on dokuz | hazırda bekleyen asker'

609 116 145
                                    

yorum ve oy🥺🥺

hoseok yaklaşık beş dakikadır beyaz, yer yer lekelenmiş tavanı izliyordu, gözünü kırpmak bile ona işkence gibi geldiğinden oldukça az yapıyordu ve göz yaşlarının kaynağından emin değildi, gözünü çok fazla açık tuttuğu için mi, kalbi kanını göz yaşıyla akıtmak istediği için mi ağlıyordu?

zaman zaman ıslaklık garip bir yol alıyor ve kulağına giriyordu ama göz yaşları çoğunlukla mavi kılıflı yastığı ıslatıyordu. şokta gibi hissediyordu hoseok, yeni uyanmıştı ve zihni oldukça bulanıktı, henüz ne yaşadığının farkında değildi fakat vücudu çoktan tepkisini vermişti, incileri habersiz bir şekilde dökülüyordu.

zihni yavaş yavaş açıldığında elleri yanaklarına gitti, göz altlarına tutundu ve yaşlara engel olmaya çalıştı ama nafile olduğunu kendisi de çok iyi biliyordu. onu hak etmeyen biri için ağlamak, daha da üzüyordu onu.

telefonu yaklaşık iki dakikadır çalıyordu ama kulaklarının uğultusundan onu bile duyamıyordu sanki, bu uğultu endişeyle içeri giren jeongguk ve jimin ile birlikte kesildi, gerçek dünyaya minik bir adım attı hoseok.

jimin gözleri açık olan arkadaşını görünce bir nebze rahatladı, çalan telefon bir türlü cevaplanmayınca endişe etmişlerdi. "oh, uyandın mı? sevdiğin yemeklerden hazırladım hoseok, gel de birlikte yiyelim."

hoseok yorgun gözlerini üstü çıplak olan jeongguk'a çevirdi, ilk defa utanmadan baktı ona çünkü gözünün önündeki vücudu gördüğü yoktu. dün edemediği teşekkürü etmeye çalıştı önce, boğazını temizledi, uyuşmuş gibi hissettiği ve birbirine yapışmış dudaklarını açtı.

"dün için, teşekkür ederim gguk."

ses tonunun kırıklığı, yok olmak isteği jeongguk'u yaraladı, neden bu çocuğu bu kadar korumak istediğini bilmiyordu ama ona güzel bir hayat verip içine kötü hiçbir şey sokmamayı istiyordu. dün, yoongi'yi bulmaya gidecekti ama tae onu durdurmuştu, garip ilişkilerinin getirisi olarak sevişmişlerdi, ikisi de o an ne yaptıklarını sorgulamamıştı, bir alışkanlığın getirisiydi.

jeongguk yavaşça yatağa yaklaştı, doğrulmaya çalışan hoseok'un kolundan tutarak yardımcı oldu, karışmış saçlarını düzeltti. "her zaman yanındayım hoseok ama teşekkürlerin için değil, senin için."

hoseok jeongguk'un bu inceliğine teşekkür ediyordu ancak tamamiyle hissedebildiği bir anda değildi, bütün duyguları küskündü, yoongi için hissettiği her şey pişmanlık yaratıyordu. hayatında ilk kez böyle hislerin içindeydi ve ihanetle karşılaşmak onu geri dönülemeyecek şekilde parçalamıştı, unufak olmuştu hoseok.

jimin hoseok'un rahatsız olduğunu görünce jeongguk'u bileğinden tutup çekti, hoseok'un bu anında yanında jeongguk'u istemediği belliydi. "gguk, sen biraz yalnız bırakabilir misin bizi?"

jeongguk biraz bozulsa da kapıya yöneldi hemen, hoseok'un solgun yüzüne son bir kez bakıp çıktı odadan. jimin jeongguk çıkar çıkmaz yatağa oturdu, arkadaşına sarıldı. bu temas hoseok'u hıçkırıklarla ağlatmaya yetmişti, gözlerinin baraj kapağı tekrar açılmıştı, yaşlar öyle hızlı akıyordu ki jimin'in üstündeki tişörtün omzu çoktan ıslanmıştı.

jimin sarsılarak ağlayan arkadaşının sırtını okşadı, emin olmak için namjoon ile bir konuşma gerçekleştirmişti ve söylediği ilk anda namjoon'un paniklemesi üzerine her şeyin doğru olduğunu anlamıştı, ardından namjoon'u eve çağırmış, her şeyi anlatacağına dair tembih etmişti.

jimin ağlama isteğini göz ardı etti, dolan gözlerini tavana çevirdi, arkadaşının mutlu anları o kadar azdı ki, canı acıyordu. "geçecek seokkie, geçecek. ben her zaman yanındayım, birlikte atlatacağız."

ekşi mandalinalar | sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin