bir sürü yorum🤕😣🤒☹️😖🥺"bu kadar şeyi benim için mi hazırladın, ne ara yaptın?"
hoseok çimlerin üzerine serdikleri örtünün üstündeki atıştırmalıklara hayranlıkla bakarken sormuştu sorusunu, kendisi daha yeni uyanmıştı, yoongi'si çok mu erken uyanmıştı ki?
yoongi kurabiyelerin de kapağını açıp mavi örtüye bıraktı, çiçeğinin kurabiyeleri kadar güzel olmadıklarına emindi ancak yetinmeleri gerekiyordu.
"ah, aslında ben hazırlamadım bunları, yardımcımızdan rica ettim, pek becerikli değilim."
hoseok anlayışla kafasını salladı, onunla görüşmeye bile vakti yokken bu kadar şeyi hazırlamaya vakti olamazdı zaten. "yemek yapamıyor musun normalde?"
hoseok'un ilgiyle sorduğu soru yoongi'yi biraz mahçup etti, yemek konusunda pek başarılı değildi ve hoseok'a bunu söylerken pek iyi hissetmeyecekti, hep iyi yanlarını görmesini istiyordu.
"yani, sadece basit yemekleri yapabiliyorum, diğerleri çok karmaşık geliyor."
hoseok karşısındaki adamın çekinerek söylediği şeye gülümsedi, kocaman adam küçülüvermişti sanki, çok tatlı gelmişti gözüne. annesi olduğunu sandığı o kadın küçüklüğünden beri mutfağa soktuğu için neredeyse bütün yemekleri biliyordu hoseok, eli de oldukça lezzetliydi.
"duyduğuma göre sen yemek işlerinde oldukça iyiymişsin, belki bana öğretirsin, ne dersin?"
yoongi sorusundan sonra yakınlaştı hoseok'a, onun için yiyeceklerden bir tabak hazırlamaya başladı, yeterince yediğinden emin olmak istiyordu.
hoseok birlikte yemek yaptıklarını hayal etti, bu hayal düşündüğünden daha çok heyecanlandırmıştı onu, keşke bir sürü aktivite yapabiliyor olsalardı.
gözlerini ilerideki kasımpatılara çevirdi, üstüne konan arıları gördü, sonra gülümseyip etrafına baktı, bir sürü ağacın çevrelediği bir alandaydılar, sanki bu ağaçlar yalancı bir sınır çizmişti, burada her şeyden korunabilirdiler.
doğaya özleminin verdiği acı biraz olsun dinmişti, şehrin ortasında o kadar bunalmıştı ki bazen gözlerini açası gelmiyordu. yoongi'si onu düşünüp bu yeşilliğin içine getirmişti, minnettardı.
heyecandan ilk geldiği anda inceleyememişti, o ara dünyada sadece yoongi'si vardı, şimdi bakabiliyordu ancak. "burası çok güzelmiş yoongi, teşekkür ederim."
yoongi birkaç dakikalık transından yeni çıkmıştı, günlerdir burnunda tüten kişinin etrafını hayranlıkla izlemesi paha biçilemez bir manzaraydı. güzel gözlerini hevesle kırpıştırıyor, boynunu nazikçe çeviriyordu, sanki gördüğü her şey milyonlarca liraya satılmış tablodan parçalarmış gibi davranıyordu.
yoongi'ye göre bu kadar bakılacak hiçbir şey yoktu, birkaç yeşillik parçasıydı işte, doğanın parçalarını taşıyordu. hoseok'un gözünden etrafını görebilmek isterdi, çünkü içten içe biliyordu; kendi bakış açısı hoseok'a zarar verecekti, bazen hoseok'u bilmeden üzecekti, bazen de bilerek. çünkü hoseok'u üzmek kolaydı, kırılganlığı cam parçalarıyla yarışırdı.
yoongi ise o cam parçalarına hiç önemsemeden çıplak ayaklarıyla basıp geçebilecek biriydi, ulaşacağı yol uğruna her şeyi harcayabilirdi.
o sırada yoongi'nin örtünün özerine koyduğu telefonu çaldı, hoseok'un gözü ekrana kaydı, seulgi yazıyordu, bu geçen gün duyduğu seulgi olmalıydı, istemsizce meraklandı ve yerinde dikleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ekşi mandalinalar | sope
Fanfiction"anlaştık efendim, mandalinalarım emrinize amadedir."