yirmi beş | doğduğumuz gün'

144 21 6
                                    


hoseok'un gözlerini kapatan kumaş parçası açıldığında birkaç saniye uzun kirpiklerini kırpıştırdı. güneş göz bebeklerinde minik parıltılar yaratmıştı, yoongi bu parıltılara bakıp iç çekti.

hoseok artık net görebildiğinde, etrafını saran oldukça tanıdık ama bir o kadar da eskide kalmış ağaçları gördü; mandalina ağaçlarını. henüz olgunlaşmamış, yeşilimsi renkleriyle dalları süslemişlerdi. hoseok bu uçsuz bucaksız tarlayı incelemeye devam etti. birkaç dakikalığına yoongi dahil herkesi unutmuş, eski günlerdeki gibi, tek dostu olan yalnızlığıyla mandalina ağaçlarının ortasında durmuştu. pek tabii eski günlerdeki gibi renkli görünmüyordu, oldukça 'sıradan' ve 'herkes' gibiydi.

yoongi büyülenmiş şekilde hoseok'u izlerken yanına yaklaştı, sanki tarih tekerrür ediyordu. yoongi ve hoseok, ilk defa karşılaşıyordu. yoongi heyecandan kızarmış parmak uçlarını hoseok'un parmak uçlarına değdirdi. her an kaybolup gidecek bir bulut parçası gibi narince dokundu ona, hoseok'una.

etrafta birkaç böcek ve kuş sesi hakimken, hoseok doğa ana'nın bir parçasını andıran ses tonuyla konuşmaya başladı. "neden buradayız?"

yoongi tüm o hataları yapmamışçasına, eski günlerdeki gibi ona efendim diyen bu çocuğu hatırladı, bir gülümseme vuku buldu istemsizce dudaklarında. o çocuğa ilk günden nasıl bağlandıysa, aylardır bu mandalina bahçesinin her bir bucağıyla uğraşmış, aynı hoseok'un mandalinalarına gösterdiği sevgiyi sunmuştu onlara. hoseok'a layık olmak için toprakla buluşmuş, yaptığı tüm hataların azabını çekmişti burada.

yoongi hoseok'un sorusuyla biraz daha yaklaştı. çok tatlı olduğunu düşündüğü kulağa minik bir buse kondurdu. ürkütmek istemediği bir ceylanmışçasına fısıldamaya başladı. "senin için bu araziyi satın aldım nadide çiçeğim, bize bir ev yaptırdım, sana her bir parseline sadece benim elimin değdiği bir bahçe hazırladım. sana bizim için bir dünya yarattım hoseok, ikimizin tanıştığı o mandalina bahçesini baştan yarattım. bugüne kadar yaptığım tüm hatalar adına senden tekrar özür diliyorum ve bu evrende sana hata yapmayacağıma yemin ediyorum. eğer burada benim varlığımı istemezsen burası sadece senin olacak hoseok, aynı aylardır sürünen kalbim gibi."

her bir cümle hoseok'un kalbine ayrı işlemişti. yoongi cümlelerinin sonuna yaklaşırken hoseok kendine mani olamamış, ağlamaya başlamıştı. yoongi ile tanıştığı güne dönmüş, nasıl yeni filizlenmiş bir çiçek gibi narin ve savunmasız olduğunu hissetmişti.

hoseok'un hiçbir zaman gerçek bir ailesi olmamıştı, ama yoongi'nin kollarında, onun varlığıyla hiç olmadığı kadar güvende hissediyordu. yoongi'nin bu yaptıkları hoseok için çok şey ifade ediyordu, çok mutlu olmuştu ancak bir yandan da o günden sonra yaşanan birçok şey adına çok üzgündü.

yoongi ile tanışmasa belki de bu kadar acı çekmeyecekti. bu gerçek kalbine bir hançer gibi saplandı, hoseok'un bir parçası deliler gibi aşık olduğu bu adamla hiç tanışmamış olmayı diliyordu.

hoseok arkasını döndüğünde gözleri dolu bir yoongi bulmayı beklemiyordu. yoongi ise hoseok'un ağlamasına izin vermiş, ona müdahalede bulunmamıştı, sadece parmaklarını tutmakla yetinmişti. ama hoseok'un kırmızılaşmış gözlerini görünce dayanamadı ve iki gözünü de öptü. "senin tek bir göz yaşın uğruna tüm okyanuslardan vazgeçerim ben, benim biriciğim."

hoseok usul usul ağlamaya devam ederken yoongi sarıldı ona, saçlarını okşamaya başladı, enseleri hafif uzundu. "seni ilk gördüğüm gün, hayatla tanıştığım gündü hoseok. senden önce tüm renkler soluktu, sen benim hayatımın tüm rengiydin, sen gittin ben yine soldum."

hoseok yoongi'nin her bir sözüyle kalbinin daha hızlı attığını hissediyordu. içindeki acıyı göz ardı ederek ellerini yoongi'nin ensesine sardı ve yumuşak dudaklarını kuru dudaklara yapıştırdı. sanki iki yapboz parçası birleşmiş gibi hissediyordu ikisi de. hoseok gözlerini açmadan yoongi'den dudaklarını ayırdı, alınları ve burunları birbirine değiyordu. "seni tanıdığım için hem çok pişman hem de çok şanslı hissediyorum yoongi, senden önce yaşadığım hayatın hem cezası hem de hediyesi gibisin. bundan sonra hangisi olacağına karar ver yoongi."

yoongi tam konuşacakken hoseok aldığı yarım nefesle devam etti. "hangisi olursan ol, sen benim aşık olduğum adam olmaya devam edeceksin yoongi. ilk aşkım, ilk sevgilim, ilk mutluluğum, ilk kalp kırıklığım, ilklerimin sahibisin ve öyle kalacaksın. bir gün bile, tek bir gün bile seni sevmekten vazgeçmedim, senden nefret ederken de sana aşık olmak bedenimde tiksinti yaratsa da, kendimden uzaklaşsam da, sen hep kalbimdeydin."

yoongi tüm bu kelimelerin altında ezilerek can vermişti adeta. hoseok'un, değerlisinin ne kadar acı çektiğini elbette biliyordu ancak onun güzel ağzından duymak tekrar yaralamıştı onu. onlarca kez özür diledi, onlarca kez sözler verdi. hoseok içindeki şüpheyle onu affetmeye çoktan karar vermişti zaten, ne önemi vardı ki bu özürlerin?

birkaç dakika sonra yoongi hoseok'un elinden tutmuş, bir ağaca yaklaştırmıştı onları. ardından bir mandalina koparık, hoseok'un eşsiz burnuna yaklaştırmıştı. "seni her özlediğimde bu mandalinalardan bir parça kokunu bulmaya çalıştım, başarısız olsam da..." hoseok aşina olduğu kokuyu duyunca gülümsedi, tüm bunları yoongi'nin yetiştirmiş olması hala inanılmaz geliyordu.

yoongi elindeki yeşil mandalinayı soydu, kendi asla yiyemezdi ancak hoseok'un ekşi mandalinaları ayrı bir sevdiğini biliyordu. küçük bir dilimi hoseok'un şişkin dudaklarından içeri ittirdi.

hoseok ise onun her hareketini hayranlıkla izliyordu. ister istemez ekşilik suratını buruşturmasını sağlamıştı ancak çok hoşuna gitmişti. yoongi ise merakla hoseok'un yorumunu bekliyordu, sonuçta aylardır emek veriyordu. hoseok cevabını yoongi'nin elinden başka bir dilimi alıp yiyerek verdi. yoongi dişlerini göstererek gülümsedi, uzun süredir böyle gülümsememişti.

hoseok eline bir başka dilimi alırken konuştu. "mandalinayı ekşi sevdiğimi hatırlıyor olman beni oldukça şaşırtı."

yoongi'nin hoseok adına tuttuğu bir günlük vardı, tüm bu bilgileri unutmasının imkanı yoktu. tabii bu günlüğü hoseok'un bilmesine gerek yoktu. yoongi hoseok'un alt dudağına dokunurken cevap verdi ona. "sana dair bir şeyi unutmam adımı unutmamdan daha düşük bir ihtimal. şu halime bak, bedevi gibi seul sokaklarına düşürdün beni."

hoseok küçük kahkahasıyla yoongi'nin kulaklarını mest etti. gülüşünden öptü yoongi onu. birkaç dakika daha orada vakit geçirdikten sonra yoongi havanın kararmaya başladığını fark etti ve hoseok'u üşümesin diye ceketini çıkarıp omuzlarına örttü. şimdi de mest olan hoseok olmuştu, yoongi'nin kokusuyla sarhoş olmaktan korkmuştu.

"evimizi de görmek istiyor musun hoseok?"

merhabalar, siz demek istiyorum ancak artık ekşi mandalinalar okuyucularımdan birileri var mı bilmiyorum. uzun süre sonra keyif alarak yazdığım ve duygulandığım bir bölüm oldu. umarım sevmişsinizdir.

sizler nasılsınız ve neler yapıyorsunuz?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 18 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ekşi mandalinalar | sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin