guys i'm a MATERIAL GURLLL NOW öğretmen olarak işe başladım!!!! bu yüzden kısa ama bol aksiyonlu bir bölüm yazdım en kısa zamanda devam edicem iş yerine biraz alışayım bol bol yazacağım hehe, iyi okumalar!
Frank bu barı hatırlıyordu. Bert'ün takılmaya gittiği, Quinn hödüğünün işlerini yürüttüğü yerdi burası. Frank'in az daha hapse girmesine sebep olan işlerini. Brian'la beraber birbirlerinin karşılarına gelecek şekilde en köşedeki masaya oturdular, Brian dirseklerini masaya yaslayıp Frank'e baktı.
"Ne içersin?"
Frank'in korku ve dehşet dolu surat ifadesi değişmiş, yerini şaşkınlık almıştı. Kaşlarını çattı, bir anlığına ne söylemesi gerektiğini bilememişti. "İçmem herhalde-"
"İki viski söylüyorum." Frank daha itiraz bile edemeden Brian elini kaldırıp sipariş vermişti, neredeyse anında da masalarına iki bardak viski gelmişti. Frank heyecandan ve korkudan o kadar kötü durumdaydı ki bir şeyler içmek şu an onun için çok mümkün gibi gözükmüyordu. Brian omzuna değen siyah saçlarını elinin tersiyle ittirdi. "Gevşe, sana bir şey yapmayacağım." Brian içkisinden bir yudum aldı, Frank'in bakışları biraz olsun yumuşamıştı. Titreyen ellerini masanın altında tuttu, sakinleşmesi gerekiyordu. Brian'ın karşısında bu kadar zayıf görünmek istemiyordu. "Konuşmak istiyorum sadece."
"Neden?"
"...Geoff'le biraz sohbet ettik de." Brian elinde tuttuğu bardağı masaya yasladı. "Galiba haklıymışsın. Çok da bir şey bildiğin yok."
Brian insanlarla sohbet edecek birine benzemiyordu, en azından Frank'in şimdiye kadar gözlemlediği kadarıyla. Acaba Geoff iyi mi diye düşünürken Brian konuşmaya devam etti. "Bak, açık konuşacağım seninle. İnsanlar tanıyor artık seni-"
"Kimler?" Frank bardağını eline aldı, sıkıca tuttu. Sıktığı dişleri çenesini acıtıyordu. Brian mimik bile oynatmadan cevap verdi.
"Gerard sana büyük ihtimalle söylemedi ama etraftaki tek çete onlar değil. Quinn'in çevresi geniştir ve senin kim olduğunu biliyorlar." Brian her bir cümle kurduğunda Frank'in karnındaki ağrı giderek artıyordu. "Benimle çalış. Hem benim işime gelir, hem de sen de herhangi bir ara sokakta öldürülmezsin. Ne dersin?"
"Benim seninle çalışmam neden yarayacak ki sana?" Frank inanmamıştı. "Bıçak tutmayı bile bilmiyorum."
"O çok tatlı eski sevgilin ve arkadaşları teker teker adamlarımı öldürüyor, sayımız azalıyor." Brian gülümsedi, buna gülümseme denilebilirse tabi. "Sayı olarak azalıyoruz ve seni tanıyorum. Her ne kadar itiraz etsen de soğukkanlısın, bana yaptığın atarları unuttun sanırım." Frank gözlerini kaçırdı. "Ağzın sıkı. Para için satmazsın beni, ya da itibar için." Frank Brian'a baktı, söylediklerinde ciddiydi.
"Ne yapmamı istiyorsun?"
Brian burnundan derin bir nefes alıp kollarını göğsünde kovuşturdu. "Ne lazım olursa."
"Nasıl yani?"
Brian bardağına baktı, bir süre düşündü. "Gerard'ın benimle ne için çalıştığını biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum." Frank'in kanı donmuştu. "Hayır-"
"Hemen itiraz etme." Brian deri ceketinin cebinden sigara paketini çıkardı, Frank'e uzattı ama Frank hayır anlamında kafasını iki yana salladı. Brian sigarasını yaktı, derin bir nefes alıp Frank'e baktı. "Bak, önümüze çıkanı öldürdüğümüz falan yok. Sadece..." Brian doğru kelimelerini seçmekte zorlanıyor gibiydi. "İnsanlar bize geliyor, tamam mı? Eğer kafamıza yatarsa... kabul ediyoruz işi. Bilirsin işte, boktan kocalar, haraç kesen, kendisini mafya zanneden tipler falan. Masum insanları para karşılığında öldürmüyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shotgun sinners (türkçe)
Fanfictionthe used/mcr "...ve bu berbat, ama aynı zamanda sadece seni daha çok istememe sebep oluyor."