Beni kendisinden ayırarak gözlerime baktı. Tekrar ellerini yanaklarıma koydu ve yaşlarımı sildi. İkimizde birbirimize kocaman gülümsüyorduk.
"Şunda anlaşalım. Ağlamanı istemiyorum. Her zaman gülmeni istiyorum."
Kafamı salladım ve yaşlarımı tamamiyle sildim. Yüzümde olan eli yanaklarımı hafifçe sıktı ve küçük bir kahkaha attı.
"Yanaklarım ağlayınca kızarıyor. Ağlarken bile güzel görünüyorsun. Aslında her halin çok güzel."
Şaşkınca ona baktım ve bende küçük bir kahkaha attım. Ama birden aklıma gelenle ise kendimi tutamamışrım.
"Peki evim ne olucak?"
"Benimle yaşayacaksın artık. Oraya ihtiyacın yok. Evdeki eşyalar eski zaten. Senin için değerli olan şeyleri alırsın ve geriye kalanlardan bir şekilde kurtuluruz. Hasarlı yerleri düzeltir ve evin sahibine anahtarları teslim ederiz. Ayrıca dediğim gibi işe de ihtiyacın yok. Arayıp bir daha gelmeyeceğini söyleyeceğim."
Bütün her şeyi düşünmüştü. Sanırım en başından beri yanında olmamı istiyordu. Ben ise ona karşı sadece kafamı sallamıştım. O evde sadece anne ve babamdan kalma bir kutu, kitaplarım ve kıyafetlerim vardı önemli olan.
"Küçük bir kutu, kıyafetlerim ve kitaplarım var."
"Kıyafet ve kitapların gereksiz olanını alma sana yenilerini alırız. Kutu önemli mi?"
"Evet anne ve babamdan kalan birkaç eşya var içinde."
Sustu ve kafasını salladı. Salıncakta arkasına yaslandı ve beni de kendisine yasladı. Hafif hafif sallanmaya başladık tekrar. Mutluydum. Hem de çok. Hep böyle kalmamızı umud ediyordum. Hayattaki son dayanağım olarak ona yaslanıyordum. Eğer o da beni bırakırsa yaşayabileceğimi sanmıyordum. Bu yüzden ileriyi düşünmeden sadece onu düşünecektim.
Gelen bildirim ile San cebinden telefonunu çıkararak gelen mesaja bakmıştı. Ardından saçlarımın arasına küçük bir öpücük bırakarak "Sen sallanmaya devam et hemen geliyorum" diyerek kalkıp eve girmişti. Geriye doğru yaslanarak etrafa bakındım. Onunla birlikte aynı evde yaşama düşüncesi çok güzeldi.
Bana söylediği sözler aklıma geldikçe sırıtmam büyüyordu. O bana yaşadıklarımın bir ödülü gibi geliyordu.
Bana benziyordu. Geçmişi herkesin dış görünüşüne göre güzel sandığının aksine hüzünlüydü bence. Benimki gibi. Birbirimize benziyorduk bu yönden. Mutluluğu birbirimizde bulmuş olmalıydık. Yani bence öyleydi.
Elinde bir tabletle yanıma gelen San tekrar yanıma oturmuştu.
"Hadi ikimiz için birşeyler bakalım."
Şaşkınca ona bakarken elini arkamdan geçirerek diğer yanıma atmış ve beni kendisine çekmişti. Tabletten de bir alışveriş sitesine girmişti.
"İlk önce senin için birkaç eşya alalım."
Kafamı kaldırarak bana gülümseyerek bakan suratına baktım. Gayet ciddiydi. Ona kocaman bir gülümseme sunarak önümdeki kategorilere baktım. Havalar sıcak olduğu için tişört kısmına girmiştim.
"Ne kadar istiyorsan, hangisini beğenmiyorsan alabilirsin. Hiç düşünme tamam mı?"
Kafamı sallarken rengarenk tişörtler arasında en sevdiğim renkleri sepete atmıştım. Açık mavi tişörtü açarak San'a döndüm.
"Bak bu renk sana çok yakışır. Bunu da ekleyelim."
"İlk önce kendin için bakmalısın. Daha sonra benim için farklı bir sipariş oluştururuz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hidden Screet / Woosan
ФанфикWooyoung onu kitap okuduğu her anda izlerdi. Yani her gün. Çok sessizdi ve gizemliydi. Wooyoung onun bu duruluğuna aşık olmuştu. Gizli aşkıydı. Choi San onun gizli aşkıydı. Ama bu hikayede bir şeyler saklayan tek kişi Wooyoung değildi. _____ -Wo...