lütfen oy ve yorum, özellikle yorum bırakın. yorumlarınızı okumak çok güzel...
yanlışlıkla paylaştım bölümü...
"hoseok, sana sevdiğin tatlıdan getirdim, uyuyor musun?"
hoseok cenin pozisyonunda yatağında kıvrılmış, yoongi'nin onun için aldığı elmalı şekerlerden birini emiyordu. bahçede ailesiyle konuşmaması için zorlukla ikna edebilmişti. çünkü biliyordu, bu hareket bir işe yaramaktan çok işleri daha da karmaşıklaştırırdı.
onunla zaman geçirebildiği için çok mutluydu. onun yanında kendini değerli hissediyordu. adamın bakışında bile farklı bir duygu vardı, özenle bakıyordu.
"uyumuyorum abi."
hoseok sesini sabit tutmaya çalışsa da seokjin kardeşinin sesindeki kırgınlığı hissetmişti. hem normalde seokjin gelince hoseok hemen ağabeyine sarılırdı, heyecanla ağabeyine gününün nasıl geçtiğini anlatırdı. seokjin usulca yatan kardeşinin yanına yaklaştı. yanağından öptü. omuzlarından tutarak sırt üstü yatmasını sağladı. kardeşinin diğer yanağını gördüğünde içi sızladı, gözleri endişeyle titredi. parmak uçlarını yanaklara götürdü, kırmızılığın üzerinde usul usul gezdirdi.
"kim yaptı bunu sana güzel kardeşim benim?"
hoseok yaşananları hatırladığı için tekrar gözleri doldu, gözlerini kaçırdı ağabeyinden. acaba söylemese miydi? ağabeyi çok üzülür müydü?
seokjin kardeşinin dolan gözlerini görünce daha da endişelendi. yatağın ucuna oturdu. diğer eliyle de gencin saçlarını okşamaya başladı. "bana her şeyi anlatabilirsin, hep yanında olacağım ve seni destekleyeceğim."
hoseok daha fazla direnemedi. birilerinin yanında olduğunu görmek istiyordu. annesinin karşısında tek kalmaktan bıkmıştı. yatağında oturur pozisyona geçip ağabeyiyle diz dize geldi. "bay min var ya, meyvelerimizi satın alan adam..."
seokjin dinlediğini belli edercesine araya girdi. "evet abiciğim, biliyorum o adamı, hiç denk gelemedik ama."
hoseok ağabeyi konuşurken derin nefes aldı. ya o da annesi gibi düşünüp ona kızarsa, o zaman ne yapardı? "onunla köyde dolanıyorduk, sonra benim ayağım taşa takıldı, düşecekken de bay min tuttu. sonra bunu görmüşler, köyde dedikodu çıkmış, belki duymuşsundur."
seokjin bu araya yoğundu, öğrencilerine sınav hazırlamaya çalışıyordu. bu yüzden kafasını kaldırıp da biriyle konuşacak vakti bile yoktu. bu dedikodulardan da haberi yoktu.
"duymadım da, bizim köyü biliyorsun, gülümsesen dedikodu bulurlar. düşsen bir yerlerin incinirdi, iyi ki bay min yanındaymış canım kardeşim."
hoseok'un içi rahatladı. neyse ki ağabeyi annesi gibi kötü şeyler düşünmemişti. ağabeyinin sözlerini onayladı, bu köyün büyükleri gerçekten çok kötü niyetliydi. "annem bu dedikoduyu duymuş, sonra... sonra çok sinirlenmiş, geldi, vurdu, bağırıp çağırdı. karşısında hiçbir şey yapamadım, annem o, ne yapabilirdim ki? babam odadan kalkıp ne olduğunu bakmaya bile gelmedi. çok ağrım gidiyor abi, neden beni sevmiyorlar?"
seokjin kardeşini dinlerken sinirlendi, ama en çok üzüldü. kardeşinin yaşadıklarına, ailesinin baskılarına. sıkıca sarıldı çoktan birkaç göz yaşı akıtmış kardeşinin cılız bedenine. "onlar sevginin gerçek anlamını bilmiyorlar, sen herkesin sevgisini hak ediyorsun. melek gibisin hoseok, senin gibi bir kardeşe sahip olduğum için çok mutluyum. annemle konuşacağım, sana yaptıkları yetti artık."
hoseok ağabeyinin desteğine karşın gülümsedi. "teşekkür ederim abi. ama benim yüzümden onlarla kötü olmanı istemiyorum. seni seviyorlar, sahi abi, bana sevilecek biri olmayı öğretsene, belli ki ben beceremiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ekşi mandalinalar | sope
أدب الهواة"anlaştık efendim, mandalinalarım emrinize amadedir."