bu ficin bölümleri bir tık daha uzun olacak, umarım okurken sıkılmazsınız
sadece okuyan herkesin bir oy, an az bir yorum bırakmasını istiyorum❤️ öpüyoruumhoseok son mandalinayı da sepetine koyduktan sonra yere oturdu. eldivenlerini çıkarıp otların üzerine koydu. solunda kalan sepetten güzel güzel kokan mandalinalardan bir tane aldı. burnuna yaklaştırıp uzun uzun kokladı, oysaki saatlerdir bu mandalina bahçesindeydi ve koku etrafını sarmalamıştı. yine de kokuyu zihnine kazımak ister gibi çekiyordu.
dün babası bay min'i arayarak mandalinaları almak için gelebileceklerini söylemişti. yoongi tabii ki genci göreceği için sevinmişti, hemen bugün için geleceğini söylemişti. hoseok da birkaç saattir dünden kalan ağaçları topluyordu. biraz gururlu, biraz da buruktu. sonuçta bütün bu bahçeyle uğraşmış, mandalinalarını güzelce yetiştirmişti.
dün ailesini zorlukla ikna edebilmişti. bu kalan birkaç ağaçtaki mandalinaların birazını eve ayıracak, gerisini çocuklara ve bildiği birkaç yaşlıya dağıtacaktı. biraz mandalinadan reçel de yapmak istiyordu, seokjin abisi çok severdi.
mandalinayı burnundan uzaklaştırdı, özenle soydu turuncu kabukları. üstündeki beyaz liflere aldırmadan bir dilimi ağzına attı. aldığı tat onu gülümsetti, mandalinanın her bir detayı ayrı önemliydi onun için. beklemeden diğer dilimleri de ağzına attı. yemek saati yaklaştığı için acıkmıştı. annesi onu ağlattığı günden beri düzgün yediği de yoktu, sayılan kemikleri daha bir belirginleşmişti.
motivasyonunu zorlukla toparlasa da mandalinalarını toplamak için rutinlerine devam etmişti. böyle şeyleri ilk defa yaşadığı yoktu ama her seferinde aynı derecede acı veriyordu. yine de ağabeyinin normalden daha fazla üstüne düşmesi hoşuna gitmişti, hoseok'un moralinin düzelmesi için bir sürü boncuk ve misina ipi almıştı. kardeşinin takı yapmayı ve kullanmayı sevdiğini biliyordu. hoseok bu hediyelere oldukça sevinmişti, hemen bir bileklik yapıp koluna geçirmişti.
tabii bu sırada yorgunluktan ölüyor olsa da her akşam odasına girmiş, ormana bakan pencerenin önündeki tekli koltuğa oturmuş, bay min'in mendilini işlemişti. kendi mendillerinden daha çok özen göstermişti, hem beğenmesini hem de teşekkürünü düzgün etmiş olmayı istiyordu.
nedense ismini işledikten sonra mendilin kenarına ay şekillerini işleyesi gelmişti. adamın beyaz tenini, soğuk duruşunu aya benzetmişti bir anlığına. o adam aklına düştüğünde garip hissediyordu, tanımadığı bütün duygulara garip derdi ve kesinlikle bu duyguyu tanımıyordu. biraz heyecana, biraz merağa benzetiyordu ama bu kelimeler tam olarak karşılamıyordu içindekini.
bir yandan da yatağının baş ucuna koyduğu kese kağıdı vardı. bir an önce başta ayakkabısı olmak üzere bir yerleri boyamak istiyordu. ne kadar bu kese kağıdı annesinden hırsız sıfatını yemesine sebep olsa da, kağıda her baktığında içini sıcacık bir his kaplıyordu.
mandalinasını bitirince kabuklarını bir ağacın dibine attı, eriyip giderdi nasıl olsa. eldivenlerini yerden alıp mandalina sepetinin üstüne koydu. ayağa kalktığında birkaç saniye etrafı izledi. nedense bugün hayvan dostları onu ziyaret etmemişti, sadece birkaç kelebek uzaktan geçip gitmişti. kaşlarını yukarı kaldırarak alt dudağını öne uzattı. belki akşam tepeye çıktığında köpek gelirdi ve onu sevebilirdi.
eğilip yerdeki büyük sepeti iki eliyle kavradı. zorlansa da iki hamlede kaldırabildi. küçük adımlar ve hızlı hızlı aldığı nefeslerle evin oraya kadar geldi, yolculuğu zorlu geçmişti çünkü bu sepet onun cılız bedeni için fazla ağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ekşi mandalinalar | sope
Fiksi Penggemar"anlaştık efendim, mandalinalarım emrinize amadedir."