lütfen yorumsuz bırakmayalım😭😭😭 iyi okumalarrrr
"onunla konuşmamalıydın, gördüğün yerde kaçıp gitmelisin."
etrafımdaki herkesin hayatım hakkında küçük büyük bir sürü fikri vardı. herkesin bakışları ve sözlerindeki anlamı görebiliyordum, beni istemeden de olsa küçümsüyorlardı, insanlara olan yumuşak yaklaşımım beni kendimi koruyamayacak, zayıf biri gibi gösteriyordu. yoksa gerçekten de öyle miydim? bir süredir kendime dair çözümlemeler yapmaya çalışıyordum, henüz ilerleyemesem de insanların bu 'beni koruma' tavırları canımı sıkmaya başlamıştı, çünkü fark etmiştim, beni korumaları çıkarlarıyla çakıştığı an sona erecekti. bencilliğe en uzak insanın bile düşündüğü ilk kişi kendisi olurdu.
çoğu insana göre olaylara daha olumlu yönden bakan biriydim, abartılı şekilde göz ardı ettiğim her şey bir gün ayağıma dolanmış ve beni derin bir kuyuya düşürmüştü. henüz küçüktüm, varlığım ya da yokluğum pek bir şey ifade etmiyordu, kimsenin hayatında derin izler bıraktığım falan yoktu. gözüm kapalı gezdiğim her günün acısını çekiyordum aylardır, belli ki bu acı kısa sürede kaybolmayacaktı.
bir aileye sahip olmamanın kötü bir aileye sahip olmaktan iyi olduğunu söyleselerdi sanırsam yine kendi 'ailemi' savunmaya çalışırdım, gülünç biriydim işin aslı, kör mü derler? belki de.
burada kalmak, eskiye dair şeylerden bir türlü uzaklaşamamak bana iyi gelmemişti. yanlış bir karar vermiştim, biyolojik annemle gitmeliydim, özellikle son zamanlarda bunu sık düşünür olmuştum.
sanki kendi hayatını çok iyi yönetebiliyormuş gibi bana tavsiyelerde bulunan jeongguk'a gülümsedim. bir adım yaklaşıp konuşmaya başladım. "daha ne kadar hayatıma burnunu sokacaksın? bu kadarı yetmedi mi?"
jeongguk bu çıkışımı beklemiyordu, afalladığını metrelerce öteden anlayabilirdiniz. yoongi ile karşılaştığım günden beri jeongguk tarafından resmen azarlanıyordum, son noktama çoktan gelmiştim.
jeongguk bakışlarını yumuşattı ve saçlarıma dokunmaya çalıştı ama geri çekildim. "hoseok, ben sadece seni ko-"
"evet, evet. hepiniz beni korumaya çalışıyorsunuz, bunu yaparken kırdığınızı görerek hem de. sence bu bana daha mı iyi geliyor gguk? onu sevdim, ona aşık oldum, onun verdiği zararla büyüdüm. bırak da tüm bu duyguları ben yaşamışken onunla konuşup konuşmayacağıma da ben karar vereyim." evet, sert konuşmuştum. jeongguk'un gözlerindeki kırılma ifadesini görünce de anında pişman oldum. ama artık patlamıştım işte, onu üzmek istemesem de...
"ben, en iyisi gideyim. sanırım başını fazla ağrıtmışım, sen ne zaman istersen o zaman görüşürüz hoseok, kendine iyi bak." yüzüme bakmadan kapıya ilerledi, arkasından seslensem de durmadı. gözlerinin dolduğunu görmüştüm.
onu kırdığım için şimdi çok daha berbat hissediyordum, kendimi bir yerlerden atasım falan geliyordu. ya da şöyle bir üç beş yıl uyuyayım, hayatımdaki herkes beni unutsun.
kalp kırıklığını çok iyi tanıyordum ve yaptığım bu empati beni daha da berbat hissettiriyordu. gguk'un bana yaklaşma şeklini anlayabiliyordum, bariz şekilde belli ediyordu hoşlandığını, bana çok iyi gelse de ona asla o gözle bakamıyordum.
çünkü yoongi'ye karşı hislerim ne kadar zaman geçerse geçsin hala çok taze ve canlıydı. bunu kabul etmek istemesem ve bu duygudan iğrensem de elimde değildi, sadece adını duyduğumda bile kalbime sancılar giriyordu.
sevgiye aç bir benliğim olduğundan bazenleri kendimi onun kollarında hayal ediyordum, onun kolları, hayatımda güvende hissettiğim tek yerdi. zaman geçtikçe ondan uzak kalmak daha da zorlaşıyordu. jeongguk'un partisinde onu görmek beni daha da kötü yapmıştı. sürekli rüyalarıma giriyordu, onun yokluğunu çok fena hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ekşi mandalinalar | sope
Fanfiction"anlaştık efendim, mandalinalarım emrinize amadedir."