yazar notu!!!
haaaiii!! bu bölüm biraz kısa olduğu için üzgünüm ama hikayenin gidişatı hakkında değiştirmek istediğim birkaç şey var, kafamda onları oturtmak biraz uzun sürüyor bu yüzden de bayadır yazmıyordum. hala tam olarak oturtabilmiş değilim ama umarım yakın zamanda hallederim. ayrıca okul açılıyor, taşınıyorum...so... belli bir süre yazamayacağım galiba
ama belli olmaz!! adhd'li bir enfp olarak üstüme sorumluluk bindiğinde onlardan kaçmak için ne yapabilirsem yapıyorum, bu kitaba da final haftamda başlamıştım. sabrınız için çok teşekkür ederim, öptüm kocaman <3
Gerard, Frank'le beraber salona girdiğinde büyük masanın en başında oturan Dan'i görmüştü. Canı sıkkın görünüyordu, Mikey'nin ona hazırladığı mısır gevreği kasesine kaşığını bandırıp duruyordu. Kafasını kaldırdı, Gerard'ı görünce suratındaki sıkkın ifade değişmemişti. Ayağa kalktı, Gerard'la Frank'in yanına gelip elini uzattı, Gerard'ın elini kavrayıp kendisine çekti ve sarıldı.
"Hoş geldin." Gerard Dan'e sarıldı, bir şeylerin ters gittiği barizdi.
"Seni özledim." Dan çekildi, Frank'e baktı. "Ben Dan."
"Frank." Frank gülümsemeye çalıştı ama Dan ona onu öldürecekmiş gibi bakarken bunu yapmak çok da mümkün değildi. Dan ondan uzundu, evde olmalarına rağmen giydiği kapüşonlu kafasını kapatıyordu. Sokakta görünce hatırlayacağınız veya göze çarpan bir tip değildi, belki de asıl korkunç olan da buydu.
"Biliyorum." Dan Gerard'a baktı. "Konuşmamız lazım."
Dan ve Gerard da Frank'e bakınca Frank ikisinin yalnız kalması gerektiğini anlamıştı. Salona geçip Mikey'nin yanına koltuğa oturdu, Mikey televizyona bağladığı oyun konsolundan Mortal Kombat oynuyordu. Frank'in yanına oturduğunu fark edince tek kelime etmedi, Frank sakince onu izliyordu. Canı sıkkın bir şekilde oyunu oynamaya devam ediyor, kaşları çatık bir şekilde ekrana bakıyordu. En sonunda yenildi, iç çekip elindeki oyun kolunu kenara koydu.
"Gerçekten gitmek mi istiyorsun?" Mikey çatık kaşlarıyla Frank'e baktı, Frank şok olmuştu. Daha yanıt veremeden Mikey konuşmaya devam etti. "Gerçekten mi Frank? Bırakıp gidecek misin bizi?"
"Mikey ben-"
"Gerard yüzünden mi?" Mikey vücudunu Frank'e döndürdü. Frank hala ne cevap vereceğini bilemeden Mikey'e bakıyordu, ona bunları kim söylemişti ki? "Seni görünce demiştim ki tamam, bu çocuk artık bizden, bizi bırakmaz-"
"Mikey ben sadece ölmek istemiyorum." Frank kaşlarını çatıp cevap verdi.
"Ben istiyor muyum sanıyorsun?"
"Sizin yanınızda durmamın, yardım etmemin tek sebebi ben sizin işlerinizi ortaya çıkarmayayım diye beni resmen tutsak gibi evde tutmanızdı Mikey, size ve bu aptal, kanlı işlere falan bayıldığım yok!"
Mikey'nin bakışları yumuşamıştı, gözlerini Frank'den ayırıp yerdeki halıya baktı. Neden sinirli olduğu şimdi ortaya çıkmıştı. Frank iç çekti, elini uzatıp Mikey'nin kolunu tuttu. "Mikey beni gitmek istediğim için suçlayamazsın. Ben böyle bir şeye katılmak istemedim."
"Ben istedim mi sanıyorsun?" Mikey'nin gözleri dolmuştu, Frank'e baktı. "Ben böyle olmaya bayılıyor muyum sence? Her anım ölüm korkusuyla geçiyor-" Mikey'nin çenesi titriyordu. "Tamam, bu son diyorum, artık yok diyorum ama bitmiyor..." Frank Mikey'e iyice yaklaştı, elini omzuna koydu.
"Brian beni öldürecek."
"Brian hepimizi öldürecek." Mikey kafasını eğdi. "Artyom ve Jesse de adı gibi biliyor bunu, sırf Dan sussun diye ona resmen itaat ediyorlar ama-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shotgun sinners (türkçe)
Fanfictionthe used/mcr "...ve bu berbat, ama aynı zamanda sadece seni daha çok istememe sebep oluyor."