4

107 14 15
                                    

Frank yürüdü. Gözünden akan yaşları yüzünden rüzgar silene kadar, yürüyemeyecek hale gelene kadar yürüdü. Ne beklemişti ki? Gerard ona sarılıp ona aşık olduğunu, onu çok sevdiğini mi söyleyecekti? Barda suratına bile bakmayan ruhsuz ve duygusuz bir aptalın onunla beraber olmayı istemesi imkansızdı ve Frank aptal gibi hissediyordu. Gerard onu her fırsatta ittiği halde onunla ilgilenmeye, dinlemeye çalıştığı için kendisini kocaman bir aptal olarak görüyordu. Ana caddeye çıkınca göz yaşlarını silip cebinden telefonunu çıkardı, saat bire geliyordu, çok da geç değil diye düşünüp Bert'ün evine doğru yürümeye başladı. Gidecek başka bir yeri de yoktu zaten. Yürürken gözleri tekrar dolmuştu, Bert'e ne diyecekti ki? Ben harika bir arkadaş olduğum için eski sevgilinin evine gidip onunla öpüştüm ama beni reddetti, o yüzden ben de ağlamaya senin yanına geldim mi? Frank apartmanın önüne gelmişti, içeri girip girmemek konusunda tereddüt yaşarken apartmandan gelen garip sesleri fark etti. Yakından geliyordu, Bert ve Jepha giriş katının üstünde kalıyorlardı, ışıkları da açıktı. Frank'in içini bir korku sarmıştı, bu kavga sesleri Bert'ün dairesinden gelmiyordu, değil mi? Ürkek adımlarla apartmanın kapısına kolunu bastırdı, şansına açıktı. Frank apartmanın giriş katında yürüdükçe sesler tanıdık gelmeye başlıyordu. Havada uçuşan küfürler ve bir şeylerin kırılıp fırlatılma sesleri Frank'in kafasında yankılanıyordu, Frank bu seslerin sahibini tanıyordu.

Koşar adımlarla merdivenleri çıkıp Bert'ün dairesinin kapısına ulaştı, kapı kilitlenmemişti. Frank telaşla kapıyı açtı, artık kavga seslerinin nereden geldiğini anlamıştı. Kapıyı şiddetli bir şekilde kapatınca kavga sesleri bir anlığına kesilmişti. Frank seslerin yönünü takip etti, salondan geldiğini anlayınca hışımla salona girdi. Bert yerdeydi, Quinn de üzerinde. Frank'i görünce ayağa kalkmıştı, gözleri sinirden ateş saçarcasına bakıyordu. Frank nefes nefese kalmıştı, yerde oturan Bert'e baktı. Dudağı kanıyordu, Quinn'in elinde de kan vardı. Ne olduğu, neden kavga ettikleri umurunda değildi, Bert yaralanmıştı. Frank kaşlarını çatıp Quinn'e doğru yürüdü, Quinn kafasını Bert'e çevirmişti.

"Kim bu?"

"Ben buradayım, gerizekalı. Bana ismimi sorabilirsin." Frank bir hışımla Bert ve Quinn'in yanına gitti.

"Gerizekalı derken?" Quinn Frank'den uzundu, baya bir uzundu ama Frank'in umurunda değildi. Şu anki sinirle karşısına beş metre boyunda bir ahtapot çıksa bile onu haklardı.

"Git buradan." Frank Quinn'in karşısına geçmişti. Göz gözelerdi ve Frank kafa atmamak için kendisini zor tutuyordu.

"Sana mı soracağım- "

"Jepha'nın yediğin bokları öğrenmesini istemiyorsan git." Frank sinirle Quinn'e yaklaştı. Quinn'in bakışları sertleşmişti, bir o kadar da şaşkındı.

"Sen beni tehdit mi ediyorsun?" Quinn kaşları çatık bir şekilde güldü, dönüp Bert'e baktı. "Bert, kim bu-"

"Eğer Bert'e böyle davranmaya devam edersen beni buralarda daha çok göreceksin."

"Quinn yapma-"Bert kafasını kaldırıp korkuyla Quinn'e baktı.

Quinn kafasını sallayıp alt dudağını ısırdı, yarım ağız gülümseyip Frank'in yüzüne, tam da yeni deldirdiği piercing'inin oraya, okkalı bir yumruk geçirdi. Frank hızlı davranamadığı için yumruktan kaçamamıştı, acıyla ve sarsıntıyla beraber yere, kalçasının üstüne düştü. Frank olayın ciddiyetini kavrayıp, karşılık vermek için ayağa kalkana kadar Quinn gitmişti bile, kapının çarpma sesi Bert'ü ürkütmüştü. Frank dizlerinin üzerine oturup Bert'e yaklaştı, dudağı kanıyordu.

"İyi misin?" Frank telaşla Bert'ün yüzünü tuttu, Bert kafasını sallayıp ayağa kalktı, Frank'in de kalkmasına yardım etti. Beraber koltuğa oturdular, Bert sehpada duran peçete kutusundan birkaç peçete çekip iki tanesini Frank'in burnuna soktu, Frank burnunun kanadığının farkında bile değildi. Nefes alış verişleri düzene girince koltuğa sırtlarını yasladılar, Bert iç çekip gözlerini kapattı.

shotgun sinners (türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin