yirmi dört | kavuşmak

233 35 42
                                    


yorum, yorum, yorum, kime? karabiberime ckşsncözşsmföc hoş geldiniz öncelikle, zamanınız olursa birkaç yorum bırakmanızı rica ediyorum❤️❤️

"çok, çok kötüsün yoongi! kelimelerim sinirime yetmiyor resmen, içime patlayacağım şimdi!"

yoongi'nin sırtında 'zorla' götürülürken kalçasıyla bakışıyor, bir yandan da durmaksızın söyleniyordum. bu adam beni çıldırtacaktı. sinirden yumruklarımı sıksam da ona vurmaya kıyamıyordum.

bir süre sonra büyük bir arabaya bindirilmiştim. yoongi de yanıma oturmuş, aradaki paravana vurarak şoförüne işaret vermişti. araba hareket ettiğinde kollarımı kavuşturup camdan dışarıyı izlemeye başladım. ona hem çok kırgın, hem çok sinirli, hem de çok özlem doluydum.

gözlerim dolmuştu hemen. bana bu kadar yakın olması tüm gardımın yok olmasını sağlamıştı. sol gözümden akan yaşı hızlıca sildiğimde yoongi ayaklarımın dibine çökmüştü. dizlerinin üstünde durdu, kucağımdaki ellerimi tuttu. biraz yükselip yüzlerimizi yakınlaştırdı.

"o veletin sevgilin olmadığını biliyorum hoseok, senin her hareketinden haberim var."

sıkıntılı bir nefes verdim. "bu gurur duyulacak bir şey mi? sapık gibi beni takip edip duruyorsun."

gözlerinin içine bakmakta zorlanıyordum çünkü onu o kadar seviyordum ki her an sarılabilirdim.

sanki hiç konuşmamışım gibi bana cevap vermedi. sesi yumuşadı ve biraz daha yükselip kulağıma yaklaştı. "seni çok özledim hoseok, özleminden çıldırıyorum ve bu mübalağa değil, akıl sağlığımı kaybettim sensizlikten. bana geri dönmene çok ihtiyacım var."

zar zor yutkunuyordum. gözlerim doluydu ve yoongi hariç her yere bakıyordum. yenilmeme çok az kalmıştı.

ardından yoongi, dizlerime kapandı. "sana yalvarıyorum hoseok, sana tüm hayatım adına yalvarıyorum. lütfen bana geri dön, yemin ederim bir gün bile üzmeyeceğim seni. kılına zarar gelmesine izin vermeyeceğim. lütfen, barış benimle biriciğim, daha fazla acı çekmemize izin verme."

ne diyeceğimi bilemiyordum, nefes almayı dahi bırakmıştım onu affetmek üzere olduğum gerçeği nefesime bile yansır diye. gözlerimdeki yaşları daha fazla tutamadım, bir bir düştüler.

ona inanmak istiyordum. ona deli gibi inanmak istiyordum. beni mutlu etsin, onu mutlu edeyim istiyordum. ama ona zerre güvenmiyordum.

birkaç dakika geçti, ona bir cevap vermedim ancak itmedim de, sessizce ağlamaya devam ettim kafamı cama yaslayarak. o da bir süre sonra dizimin dibinden kalktı, yanıma oturdu.

"olmayacak mı hoseok?" sesi umutsuzdu az öncenin aksine, yumuşaklığı devam ediyordu ama. sanki yenilgisini kabul ediyor gibiydi.

kendimi daha fazla baskılamayı bıraktım. hayatımda ilk defa, sadece mutluluğumu düşündüm, sadece içimdeki sese kulak verdim.

yoongi'ye döndüm olabildiğince, elini tuttum. öyle sıkı tuttum ki kendi gücüme bile şaşırdım. bir elim elini tutarken diğer kolumu kullanarak ona sarıldım. birkaç saniye afallasa da çok seri şekilde bana sarıldı. sımsıkı sarılıyorduk, sanki kalbinden kalbime akan ve içimi ferahlatan bir sıvı vardı.

hıçkıra hıçkıra ağlıyordum, yoongi ise saçlarımı okşuyordu. onun şefkatini hissettikçe daha içli ağlıyordum. omzuma öpücükler konduruyordu. biraz üzüntüden, biraz da sevinçten ağlıyordum.

çok rahatlamış hissediyordum. ilk defa ilerisini düşünmeden hareket ediyordum ve gerçek bir mutluluk parçası yakalamış gibiydim.

yoongi binlerce kez teşekkür etmişti, binlerce kez beni üzmeyeceğine dair söz vermişti. zaman kavramım yittiğinden ne kadar süre geçmişti bilmiyordum ancak araba durmuş, kapı açılmıştı. yoongi elimdem tuttu ve aşağı indik.

iner inmez etrafımı incelemeden ona tekrar sımsıkı sarıldım. artık ağlamam hafiflemişti, sadece iç çekiyordum. hala gözlerine bakmaya çekiniyordum.

uyarıcı tonda konuşmaya başladım. "sana güvendiğimi sanma yoongi, en ufak yanlışında seni terk edeceğimi bil. bu şansı senin için değil, kendim için sana veriyorum."

yoongi anlayışla karşılamıştı. zaten şu an ne desem kabul edecek gibi bir hali vardı.

çekine çekine çok mutlu hissediyordum bir yandan da. onun yanında olmak en doğru şey gibi hissettiriyordu. onsuz yaşamak her sabah yeni bir işkenceye uyanmak gibi bir şeydi.

yanağımı okşadı yumuşakça, baş parmağıyla kirpiklerime dokundu, uzun uzun sevdi yüzümü. "sana dokunmak, seni öpmek, seni koklamak, tanrım, cennet dahi bundan iyi olamaz. sen bana verilebilecek en büyük şeyi verdin hoseok, sen bana şans verdin. pişman olmayacaksın, söz veriyorum."

bundan sonra verdiği sözlerin bir önemi yoktu gözümde, sadece yaptığı şeyleri gözlemleyecektim. sözlerine inanmak için ben bile aptal kalırdım.

"artık bana söz vermeni istemiyorum yoongi, sadece doğru olanı yap ve bana sana güvenebileceğimi kanıtla."

beni kafasıyla onayladığında etrafıma bakmaya başladım. ormanlık bir alandaydık, etraf çok güzeldi. eski evimin olduğu köye benziyordu. acı bir gülümseme peydah oldu dudaklarımda, hızlıca toparlandım, o konuya ayıracak gücüm yoktu.

"sana bir sürprizim var hoseok, gözlerini bağlayabilir miyim?"

sizce hoseok affetmekle doğru kararı mı verdi?

ekşi mandalinalar | sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin