❇️-4-❇️

467 60 35
                                    

Revirde karnıma krem sürerken acıyla dudaklarımı dişliyordum. Teneffüs boyunca dik dik San'ı izlemiş ve zil çalar çalmaz o kalkıp gidince tek kalmıştım. Bütün öğrencilerin içeri girdiğine emin olduktan sonra ise revire gelmiştim.

İşim bitince gömleğimi indirerek karnımı kapattım. Zar zor yerimden kalkarak etrafa baktım. Sınıfa mı girmeliydim? Ne yapacağımı bilemez şekilde etrafa bakarken tekrar dışarı çıktım ve arka bahçeye gelerek onun her zaman oturduğu banka oturdum. Sanırım yine zilin çalmasını bekleyecektim. Kafamı arkaya atarak gözlerimi kapattım. Amacım dinlenmekti. Ama ben uyuyakalıştım.

Gözlerimi açtığımda önümde üzerime güneşin gelmesini engelleyen eli görünce şaşkınca hemen doğruldum. Hareketlenmem ile yan tarafımda kitap okuyan San kafasını kaldırıp bana baktı. Elini kendine çekti.

Beni mi düşünmüştü?

İçimden buna sevinirken o kitabını okumaya devam etti. Aynı bankta yan yana oturuyorduk. Ben oturmama rağmen gelip yanıma oturmuş ve güneşin yüzüme bile gelmesini engellemişti. Bu sayede ona daha çok aşık olmuştum. Bir süre orada onu izledim. Ama ne okuduğunu merak ettiğim için ona biraz daha yaklaştım. Okuduğu sayfanın üzerinde kitabın adı yazıyordu. 

Polisiye. Polisiye bir kitaba bende bayılırım. Kitabın adına bakacağım derken ona gereğinden fazla yakınlaşmışken bana dönmesiyle çok daha fazla yakınlaşmıştık. Gözleri o kadar güzeldi ki, saatlerce böyle durabilirdim. Yüzüme kendiliğinden bir gülümseme otururken odağı dudaklarım olmuştu. Heyecanla kalbim hızla atarken dışarıdan duyulmamasını diledim. O da bana gülümseyerek bakarken birden yanımdan kalktı.

Bir hata mı yapmıştım? Şaşkınca ona bakarken cebinden telefonunu çıkararak hızla uzaklaştı. Arka bahçede tek kalırken bende yerimden kalkarak okula girdim. Ama korkuyla etrafa bakarak yürüyordum. 

***

Geriye kalan günümü Dehun'dan kaçarak geçirmiştim. San'ı ise yanımdan kaçar gibi gittiğinden beri hiç görmemiştim. Derslere dahi girmemişti. Eşyalarını ise biri alıp götürmüştü.

Lokantaya vardığımda tekrar arka kapıdan mutfağa girdim. Ama bu defa sanırım arta kalanlar için çok geç kalmıştım. Arkamı dönmüş gidecekken bir anda Şef Jung'un aniden önüme çıkarak bir paketi elime bırakıp kaçmasıyla şaşkınlıkla ardından bakakaldım. Merakla paketi açtım. İçinde yeni yapıldığı belli kızarmış tavuklar ve bir adet içecek vardı. Yüzümde kocaman bir gülümseme oluşurken bekleme odasına geçerek karnımı doyurdum. Okulda bile pek bir şey yemediğim için açtım zaten. Hızla tavukları bitirdikten sonra elime verilen paketleri dağıtmak  için lokantadan çıktım. 

***

Elimdeki son paketle zile bastım ve kapının açılmasını bekledim. Her ne kadar beklesem de kapı açılmamıştı. Bir kere daha zile bastım. Hava kararmaya başlamıştı ve elimdeki paketi de verip bir an önce eve varmak istiyordum. Son bir kere daha zile bastığım zaman kapı hızla açıldı. Kapı açılınca  yüzüme vuran alkol kokusuyla gözlerimi kapattım ama aniden kolumdan tutularak içeri çekilmem ile bir anda kendimi kapatılan kapıya yaslanmış bir şekilde buldum. Önümde tamimiyle sarhoş bir adam duruyordu. Kızarık gözlerinden ve ıslak yanaklarından ağladığı belli olan adam bir anda bana sarıldı. 

"Geleceğini biliyordum."

Ağlaması daha fazla artarken omuzundan tutarak onu kendimden uzaklaştırmaya çalışıyordum. Beni başkası ile karıştırıyordu. Bir eli belimdeyken diğer elini saçlarıma attı ve şapkamı çıkararak okşamaya başladı. Daha fazla sessiz kalamadım. 

"Bayım bir başkası ile karıştırıyor olmalısınız. Ben sadece teslimatçıyım. Yemek siparişinizi getirdim."

Benden ayrılarak yüzüme baktı. Sinirle bana bakarken saçımdaki eli sıkılaştı ve çekmeye başladı. 

Hidden Screet / Woosan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin