kovuşturup Frank'in oturduğu koltuğun boş kısmına yaslandı, tam oturmadı.
"Televizyon izlemek istiyorsan kapatayım." Frank Gerard'dan gözlerini kaçırdı, onun acı dolu gözlerine bakamıyordu.
"Frank. Özür dilerim." Gerard'ın sesi düşündüğünden de sakin ve yumuşak çıkmıştı. Frank Gerard'a baktı, yayıldığı koltuktaki oturuşunu düzeltip sırtını koltuğun arkasına yasladı. "Bak, babanla konuşurum, sadece sinirlendiğimi ve şaka yap-"
"Lütfen onlarla bir daha konuşma." Frank'in sesi çok kırgın geliyordu, zaten kötü hisseden Gerard için hiç iyi bir haber değildi bu.
"Tamam, o zaman onlardan değil senden özür diliyorum. Ben sadece..." Gerard parmaklarını birbirine geçirdi. "...öyle konuşmasına dayanamadım. Sana dokunmasına da."
Sessizlik oldu, Frank biraz olsun gülümseyip elindeki oyun konsoluna baktı. "Onu vursaydın kahramanım olurdun."
"Annen tanık olurdu, onu da vurmam gerekirdi."
"Tamam işte, bir taşla iki kuş."
Gerard güldü, Gerard gülünce Frank de gülmüştü. Frank onun yanında en son ne zaman bu kadar içten gülmüştü hatırlamıyordu. "...yine de özür dilerim." Frank kafasını sallayıp ona baktı, sanki yakınlaşmak istiyor ama kendisini tutuyor gibi hissediyordu. "Bandajlarını değiştirelim."
Frank bir şey söylemeden üzerindeki kıyafetini çıkardı, Gerard ecza dolabından yeni bandajlar ve Frank'in dikişlerini temizlemek için gereken her şeyi çıkardı. Yanına oturdu, bandajları yavaşça açtı. Frank'in kurumuş kanı bandajlara yapışmıştı, Frank belli etmemeye çalışsa da canı baya acıyordu. Hastanede serumla birlikte verdikleri ağrı kesici baya güçlüydü, evde o kadar güçlüsünü kullanması mümkün değildi. Gerard dikişlerine baktı, serum fizyolojik ile temizleyip yeni bandajı sarmaya başladı. Frank dün ona bana böyle bakma demiş olsa da Gerard gözlerini Frank'in morluklarından alamıyordu. Brian'ın ölmüş olması ona yetmiyordu, Frank'e yaptığı her şeyi, yaşattığı her acıyı ona ödetene kadar içi rahat etmeyecekti. Frank bunu fark etmişti, burnundan derin bir nefes alıp verdi.
"Özür dilerim..." Gerard kısık bir sesle konuştu, Frank kafasını kaldırıp ona baktı. Gerard bandajı Frank'in kolunun altından geçirip omzuna sabitledi, Frank'e baktı. Parmaklarını Frank'in sakallarına götürdü, tırnaklarını gezdirdi. Gözleri dolmuştu, Frank de fark etmişti bunu. Frank'i bırakıp gitmeyi hiç istemiyordu. Bu konuyu şu an Frank'e açıp kavga etmeyi hiç ama hiç istemiyordu ama eninde sonunda konuşmaları gerekecekti. Frank onun aklını okumuşçasına sakallarında gezen elini tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shotgun sinners (türkçe)
Hayran Kurguthe used/mcr "...ve bu berbat, ama aynı zamanda sadece seni daha çok istememe sebep oluyor."