"Erkencisiniz." Gerard bütün ciddiyetiyle Brian'ın karşısına oturmak için sandalye çekti. "Haber verseydiniz hazırlık yapard-"
"Otur Gerard." Brian Gerard'a ciddi bir suratla baktı. Gerard konuşmayı bıraktı, Ray ve Mikey de Gerard'ın yanına oturmuştu. Brian'ın adamları pis pis onlara bakıyordu, Ray'in gözünden kaçmamıştı. "Olanlardan haberim var, Quinn söyledi ama bir de sizden duymak istedim ki hanginizle artık hiçbir bok yapmayacağıma karar vereyim." Brian purosunu yaktı, kolunu sandalyenin arkasına atıp yaslandı.
"Quinn sana nasıl anlattı?" Mikey kollarını göğsünde birleştirdi.
"Sizinle çalışan bir çocuk varmış, Frank mi ne adı." Brian purosundan bir nefes çekip Gerard'a baktı. "Polisle iş birliği yapıp Quinn'i ele verdiğini söyledi, doğru mu bu?"
"Evet ama-" Ray kaşlarını attı.
"Ama? Doğru mu yani?" Brian tek kaşını havaya kaldırdı, Gerard'a baktı. Gerard iç çekti, Brian'a bakıp kafasını salladı.
"Bu işlere girişmeden önce, benim yüzümden oldu." Brian açıklama bekleyen bir surat ifadesiyle Gerard'a baktı. "Biraz uzun-"
"Dinlerim."
"Pekala, işin özeti Frank ve Bert arkadaşlar-"
"Sizle eskiden çalışan Bert mü?" Brian sandalyeden kolunu çekti, önündeki birasından bir yudum aldı.
"Evet, o. Bert'le Quinn de çok kötü kavga ettiler, yani-" Gerard nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Brian'a Quinn'i kötüleyip şikayet ediyor durumuna da düşmek istemiyordu, Brian bundan nefret ederdi. "Frank de Quinn'le baya kötü, rezil bir şekilde kavga ediyor, sonra da üstünde de benim ve Quinn'in mallarıyla yakalanıyor ama bütün bunlar biz onu aramıza almadan önce, bizi böyle tanımıyordu yani." Brian Gerard'ı çatık kaşlarıyla ve dikkatli bir ifadeyle dinliyordu. "Quinn'i ele verirse hem ceza almayacak, hem de Bert'ü ondan korumuş olacağı için polisle konuşuyor."
"Peki sen bunu bildiğin halde onunla çalışmaya neden karar verdin?" Brian biraz sinirli görünüyordu, Gerard elinden geldiğince çabuk konuşup Brian'ı yatıştırmaya çalıştı.
"Frank beni Quinn'in adamlarını öldürürken gördü, onu yanımızda tutmak zorundaydık. Ve-"
"Sen gerizekalı mısın? Gördüyse öldürseydin ya!" Brian'ın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. "Quinn'i ele verdiyse seni, bizi neden vermesin?!"
"Vermez." Gerard bakışlarını eğdi, kollarını masada birleştirdi. "Bütün bu olaylar çok önceydi, Frank bizi çete olarak tanımıyordu bile."
"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" Brian'ın ses tonu ciddi ve sinirliydi, Gerard gittikçe geriliyordu.
"Vermeyecek Brian. Vermeyecek. Verirse benim kellemi koparabilirsin, tamam mı?"
"Polise bilgi gittikten sonra seni ellerimle boğsam da bir şey değişmez."
"Git Quinn'i boğ o zaman, polis tanıdığı olan o."
Bara sessizlik çökmüştü, Brian neredeyse elinden purosunu düşürecekti. "Ne?"
"Sana söylemedi, değil mi?" Gerard gözlerini devirdi. "Quinn Frank'in onu ispiyonladığını nasıl öğrendi zannediyorsun? O aptal polisle içli dışlı, daha başına bir şey gelmeden Frank'in onun hakkında neler söylediğini öğrendi, bizi telefonla arayıp buluşmak istediğini söyleyerek aptal bir konum attıktan sonra gelmedi, gidip tek başına burada olan Frank'i dövdü, neredeyse öldürüyordu, sonra da kaçtı. Sana tabi ki de söylemedi." Gerard yarım ağız güldü. Brian ayağa kalktı, purosunu küllükte ezip Gerard'a yaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shotgun sinners (türkçe)
Fanfictionthe used/mcr "...ve bu berbat, ama aynı zamanda sadece seni daha çok istememe sebep oluyor."