❇️-10-❇️

395 55 35
                                    

Yavaş yavaş kendime geldiğimde gözüme gelen yoğun ışıkla açtığım gözlerimi geri kapattım. Herhangi bir ağrı hissetmiyordum. Gözlerimi tekrar açtım ve etrafıma baktım. Aynı oturduğum sedyenin üzerinde uzanıyordum. Yavaş yavaş kalktım ve doğruldum. Koluma takılı seruma bir göz atarak  dönen başımı tuttum. Beni gören hemşire başka yere doğru ilerledi ve bir süre sonra doktorla birlikte geri geldi. 

"Uyanmışsın. Durumun şimdilik iyi. Yaran enfeksiyon kapmış. Herhangi bir şey değdirdin mi?" 

"Sadece şampuan." 

"Şampuan içindeki maddeler açısından yaran için iyi değil. Bu sefer daha az su geçiren bir sargı ile yaralarını kapattım. Yani çok fazla ıslanmadığından emin olduğun sürece duş alabilirsin."

Söyledikleri ile sadece kafamı salladım. Yan tarafımdaki koltukta çantam asılıydı. Koltuğun üstünde ise gözlüğüm, telefonum ve ceketin vardı.

"Senin adına hastane girişini yaptık. Akşama doğru çıkışını yapabilirsin." Söyledikleri ile tekrar kafamı salladım. Konuşmayacağımı anlayınca konuşmaya devam etti. Hemşire ise çoktan başka biriyle ilgilenmek için gitmişti. 

"Boynundaki yaraların nasıl olduğunu anlatabilir misin?"

Söyledikleriyle ona döndüm. Merakla yüzüme baktı. O bir doktordu. Eğer ortada büyük bir sorun varsa polise haber vermek onun işinin bir parçasıydı. Uzun bir aradan sonra ağzımı açtım ve çatlayan sesimle konuştum. 

"Sadece küçük bir krizdi. Sıkıntı değil." Her ne kadar ona ortada bir sorun olmadığını söylesem de inanmamış gibi duruyordu. 

"Tanıdığım bir psikoloğun numarasını verebilirim."

Onu olduğunca kibar bir şekilde reddederek yalnız kalmayı başarmıştım. Elimi yan tarafımdaki sandalyenin üzerindeki çantama attım ve içinden telefonumu aldım. Biraz dinlenmeliydim bu yüzden He Joon'a hasta olduğumla ilgili bir mesaj atarak cevabı bekledim. Aldığım geçmiş olsun ve izin mesajı ile telefonumu geri yerine bırakarak dinlenmeye devam ettim. Akşam olduğunda çıkış işlemlerimi yapmış ve eve geçmiştim. Eve geçtiğim gibide uyumuştum. 

***

Sabah telefonumun alarmı ile kalkarak banyoya girdim ve yüzümü yıkadım. Daha sonra çıkıp dolaptan aldığım bol beyaz gömleğimi giydim. Bu gömleği sevmiştim. Sonra da siyah kotumu aradım ama kirli olduğu aklıma gelince önceden yıkattığım okul pantolonumu giydim. Kendime küçük bir sandviç hazırladım ve çantamı ayarladığım yerde yedim. Çantamı sırtıma astım. Dün işten çıkarken kapanmış olan telefonumu taktığım şarjdan çıkardım ve anahtarlarımla birlikte cebime atarak evden çıktım. Bugün pazartesiydi. Dün ise sorunsuz bir şekilde işe gitmiştim. Servis işi benim için daya iyi ve kolaydı.

Okula geldiğimde hızla sınıfıma çıktım. Sırama yine rahatlıkla oturabiliyor olmak benim için çok güzeldi. Hatta sabah sabah sevdiğim adamın yüzünü görmekte çok güzeldi. İki gündür görmüyordum ama yine de özlemiştim. Her ne kadar evimin duvarında birçok resmi asılı olmuş olsa da hiçbiri canlısı kadar mutlu etmiyordu beni. 

***

Bütün bir iki haftam sıradan geçmişti. Sabahları aynı monotonlukla evden çıkmış, okula gelmiş teneffüslerde ve birçok derste San'ı izlemiş, evimin neredeyse bir duvarının hepsini kaplayacak kadar çok resmini çizmiş, aynı marketten ramen almış, işime gidip aynı işi yapmış ve eve gelerek ders çalışmıştım. Hayatım çok monotondu zaten. San geldiğinden beri sadece kendimi daha çok gülümserken buluyordum. O kadar mutlu oluyordum ki bu monoton hayatımdan şikayet bile etmiyordum.

Hidden Screet / Woosan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin