"O iyi mi?"
"Hiç iyi değil. Çok fazla yaşayacağını sanmıyorum. Nefes almakta zorlanıyor gibi görünüyor?"
"Ona neden yardım etmiyorsun?"
"Ama ben bir doktorum. İnsan doktoru?"
"Ne var yani? O da yaşayan bir canlı sonuçta. Onu kurtaramaz mısın?"
"Üzgünüm ama son zamanlarını onunla geçirip öldüğü zaman güzel bir yere gömersen daha rahat edecektir. En fazla bir gün dayanabilir."
"Hiç yardımcı olmuyorsun ama Hoonjoong?"
"Üzgünüm ama durum bu."
Sağ gözümden akan yaşı elimin tersi ile silerken masanın üstündeki çarşafın arasında kanlar içinde uzanan yavru kediye baktım. Daha sonra yanımda elini belime koyarak bana destek olan San'a dönerek ona sarıldım.
"Üzülme güzelim. Sen iyisin ya bu daha önemli."
"Ama onun suçu yoktu. Neden San?"
Soruma karşı sessizce saçlarımı okşamış ve cevap vermemişti. Ondan ayrılarak yavru kediye geri döndüm. Oluşan silahlı saldırıdan dolayı yavru yaralanmıştı. Etrafa çok fazla kanı bulaşmıştı. Üzerinde uzandığı çarşafı bile kanlar içindeydi. Ben onu korumak istemiştim ama geç kalmıştım. Korkuyla bayılmasaydım belki de daha erken müdahale edebilir ve onu kurtarabilirdik. Hoonjoong gelmiş ve yavruya bakmıştı ama bir sağlıkçı olarak tek söylediği çok fazla yaşayanayacağı olmuştu.
Uyandığımda aradan yarım saat geçmişti. San yaralanan kişinin ben olduğumu sandığı için çok korkmuş ve uyandığımdan beri yanımdan ayrılmamıştı. Ben ise illaki Hoonjoong'u çağırmalarını istemiş ve kediyi kurtarmalarını istemiştim. Ama nasıl olsa çok fazla kan kaybetmiş olan kedi çok yaşayamayacaktı.
Minik yavru zar zor kanlı çarşafın içinde nefes alırken bedenine sarılı sargılara baktım. Zar zor gözyaşlarımı tutarak gülümsemeye çalıştım.
"Özür dilerim. Gerçekten özür dilerim."
Hoonjoong mutfaktan elinde bir bardak su ile gelirken ona baktım. Yanında getirdiği küçük çantadan bir şırınga çıkartmış ve iğnesini takmadan bardaktaki suyu haznesine çekerek kedinin ağzına yaklaştırmıştı. Yavaş yavaş suyu içmesini sağlarken ona gülümsedim. O da elinden geleni yapmıştı. Hemen yanımdaki sandalyeye oturarak işaret parmağım ile sakinleşmesi için küçük kedinin başını okşamaya başlamıştım.
"O çok güçlü bir yavru. Ama bu onun kaldıramayacağı kadar büyük bir yara."
Hüzünle gülümsedim tekrar.
"Ona daha isim bile bulamamıştım."
Hâlâ yavruya su içiren Hoonjoong gülümsedi.
"Bana kardeşimi anımsatıyorsun. O da hayvanlara hemen bağlanır ve onlara bir şey olursa hemen üzülürdü. Sana söz veriyorum ona veremediğim yavru kedileri sana vereceğim Wooyoung."
"Gerçekten mi? Bana bir yavru verecek misin? Bu defa çok güzel bir isim vereceğim ilk başta. Şu an o ölürse mezarının başındaki taşa yazacak bir isimi bile yok."
Hoonjoong da gülümsedi. Onunki de hüzünlü bir gülümsemeydi.
"Neden ona yavru ismini vermiyorsun. En azından isimsiz kalmamış olur. Ayrıca ona uydu gibi."
"Yavru olduğu için adını yavru koymak mı?"
Bana doğru yatık olan küçük kuyruğunu okşadım ve minik yavruya karşı sessizce konuşarak gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hidden Screet / Woosan
FanficWooyoung onu kitap okuduğu her anda izlerdi. Yani her gün. Çok sessizdi ve gizemliydi. Wooyoung onun bu duruluğuna aşık olmuştu. Gizli aşkıydı. Choi San onun gizli aşkıydı. Ama bu hikayede bir şeyler saklayan tek kişi Wooyoung değildi. _____ -Wo...