dört | düşmemi umursadı.

854 176 327
                                    

fici özenerek yazıyorum, biraz yorum ve oyla beni mutlu edebilirsiniz❤️❤️


hoseok özenle suladığı çiçeklerine son bir bakış attı, ardından bakışlarını gökyüzüne çevirdi, maviliğe gülümseyip camı kapattı. böyle uyanabildiği, sağlığının yerinde olduğu her gün onu mutlu etmeye yeterdi.

hem en son yaklaşık bir hafta önce gördüğü her aklına geldiğinde yüzünde bir gülümseme açtıran bir adam vardı. yanında olmasa da zihninde yaşamaya devam ediyordu. hoseok bu duyguları garipsiyordu ancak yeni birini tanıyor olmanın heyecanından olduğunu düşündü. bu yüzden içi rahatlamıştı ancak düşünceleri susmuyordu, bir şeylerin yanlış olduğunu sürekli söyleyen biri vardı.

onunla ayrıldığı gün eve döndüğünde annesi her günki gibi kızmıştı, bay min ile gittiği için ekstra bir tepki göstermemişti. hoseok şaşırmıştı, fark edildiğini sanıyordu ancak işin aslı annesi o kadar ihtimal vermemişti ki, kendisi evde yemekle uğraşırken bay min'in de köyü turladığını sanmıştı. oğlu gelince kızdığı tek şey, yemek yaparken onu tek bırakmış olmasıydı.

hoseok o gece heyecandan uyuyamadı. fazla yakınlaştıkları bir sahne olmuştu. daha önce bu kadar yakın olduğu kimse olmamıştı. sadece jimin ile sarılırdı, o bile insanların garibine giderdi. özellikle ailesi, kızlarla arkadaş olmasına karşı çıktıkları gibi erkeklerle yakınlaşmasını da istemiyorlardı. hoseok ne yapacağını şaşırmıştı, kimle arkadaş olmalıydı ki? cinsiyetlerin ne önemi vardı? ruhumuzla var olmuyor muyduk, bizi var eden o değil miydi?

belindeki dokunuşları bir hafta geçmesine rağmen hissedebiliyordu. ne de güzel sarmıştı öyle, sanki gencin beli yoongi'nin kolu için yapılmış gibiydi.

camdan gözlerini çekip arkasını dönmüştü ki kapısı gürültüyle açıldı. ne olduğunu anlamadan annesi üstüne doğru yürüdü. omuzlarından ittirip sırtının cama çarpmasını sağladı. hemen ardından sol yanağına bir tokat yedi hoseok.

sol yanağına yediği bu tokat, yanağıyla birlikte göğsünün sol tarafını da sızlattı.

"sen nasıl elin adamının kucağına oturursun? böyle yap diye mi yetiştirdim seni ben? meyvelerimizi sattığımı sanıyordum, seni de sattığımızdan haberim yoktu. terbiyesiz seni, iğreniyorum senden!"

hoseok ona söylenen bu sözleri duymuyor gibiydi. yanağında hissettiği sızı bir kenara, kalbi çok acıyordu, gözü dolmuştu. bu tokadı hak etmemişti.

"ben düşecektim... o yüzden tut-"

"kes sesini! bütün köye rezil olduk. köyde günlerdir senin rezaletin konuşuluyormuş, işlerden fırsat bulup da dışarı çıkamadığım için duyamamışım. aldığın her oksijen benim için bir israf, gözümde asla oğlum olmayacaksın!"

hoseok'un paramparça olmuş kalbinin üzerinde annesi geziniyordu, ruhu sıkılmıştı, bedenini terk etmek istiyordu. hayatında ilk defa annesinin gözlerine acıyan duygularını göstererek baktı, bu sefer kendini tutmayacaktı. yıllardır susmuştu, bugün en azından birkaç şey söylemek istiyordu.

"düşecektim dedim sana, düşmeyeyim diye tuttu. senin aksine, babamın aksine düşmemi umursadı, beni tuttu!"

annesi oğlunun ilk defa ona karşı çıkıyor oluşuna birkaç saniye şaşırdı. şaşırması kısa sürdü, aynı yanağa bir tokat daha savurdu, acıması yoktu.

hoseok'un canı az öncekinden daha az yandı. bir kere yapmıştı, ikincisini neden yapmasındı ki? kendisi en ufak böceği, çiçeği incitmeye bile korkardı, şimdi neden kendi öz annesi tarafından tokatlar yiyordu?

ekşi mandalinalar | sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin